Kültür Sanat Yayıncılık nehrinde ‘mürşit’ bir kalem

Yayıncılık nehrinde ‘mürşit’ bir kalem

27.06.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Geçtiğimiz hafta, yaklaşık bir aydır devam eden hastalığı sebebiyle tedavi görmekte olduğu hastanede hayata veda eden ve İzmir Seferihisar’da uğurlanan yayıncı ve editör Mürşit Balabanlılar, Türkiye’nin kültür-sanat yayıncılığı için emektar bir imza olarak arşivlerdeki yerini aldı.

Yayıncılık nehrinde ‘mürşit’ bir kalem

Evrim Altuğ - Balabanlılar, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki’ne 1980’li yıllar itibariyle emeği geçen bir imza olarak özellikle editörlüğünü yaptığı ve başında olduğu İş Bankası Sanat ve Kültür Yayınları Edebiyat Bölümü bünyesinde kendi alanında bir eşik ve emsal sayılabilecek “Nehir Söyleşiler”in öncülüğünü 2000 yılı itibarıyla üstlenmişti.

Haberin Devamı

Everest Yayınları ve daha birçok yayınevi ile edebiyat dergisine kalemiyle katkı sunan Balabanlılar’ın seçtiği “Nehir Söyleşiler” tabiri, Milliyet Gazetesi’nde de 23 Mart 2007’de kendisinin de ayrıntılarıyla tabir ettiği imzasız bir röportajda ele alındığı gibi, ‘uzunluğu ve akıcılığı’ sebebiyle seçilmişti.  O günlerde yayınevi başında bulunan ve bayrağı daha sonra Levent Cinemre’ye devretmiş Balabanlılar; Mine Söğüt, Sefa Kaplan, Figen Şakacı, Nilgün Uysal, Selim İleri, Ayşegül Sönmezay, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Emine Çaykara gibi birçok değerli kalemin de söyleşilerin yapılmasında katkıda bulundukları bu türü, bir ‘sözlü tarih çalışması’ olarak gördüğünü vurgulamış ve şu ifadeleri kayda geçirmişti: “Birisi sakınmasız bir şekilde anılarını yazmak istediğinde, neler söylemek isterse, biz bunları soruyla onun ağzından alalım istedim.” 

Haberin Devamı

Nitekim Milliyet arşivindeki aynı yazıda Cinemre, Neşet Ertaş’tan Doğan Hızlan’a, Mehmet Güleryüz’den Oktay Sinanoğlu’na, Prof. Halil İnalcık’tan Prof. Celâl Şengör’e, Türkân Saylan’dan Aysel Çelikel ve Muazzez İlmiye Çığ’a, Pınar Kür’den Hasan Pulur ile Prof. Doğan Kuban’a ve Aykut Kazancıgil’e dek nice isimle üstlendikleri bu seriye şu tabirle daha bir netlik kazandırmıştı: “Bu türün okur açısından cazibesi seçilen isimlerin özellikleri. Ülke için bir şeyler yapmış, uzun ve başarılı bir hayat yaşamış ve hayatından süzdüklerini güzel bir şekilde ifade edebilecek insanları seçiyoruz.”

Öte yandan Balabanlılar, aynı röportajda yine bu türün ortaya konulmasında dikkat edilecek kimi noktalardan da şöyle bahsetmişti. “Bir, insanların kendi hayatlarıyla ilgili unuttukları olabilir. İki, yaşadıkları olaylarda yanıldıkları olabilir. Üç, benmerkezci olarak egolarını yükseltip abartıyor olabilirler.” 

Bununla birlikte Balabanlılar’ın, bu kaynakta söylediğine bakılırsa Emine Çaykara ile Oktay Sinanoğlu söyleşi sırasında bir süre dargın kalırken, Adalet Ağaoğlu ise geçirdiği kazayı anlatmak istemediği için ‘yayınevini zorlamış olarak’ anımsatılmıştı. Ancak daha sonra, onu bu kazanın hayatının önemli bir gerçeği olduğuna ikna ettikleri gibi, Can Yücel’in Ağaoğlu’na hitaben söylediği, “Sen Türkiye’nin en güzel kazasısın” sözü kitaba isim olarak seçilmişti.

Haberin Devamı

Üniforması mürekkebiydi

Mürşit Balabanlılar 1981’de Cumhuriyet’te çalışmaya başladı. 1983’te mesleğine İletişim Yayınları’nda kitap bölümü editörü olarak devam etti. Yusuf Atılgan ve Murat Belge’nin aracılığında telif haklarını edindikleri Oğuz Atay gibi önemli kalemleri okurlara sunan Balabanlılar, ‘Çerçeve’ adlı derginin oluşumunda pay sahibi oldu.

Haftalık Tempo dergisinde edebiyat eleştirisi ve editörlüğü de yapan Balabanlılar, bunu takiben İş Bankası Kültür Yayınları’ndaki danışmanlık görevini beş yıl sürdürdü. Attilâ İlhan, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Özdemir Asaf ve Sabahattin Eyüboğlu gibi imzaları bu süreçte yayınevinin kataloğuna kattı. 

İş Bankası Kültür Yayınları logosu altında 1999’da “1920-1921 TBMM Gizli Celse Zabıtları”nı dört cilt ile hazırladı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1938-1945 arası yazılarını arşivlere kazandırdı. 2004’te Faruk Pekin’in “Efsanevi Başkent: İstanbul” kitabı ve 2004’te “Türk Romanında Kurtuluş Savaşı” incelemesini hazırlayan asker kökenli  Balabanlılar, Berna Moran’ın alanında önemli bir kaynak kabul edilen “Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış” üçlemesinden de sık sık övgüyle söz etmişti.