Milliyet Executive Tohum sihirbazı!

Tohum sihirbazı!

07.10.2022 - 04:19 | Son Güncellenme:

Tarım ürünlerini daha kaliteli, daha lezzetli, raf ömrü daha uzun hale getirme yarışı tüm hızıyla sürüyor. EZ Tohumculuk’un Genel Müdürü İlter ‘Ben böyle bir ürün istiyorum’ dediğinizde o malzemelerin bulunduğu gen havuzumuz var. Yaparız” diyor.

Tohum sihirbazı

OKTAY PİRİM- Küresel çaplı pandemi ve sonrasında patlak veren Rusya - Ukrayna savaşı aşılması çetin, karmaşık iki temel sorunu gündeme getirdi: Enerji ve gıda... Rusya vanaları kapatınca Avrupa Birliği ülkeleri kara kara düşünmeye başladı, gıdada ise tahıl koridorunun işlemesiyle geçici de olsa bir nebze rahatlama oldu. Her iki temel sorun özellikle de gıda yakın ve uzak gelecekte tüm dünyayı olumsuz yönde etkileyebilecek bir tablo önümüze seriyor. Çünkü dünya nüfusu 8 milyara yaklaştı ve böylesine bir büyüklüğü besleyebilecek kaynaklar sınırlı. Küresel iklim değişikliği de dikkate alındığında önümüzdeki süreçlerde gıdaya erişimde hangi sorunlarla karşılaşacağımızı kimse kestiremiyor. Bunun için hem sürdürülebilir tarım yapabilmek hem ürünleri çeşitlendirmek ve daha kaliteli, lezzetli, raf ömrü uzun ürünler ortaya çıkarabilmek için ülkemizde son dönemlerde ciddi atılımlar görmeye başladık. Yeni akımın adı, hibrit yöntem! Melez anlamına gelen hibrit tarım kabaca sağlıklı bir anne babadan kaliteli bir yeni çocuk üretmek olarak tanımlanabilir. Şu anda Antalya’da, özellikle de seranın başkenti olarak bilinen Kumluca’da bu konuda hayli mesafe almış, başarılı sonuçlar elde etmiş hibrit tohum üreten firmalar bulunuyor. Bunların başında da EZ Tohumculuk geliyor. Geniş seralarda domatesten salatalığa, patlıcandan kavuna melezleme yöntemi ile tohumlar üretiliyor ve çiftçilere veriliyor. Bu sayede hastalıklar engelleniyor, raf ömürleri uzun, lezzeti ve görünüşleri tüketiciyi mutlu edecek yeni ürünler yaratılıyor. EZ Tohumculuk’un Genel Müdürü, Yüksek Ziraat Mühendisi Zekai İlter ile konuştuk...

Haberin Devamı

Sizin yaptığınız tam olarak nedir? Kamuoyunun kafası biraz karışık...

Rüzgâr ve arılar ne yapıyorsa bizim yaptığımız da odur. İstediğimiz babanın tozunu istediğimiz anneye veriyoruz. Amaç üretilen her tohumun aynı performansı vermesi. Ancak bunu yapmayıp işi arılara ve rüzgâra bırakırsak her tohum farklı bir tipte oluşabilir. Bu üreticiyi mağdur eder.

Peki tüketici açısından...

‘Hibrit tohum kısır tohumdur, tohumu alınmaz ekilmez’ diyenler var. Tam tersine hepsinin tohumu alınabilir ve ekilebilir. Burada yani hibrit tohumda anne ve babanın çocukları güzel bir sonuç veriyor. Ürünler daha kaliteli, lezzetli ve dayanıklı oluyor. Tüketiciye ucuzluk sağlıyor. Artı kalite sağlıyor. Lezzet açısından ağızların tadı tuzu kaçmaz.

Haberin Devamı

Hibrit tohum üretiminde hangisine ağırlık veriyorsunuz, lezzete mi, görüntüye mi dayanıklılığa mı?

Biz dünyada ıslaha lezzeti dahil eden ilk firmayız. Anne babayı seçerken kuru madde, tat ve aroma miktarlarını tek tek ölçüyoruz. Şu anda ‘ben böyle bir ürün istiyorum’ dediğinizde o malzemelerin bulunduğu gen havuzumuz var. Yaparız.

Tohum sihirbazı

Türkiye’nin hibrit tohum üretimindeki durumu nedir?

Aslında yeni bir teknoloji değil ama son yıllarda bunun üretimini yapan şirketler çoğaldı. 1980’li yıllarda seralarda ekilen ürünlerin yüzde 80’i ithaldi. Hollanda, Amerika, Fransa, İsrail, İspanya’dan alıyoruz. Şimdi yerli hibrit ekiminde yüzde 50’nin üzerine çıktık. Bazı türlerde de mesela biber ve hıyarda yüzde 80’lerin üzerindeyiz.

Satıyor muyuz dışarıya peki?

Evet. Mesela Kuzey Afrika ülkeleri, İran, Balkan ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri, Bulgaristan, Rusya... Oralara gönderiyoruz yerli hibrit tohumumuzu. Bildiğim kadarıyla 150 milyon dolarlık bir ithalat, 140-148 milyon dolar civarında da ihracat var. Neredeyse başa baş durumdayız.

Sürdürülebilir gıda güvenliği açısından durumumuz nedir?

Seracılık bir kültür meselesi. Bir klima meselesi. Azerbaycan 10-15 yılı geçti seracılıkta ama hâlâ orada aralık - ocak aylarında sıfır güneş var. Dolayısıyla bitkiler iki salkımı ihmal ediyor. Sadece seraları ısıtmakla çözülmüyor, güneş de gerekiyor. Bizde güneş var, ısıtma yok, 8 - 9 gün donlu geçer onu da üretici halleder. Ayrıca hibrit tohumda yüksek verimlilik var. Anne babamızın domatesinden 2-3 kilo alırken melez gücü katılmış bir hibrit tohumlu fideden 25 kilo alıyorsunuz. Anadolu’da hibrit daha az kullanıldığı için mesela verim çok düşüktür. En büyük sorunlardan biri de hastalık. Her hastalığın ilacı yok. İşte onun için bu hibrit tohumlar hastalığa dayanıklı olarak yapılıyor.

Haberin Devamı

Dayanıklılık önemli mi domateste?

Bakın, buradan TIR’a yüklüyoruz 8-10 gün Rusya’ya gidiyor. Aynı kalitede oraya ulaşıyor, bozulma yok.

Türkiye’nin durumunu diğer ülkeler ve küresel ölçekte nasıl kıyaslayabiliriz?

Dünyada tohum firmalarını 3 tane zengin ilaç şirketi satın aldı. Eskiden tohum firmaları aile şirketleriydi. Yaygın olarak üretimi tehdit eden hastalıklar bizim çalışmamızın esasını oluşturuyor. Bunu yapamazsak dünya ile rekabet edemeyiz. Rakiplerimiz çok büyük. Türkiye kadar bütçesi olan tohum firmaları var. Ama hantal bir yapıları var. Mesela domates bölümünde çalışan yüzlerce mühendisleri var. Onlar sadece tek bir ürüne yönelirler ve başka pencerelerden bakmazlar. Oysa biz hangi hedefe yönelirsek tüm unsurları dikkate alırız. Bizim ürettiklerimiz o dev firmaların ürünlerinden çok çok üstün, bu gerçek. Bizim ürettiğimiz Ceylando F1 domates Rusya’da tüm pembe domateslere fark attı, oradan bize bilgi aktardılar. İspanya bizim domateslerden inanılmaz verim aldı ama tohum almayı kendilerine yediremediler. Daha kötüsünü dikiyorlar.