14.02.2023 - 12:14 | Son Güncellenme:
Burak Büyükkuşoğlu/ RK II. Denetim ve Uyg. Dairesi Başkanı---- Zincir marketlerin alıcı güçleri ve bu güçlerinin gün geçtikçe artmakta olduğu son dönemde hem ülkemizde hem de dünyada sık sık gündeme gelmekte, bu konuda çeşitli kurumlar ve kuruluşlar tarafından kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda çeşitli kurumlar ve kuruluşlar tarafından kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. Alıcı gücünün farklı tanımları olabilecekse de yaygın olarak kabul edildiği haliyle alıcı gücü; alıcının girdi fiyatını kârlı bir şekilde, üst pazarda faaliyet gösteren tedarikçinin standart satış fiyatının altında belirleyebilmesi veya “Bir veya birden fazla alıcının, bir pazardaki ekonomik güçlerine bağlı olarak satıcılardan uygun koşullarda ürün tedarik edebilme kabiliyetleri” olarak tanımlanabilecektir.
Alıcı gücünün piyasadaki rekabete zaman zaman olumlu katkıları olsa da özellikle perakende pazarındaki alıcı gücü kaynaklı uygulamalar rekabeti ve gıda zincirindeki sürekliliği olumsuz şekilde etkileyebilecek konuma gelmiştir. Aşağıda daha detaylı örnekler sıralanacak olmakla birlikte, alıcı tarafından dayatılan haksız sözleşme hükümleri veya çok düşük seviyedeki alım fiyatları bu kapsamda sıkça karşılaşılan örnek arasında verilebilecektir.
Hızlı tüketim maddeleri (HTM) perakendeciliği pazarında ülkemizde de alıcı gücü özellikle ulusal zincir marketlerin son yıllarda hızlı büyümelerine koşut olarak gündeme gelmeye başlamıştır. Nitekim Rekabet Kurumu tarafından yayımlanan Türkiye HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’nda da bu konuya özel önem atfedilmiş, sektördeki yoğunlaşma artışına dikkat çekilmiştir.
Küçük ve orta boy işletmeler
Alıcı gücü temelli uygulamaların küresel çapta yaygınlaşmasıyla birlikte çeşitli ülkeler bu konuda çalışmalar yaparak bu gücün törpülenmesi veya dizginlenmesi için yasal düzenlemeler yoluna gitmişlerdir. Organize perakendenin geliştiği birçok ülkede olduğu gibi Avrupa Birliği’nde de alıcı gücü inceleme ve tartışma konusu olmuş, birlik bünyesinde bu soruna çözüm aranmıştır. Alıcı gücünün başta, karşısındaki tarafın belli bir pazar gücü olması durumunda dengeleyici bir pazar gücü yaratabileceği, bunun da rekabetçi açıdan olumlu sonuçlar doğurabileceği bilinmekle birlikte, perakende pazarında alıcı gücünün genel olarak olumsuz etkilerle sonuçlandığı kabul edilmektedir. Söz konusu gücün perakende pazarındaki yatırımı ve yenilikçi süreçleri olumsuz yönde etkileyebildiği, sağlayıcılar özelinde belirsizlik yaratabildiği, sağlayıcıların finansal yapılarına zarar verebildiği, küçük ve orta boy işletmelere altından kalkması zor yükler getirebildiği, bu işletmelerin yeni pazarlara girme konusundaki motivasyonunu kırabildiği ve tüm bunların nihai kertede tüketici refahına olumsuz yönde sirayet ettiği belirtilmektedir.
Çoğu kez alıcı gücü haksız ticari uygulamalar olarak ifade edilen uygulamalarla kendini gösterebilmektedir. Peki alıcı gücünden kaynaklı haksız ticari uygulamalar nelerdir?
Avrupa Birliği nezdinde bu soruya aranan yanıtlar doğrultusunda Avrupa Parlamentosu tarafından bir bilgilendirme notu (brifing) yayınlanmış ve alıcı gücünden kaynaklı haksız ticari uygulama örneklerine yer verilmiştir. Bu çerçevede; sağlayıcılarla akdedilen sözleşmelerin yazılı olmaması, alıcılarca yapılan geriye dönük sözleşme değişiklikleri, sözleşmelerin alıcılar tarafından belirsiz hükümlerle kurgulanması veya eksik bırakılması, sözleşme hükümleri hakkında sağlayıcıya yeterli bilgi verilmemesi, indirimlerin alıcı tarafından tek taraflı veya zorla yaptırılması, sağlayıcının zararına satışa zorlanması, alıcıların ödemelerinin geciktirilmesi, alıcıların geçmişe etkili fiyat düzenlemeleri yapması, geçmişe dönük olarak yapılan indirimlerin sağlayıcı tarafından finanse edilmesi talebi, listeleme, raf bedelleri gibi ek ödemeler talep edilmesi yoğun olarak karşılaşılan uygulamalar arasında sıralanmıştır. Hatta ticari ilişkinin sonlandırılması veya bu yönde tehditte bulunulması da gündeme gelen uygulamalar arasındadır. Ülkemizde de şikayetlere konu olan benzer iddialar rekabet hukuku düzenlemelerince kapsanmamakta ve bu alanda yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu ihtiyaç doğrultusunda Avrupa Birliği, ne yapabiliriz arayışına 1990’lı yılların ortalarında başlamıştır. Söz konusu arayış 30.04.2019 tarihinde kabul edilen Haksız Ticari Uygulamalar Direktifi” ile yeni bir aşamaya geçmiş ve sorunun çözümü için adı geçen Direktif hayata geçirilmiştir. Direktif kapsamında; tedarikçiler ve alıcılar arasındaki pazarlık gücündeki dengesizliğin haksız ticari uygulamalara sebebiyet verdiği, bu uygulamaların ticari iyi niyetle bağdaşmadığı ve taraflar üzerinde anlaşmış olsalar dahi bu eylemlerin haksız bir nitelik taşıdığı vurgulanmaktadır. Tüm üye ülkeler tarafından büyük oranda hayata geçirilen düzenlemeler, Direktif’te iki temel başlığa ayrılmıştır. Siyah liste ve gri liste. 10 maddeden oluşan siyah listede yer verilen uygulamaların perakendeciler tarafından tedarikçilere dayatılması yasaklanmıştır. Gri listede sıralanan uygulamalar ise sağlayıcı ve alıcı arasındaki ikili anlaşmalarda açıkça yer almak suretiyle kabul edilebilir olmaktadır. Üye ülkeler siyah listedeki düzenlemeleri genişletebilir ancak daraltamazlar. Direktif’in getirdiği düzenlemeler gıda tedarik zincirinin tamamı için öngörülmüş ve bu doğrultuda çiftçiler, çiftçi örgütleri, küçük ve orta boy işletmeler koruma altına alınmıştır.
SİYAH LİSTE
Direktif’te siyah listeyle yasaklanan uygulamalar şu şekildedir:
GRİ LİSTE
Gri listede yer alan düzenlemeler, tarafların bu hükümler üzerinde önceden ve açıkça anlaşması şartıyla kabul edilebilir olmaktadır. Gri liste şu şekildedir:
OTORİTENİN YETKİLERİ
Avrupa Birliği, üye ülkelerden bu düzenlemelerin hayata geçmesinden ve takibinden sorumlu bir veya birden fazla otorite belirlemelerini ve bu otoritelerin gerekli kaynakla ve kapasiteyle donatılmasını talep etmiştir. İlgili otoritenin başlıca yetkileri şu şekilde olacaktır:
Üye ülkeler, Direktif’in yürürlüğe girmesiyle birlikte gerekli yasal düzenlemeler yaparak Direktifin uygulamasından sorumlu otoriteleri tesis etmişlerdir.
Zincir marketlerin artan mağaza sayısı ve bununla bağlantılı olarak gelişen alıcı gücü de ülkemizde haksız ticari uygulamalarla bağlantılı olarak gündeme gelmektedir. Yukarıda kısaca özetlenen Avrupa Birliği deneyiminden yola çıkarak, ülkemizde de benzer düzenlemelerin yapılarak bu alanın düzenlenmesinin, hem rekabetçi pazar yapısına hem de gıdada sürdürülebirlilik ve kendi kendine yeterlilik hedefine katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.