Ne Menem Bir Şeymiş Bu Montessori

Bir süre önce zavallı bir modern anne Facebook hesabında çocuğuyla beraber yaptığı bir Montessori etkinliğini paylaşmıştı. Her paylaşımın altına olumsuz bir yorum yapmadan rahat edemeyengillerden biri altına hemen bir yorum ekleştirmiş: “Bu ne yav, minicik çocuklara bezelye ayıklatmayı bize etkinlik diye yutturuyorlar.” O esnada iş mi yapıyorum, ne yapıyorum, elim meşgul, bu tür durumlar için sakladığım pekbilmişlik madalyasından o yorumcu bünyeye takdim edemedim. Bunun yerine ortam bir anda dalgalandı, dünya siyah-beyaza dönüştü, 20 sene öncesine (vay babam vay, yaşlanmışız) flashback yaptım. Sene 1995… Mevsimlerden sonbahar… Sicilya :) … Üniversite öğrencisiyim. Anlatıyorum bak çok matrak hikaye, dinle…

Haberin Devamı

O sene hayatımda en çok etkilendiğim ilk 10 film arasında girmeye aday Braveheart (Cesur Yürek) çıkmış. Bir değil, iki değil, manyak mıyım bilmiyorum ama, 7 kere sinemada izlemişim. Sanırım Türkiye gişesinin büyük kısmı benim ve arkadaşlarımın öğrenci harçlığından çıkmıştır. Gençlik işte sevgili okur, gençlik… Bu da yetmemiş evde, tatilde, komşuda olmaya bakmadan televizyon kanallarında ne zaman bulursam tekrar seyretmiş diyalogları ezberlemişim. Manyaklığa gel…

Braveheart’ı bugüne kadar hiç izlememe şuursuzluğunu yapmış olanlar için tek cümlelik özet: Bir İskoç köylüsü olan William Wallace’ın eşini öldüren İngiliz askerlerinden intikam almak için başlattığı kişisel öç hareketinin bir ulusun bağımsızlık yolunda uyanışına dönüşünü anlatır. Nispeten tarihi gerçeklere dayanan filmde aşk, intikam, savaş, politika, komedi ve dibine kadar duygu vardır, özellikle final sahnesinde ağlamayan insan değildir, taştır. Buraya nereden geldik derseniz, az önce havamı bulup Braveheart’ın soundtrackini de koymuşum ki media playera, dua edin konumuz bu olmadığı için birkaç paragrafla kurtulacaksınız. Neyse, sabırlı olursanız Montessori konusuna döneceğim inşallah. Filmde Wallace’in Sterling savaşından hemen önce İskoç askerlerini gayrete getirmek için yaptığı bir konuşma vardı, hiç unutmam. Sterling savaşından önce askerlerin çoğu William Wallace’ı hiç görmemiş, ancak onun hakkında kulaktan kulağa yayılan, İngilizleri nasıl tepelediğini anlatan abartılı kahramanlık hikayelerini duymuştur. Wallace’ın savaş meydanında yaptığı konuşma şöyle başlar:

Haberin Devamı

– Wallace: Sons of Scotland, I am William Wallace.

– Young soldier: William Wallace 7 feet tall.

– Wallace: Yes, I’ve heard. Kills men by the hundreds, and if he were here he’d consume the English with fireballs from his eyes and bolts of lightning from his arse.

– Wallace: İskoçya’nın oğulları, Ben William Wallace.

– Genç asker: William Wallace is 7 feet uzunluğundadır. (2 metre 13 cm)

– Wallace: Evet, duydum. Yüzlerce adam öldürmüştür ve eğer burada olsaydı İngilizleri gözlerinden çıkan ateş topları ve *ıçından çıkan şimşeklerle mahfederdi.

Haçan şimdi bunun Montessori ile ilgisi ne diyeceksiniz? Oraya geldim canım. Türkiye’de Montessori şu anda bir nevi İskoçların Wallace’ı gibi. Her yerde onun hakkında konuşmalar yapılıyor, bilen bilmeyen ileri-geri konuşuyor, Montessori efsanesi yayıldıkça yayılıyor. Şu anda çok moda diye çok fazla eğitimini alınmadan ve bunun ötesinde felsefesini çok da özümsenmeden Montessori okulları, Montessori sınıfları açıyorlar. Moda gibi birşey. Hal böyle olunca, popüler olup da doğrusu çok bilinmeyen herşeyin başına gelen Montessori’nin de başına geliyor. İnsanlar Montessori hakkında efsaneler üretmeye başlıyor. Daha kötüsü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar tıfıl İskoç askeri gibi Montessori’yi çocuklara sistematik olarak bezelye ayıklatmaktan ibaret sanıyor.

Haberin Devamı

Yok efendim,

– Montessori’de şöyle yataklar, böyle masalar, böyle iskemleler olacakmış. (7 feet)

– Montessori sadece zengin çocuklarının işiymiş. Montessori aktiviteleri yapmak için özel materyaller satın alınması gerekiyormuş. Materyaller çok pahalıymış. (fireballs from the eyes)

– Montessori sınıflarında kimsenin anlamadığı bir terminolojiyle konuşuyorlarmış… (lightning from the arse)

Popüler olanı küçümsemek iş ya… Bezelye ayıklatmak aktivite miymiş? Zalim kadınlar çocuklarına ev işlerini yaptırıyorlarmış da bunu Montessori aktivitesi olarak yutturuyorlarmış. vs. vs.

Canım kardeşim. Montessori aktivitesi deyince bilemiyorum senin o güzel hayal dünyanda neler canlandı ancak Montessori gerçekten bir İskoç şehir efsanesi değil. Maria Montessori 7 feet bilem değil ki, aktivitesi öyle olsun. Aksine hanım teyzemiz, bir tane bile kadın öğrencinin olmadığı Roma Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden ileride meslektaşı olacak adamların, öğretmenlerinin ve hatta bizzat kendi babasının sistematik yıldırma çabalarına boyun eğmeyerek 1896 senesinde söke söke mezun olmuş. Hayatını çocukları gözlemeye ve bilimsel pedagojiye adamış, onlarca bilimsel makale üretmiş, 1952 senesinde de tonton bir ihtiyarcık olarak hayata gözlerini yummuş bir kadın. Çocukların kendi inisiyatifi ve doğal yeteneklerini pek çoğu pratik hayat deneyimlerinden gelen oyunlar yoluyla geliştirmeye çalışan bir sistem geliştirmiş. Çocukların kendi hareketlerini kontrol edebilmeleri, bağımsızlıklarını kazanıp kendilerine yetecek hale gelebilmelerini ve böylece toplumun başarılı birer bireyi olmaları hedeflemiş. Fena mı etmiş? Bizim millet okumayı, hele ki okuyup profesör olmuş kadınları pek sevmez, belki de kadının yaptığı işleri bezelye ayıklamaya indirgemeleri bu yüzden.

Maria Montessori’nin felsefesinde belirttiği pratik hayat egzersizleri “Ön Egzersizler“, “Uygulamalı Egzersizler“, “Görgü ve Nezaket Egzersizleri” ve “Hareket Kontrolü Egzersizleri ” olarak dörde ayrılıyor.*

Ne Menem Bir Şeymiş Bu Montessori

--- Ön egzersizlerde çocuklar bir sıvıyı bir yerden bir yere dökme (sürahiden bardağa dökme gibi), katlama (çamaşır katlama, peçete katlama) ve taşıma (kendi tabağını, bardaklarını taşıma vs.) yeteneklerini pratik ediyor.

--- Uygulamalı Egzersizlerde, günlük hayatta kendi kendilerine yetmelerine yardımcı olacak el yıkama, diş fırçalama, masanın tozunu alma, yeri süpürme gibi becerileri öğreniyor.

--- Görgü ve Nezaket Egzersizlerinde günlük hayatta karşılaştıkları kişilerle kibarlık ve nezakete dayalı iletişim kurmayı öğreniyorlar. Gündüz sınıfa girince günaydın demek, toplu olarak bir iş yaparken sıranın kendisine gelmesini beklemek, arkadaşlarını ısırmamak, onlara tükürmemek vs.

--- Son olarak Hareket Kontrolü Egzersizlerinde çocuk büyük ve küçük motor gelişimine yardımcı olacak hareketleri öğreniyor. Mesela çatal-bıçak kullanmak, dar bir yerde dengede yürümek gibi…

Sizi bilmem ama bana göre pratik hayat egzersizlerini bir çocuğun ilkokuldan önce öğrenmesi, sayı saymak, yazı yazmak, okumak gibi akademik becerileri öğrenmesinden çok ama çok daha önemli. Bir çocuğun önünde akademik eğitim alacağı uzun yıllar olacak. Ancak topluma uyum sağlama, kendi başına idare edebilme gibi hayat becerilerini ilkokuldan çok daha önce kullanmaya başlayacak ve bir ömür boyu bunlara ihtiyaç duyacak. Hele ki bu beceriler çocuğun doğasında olan merak faktörünü oyunla birleştirerek sunuluyorsa…

Çocuğunuza aldığınız onca pahalı oyuncak dururken evdeki tavaları, tencereyi, elektrikli süpürgeyi oynamayı neden tercih ettiğini hiç düşündünüz mü? Belki de bu, çocuğun bitmek tükenmek bilmeyen gözlem ve taklit yeteneğinde gizli. Çocuklarımıza 3 yaşında sayı saymayı, 4 yaşında İngilizce konuşmayı öğretmeyi marifet sayıyoruz ama 5 yaşındaki çocuk ayakkabısını kendi bağlayamayınca, bir bardak suyu sürahiden kendine bardağına boşaltamayınca bunda bir beis görmüyoruz. Hele ki erkek çocuğu söz konusu olunca kah kah pek de hoşumuza gidiyor bu beceriksizlikler. Sonra da üniversiteye gelip bir elektrik faturasını yatırmayı bilmeyen, kendi başına bir yumurta kıramayıp, karnını doyurmak için karısının eve gelmesini bekleyen yetişkinlere evriliyor bu çocuklar. Belki de mecut pratik yaşam becerilerini öğretmekteki beceriksizliğimiz yüzünden gülünecek durumda olanlar bizleriz.

Uzun lafın kısası, Montessori aktivitesi deyince bezelye de ayıklar çocuklar, çorap da katlar, yeri geldiğinde 4 yaşındaki çocuk bulaşığa da yardım da eder. Bezelye ayıklamak sizin için iş olabilir ancak ilgi duyan çocuk için (ki bu işle ilgilenmeyecek 2-3-4 yaşında bir velet tanımıyorum) bulunmaz bir eğlence, bir aktivitedir. Montessori aktiviteleri için pahalı materyallere gerek yoktur. Materyal dediklerimiz hepimizin evlerinde yer alan, gündelik olarak kullandığımız aletlerdir. Biraz kafa çalıştırmak suretiyle okul öncesi bebeleri oyalayacak onlarca aktivite bulunabilir. Montessori aktiviteleri gözden çıkan ateş topu, *ıçtan çıkan şimşek ya da günümüzün moda deyimiyle “etkinlik” kılığında bizlere yuttururulan ev işleri değil, hayatın ta kendisidir. İşte tam bu nedenle üzerinde biraz düşünmeyi, okunmayı ve tabii ki uygulanmayı hak etmektedir.

******************

Görelim bakalım nasılmış bu aktiviteler diyenlere Montessori Aktiviteleri

Sevgiler,
Tanla
Facebook>> Bebek ve Ben
Twitter>> @Bebek_ve_Ben
Pinterest>> bebekveben
Google+>> bebekveben

Kaynak

* infomontessori.com