Geri Dön
İpek Tuzcuoğlu: “18 yaşında anksiyetenin ne olduğunu öğrendim”

İpek Tuzcuoğlu: “18 yaşında anksiyetenin ne olduğunu öğrendim”

Asmalı Konak dizisiyle unutulmaz izler bırakan oyuncu İpek Tuzcuoğlu Gençlik Odası TV'de Ferit Ömeroğlu’na konuştu.

Serkan Boğaç Yılmaz
Serkan Boğaç Yılmaz

-Bu kadar fazla sorumluluk sahibi olmanızı neye borçlusunuz?

Haberin Devamı

Küçüklüğümle ilgili bir şey aslında biraz da. Aile içi eğitimle de başlıyor tabi ama bireysel olarak kendimi hep geliştirmeye çalıştım. Hepimizin pozitif tohumları, negatif tohumları var ama bunlar yaşam içinde oluyor. Yani hepimiz nur olarak doğuyoruz. Ama daha sonra ailenin etkisi, öğretmenlerin, sosyal çevrenin etkisiyle etiketler yapıştırılıyor. Ya da böyle negatif tohumlar serpiliyor o topraklara. Bereketli bir topraktır insanoğlu benim için. Kimi şahane bir orman olur, kimi de böyle bakmazsın dikenli bir arazi olur. Bu senin elinde olan bir şey. Ben kadere inanırım. İki türlü kader vardır. Biri senin iradenle olan, diğeri yaradanın biçmiş olduğu bir kader. İnsanın kendi nefsi üstünde etkin olduğunu düşünüyorum. Özellikler gençler üstünde etkin olmasını isterim. Vazgeçmeyin.

Haberin Devamı

-Bugünkü gençlerin en büyük fobisi başarılı olup olamama konusu. Bu baskıyı gençler nasıl aşmalı?

Gençler karamsar olmamalılar. Ben her zaman şunu söylüyorum, insan olun. Oyunculuğu, doktorluğu, mühendisliği her neyse hayaliniz onu unutun, önce insan olun. Varlığınızı eğitin. İnsan olmanın yüksek lisansını yapabilirseniz zaten başarı gelir.

-Konservatuardan atılmanız nasıl oldu?

Üniversitede biraz fazla anarşist bir ruhum vardı benim. Hepimiz gibi, her genç gibi. Sorgulayan biriydim. Zorunlu kalıpları sevmiyorum. Mesela mezuniyette Shakespeare oynayacaksın denildi bana. Bende bir tane sinema filminin sahnesini adaptasyon yaptım Erdal Beşikçioğlu'yla onu oynadım. Tabi ki sevilmedi neden Shakespeare oynamadı diye. Erdal atılmadı çünkü o kendi oyununu da oynadı. Ben atılanlardan oldum. Ankara Konservatuarı'nda o dönem birinci sınıf deneme sınıfıydı. Başarısız bulunursan atılıyordun. Mesela ben, Engin Günaydın, Timuçin Esen, Evrim Solmaz başarısız bulunduk ve atıldık hepimiz. Sonra bir sene geçti aradan, üzüldüm çok. 18 yaşında anksiyetenin ne olduğunu öğrendim. Çünkü bütün hayallerim kırıldı. Hakikaten uçurumdan atılmış gibiydim. Çünkü çok seviyordum mesleğimi. Sonradan Dil-Tarih sınavlarına girdim. Dedimki ben başarılıydım ve haketmeden atıldım. Diğer arkadaşlarda öyleydi. Bazı insanlar sizin hakkınızda olumsuz cümleler kuruyor diye hayallerinizden asla vazgeçmeyin. Tabiki saygı duyun, mutlaka vardır bir nedeni. Ben ne yaptım Dil-Tarih'i de kazandım. Bu sefer ne oldu, nasıl başarısız bu öğrenci dediler. Dil-Tarih sınavını kazanıyor ama okuldan atılıyor. Af çıktı sonra. Dediler ki tekrar sınav açıcaz. Bende girdim tekrar. Hepimiz girdik. Hepimizi de aldılar, kazandık. Zaten almak zorundalar Dil-Tarih'in tiyatro bölümünü kazanmışım. Kepazelik yani baktığınız zaman. Bir sene alt sınıfla devam ettim. Diyeceğim o ki, yeteneklerinizin farkındaysanız hayallerinizden vazgeçmeyin. Hakikaten içinizden o mesleği yapmak geliyorsa ne olursa olsun gidin yolunda.

Haberin Devamı

-İçsel felsefelerinizde sığındığınız şey ne oluyor?

Yaradan oluyor. İnancım, sevgim, tevekkülüm, sabırım, aklım oluyor.

-Kariyerinizdeki zirve noktanız Asmalı Konak mı?

Tabii ki. Olmasa ayıp olur. Yaşamın bana vermiş olduğu bir ödüldü Asmalı Konak. Benim için milat gibidir.

Haberin Devamı

-7'sinde neysen 70'inde de o sözüne inanıyor musunuz?

İnanmam. Ben mesela şu anda 20 yaşında bir sinema filminde olsam kendime bu kızı buradan alın derdim. Daha ham oluyorsun. Doğayı fark etmiyorsun, insanların farkında değilsin. Gençler çok kendilerine dönükler. Doğru olan kanal aynayı kendinden yukarıya çevirmektir.

-Ünlü gençler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir insanın ailesi var diye ailesi doğru olacak diye bir şey yok. Aile var, aile var. Anne var çocuğunu öldürüyor, anne var varını yoğunu satıyor bakmak için. Dolayısıyla herkesi aynı kefeye koyamazsın. Şu an ünlü olan gençlere üzülüyorum. Çünkü o kadar bir şeylerin farkında değiller ki. O kadar sosyal medyanın rüzgarına kapılıyorlar ki. Onları suçluyorum demiyorum, onlar için üzülüyorum. Çünkü aslında böyle olması çok olağan bir şey. Çünkü onlarında o merdivenleri çıkması için, düşüp kalkmaları gerekiyor. Hepimizin hataları var. Güvendikleri insanları daha doğru seçmeleri gerekiyor, arkadaşlarını özellikle. Arkadaşınız sizi genç yaşlarda acayip yerlere götürür. Benim arkadaş konusunda çok şükür sıkıntım olmadı. Benim sınavım başka taraftan oldu. Hepimizin farklı farklı sınavları oluyor. O yüzden dedim ya insanlık tezimizi iyi vermek gerekiyor en başında.


Haber: Buse Yılmaz

Benzer İçerikler