Pazar Kaderine üçlük attı

Kaderine üçlük attı

10.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Allen Iverson bu sene Philadelphia 76ers’ı NBA finallerine taşıdı ve ligin en değerli oyuncusu seçildi. Oysa hayat başlangıçta ona umut vermiyordu

Kaderine üçlük attı

Kaderine üçlük attı

Allen Iverson bu sene Philadelphia 76ers’ı NBA finallerine taşıdı ve ligin en değerli oyuncusu seçildi. Oysa hayat başlangıçta ona umut vermiyordu

Küçükken yaşadığı ev, Hampton şehrinin kanalizasyon borularının tam üstündeydi. Ne zaman kanalizasyon taşsa bütün pislik eve dolardı. Biyolojik babası zaten hiçbir zaman ortada yoktu. Annesi onu doğurduğunda henüz 15 yaşındaydı. Geçim sıkıntısı içindeydiler, elektrik ve suları çoğu zaman kesikti. Yiyecek bulamadıkları oluyordu. Allen Ezail Iverson hayatının en değerli basketini o ortamdan sıçrayıp 2001 yılında Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi NBA’de MVP
(En Değerli Oyuncu) seçilerek attı.
7 Haziran’da 26’ncı doğum gününü kutlayan Iverson bugün dünyanın en kaliteli basketbol liginin en iyi oyuncusu. Takımı Philadelphia 76ers’ın 18 yıl sonraki ilk NBA şampiyonluğu için verdiği mücadelede başrol onda. Bu sezon maç başına sayı (31,1) maç başına top çalma (2,51) ve maç başına oynama süresi (42 dakika) ortalamalarında birinci sırada. Forması ABD’de en çok satılan beş formadan biri. Üstelik çocukken bu sporu "yumuşak" bulduğu için basketbol oynamak istememişti.
Bir gün annesi ona Air Jordan model basketbol ayakkabıları aldı ve ağlayan çocuğunu zorla sahaya götürdü. Beraber Amerikan futbolu oynadığı birkaç arkadaşını gören Iverson bir denemeyi kabul etti. Pek çok arkadaşı basketbol sayesinde para kazanıp "ghetto"lardan kurtulmak istiyordu. En çok isteyen ise Iverson’dı.

17 yaşında hapse girdi
Lise yıllarında yerel bir yıldız olmuştu bile. Bethel High’ın hem Amerikan futbolu hem basketbol takımında oynuyordu ve iki takım da Iverson sayesinde Virginia eyalet şampiyonluğuna gidiyordu. Tribünlerde, büyük çoğunluğunu siyah gençlerin oluşturduğu özel seyircisi bile vardı. Ama bir maçta bu grup beyaz gençle kavga edince Iverson’ı hapse götürecek olaylar başladı. Kavga sırasında bir beyaz kızın kafasına sandalyeyle vurduğu gerekçesiyle mahkemeye çıkarıldı. 17 yaşındaydı ama yetişkinler için uygulanan prosedürle yargılandı.
Iverson taraftarları, bu büyük kavgada sadece dört siyahın suçlandığını ve her şeyin, beyaz bir izleyicinin Iverson’a siyahları aşağılayıcı bir ifade olan "nigger" diye bağırmasıyla başladığını iddia etti. Iverson ise kavga başlayınca oradan uzaklaştığını söylüyordu: "Ben bir kıza vuracak adam mıyım? Bari adamın birine vurduğumu söyleselerdi!" Ama Iverson’ın bu kıza saldırdığını gördüğünü söyleyen pek çok tanık vardı. Zaten uslu bir çocuk olarak tanınmıyordu. Ve 5 yıl hapisle cezalandırıldı.
Cezaevinde geçirdiği dört ay Iverson’ın hayatını değiştirdi. Mahkumlar onu zaten tanıyorlardı ve korumalarına aldılar. Annesi ve kız kardeşleri de Iverson’ın arkadaşlarının korumasındaydı. O ise geleceğini düşünüyordu. İyi bir öğrenci değildi. Bu yüzden üniversitelere kabul edilmeyebilirdi. Nitekim Kentucky Üniversitesi’nden gelen bir bursu kaçırmıştı.
Bu arada devreye Virginia eyaletinin ilk siyah valisi Doug Wilder girdi, dört ay sonra Iverson şartlı tahliyeyle serbest kaldı. Ve siyasette ırk ayrımcılığı üzerine ülke çapında bir tartışma başladı.
Iverson özgürlüğüne kavuşunca Georgetown Üniversitesi’ne gitti. Annesi, basketbol antrenörü John Thompson’la konuşmuş ve oğlunun oraya kabulünü sağlamıştı. 1994 yılında girdiği üniversiteyi profesyonel olmak için 1996’da terk etti. Ve Philadelphia 76ers’a katıldı. İlk yılında takımın kötü performansına rağmen kalitesini gösterdi ve "Yılın Çaylağı" seçildi.
Bir sonraki sezon takımın başında Larry Brown vardı. Genç oyuncularda kısa sürede büyük gelişme sağlamasıyla tanınan Brown, sonraki sezon takıma sekiz sene sonraki ilk play-off’unu getiriyor ve Doğu Konferansı’nda yarı finale taşıyordu. Iverson da en çok sayı atan oyuncu oldu. 1999-2000 sezonunda yükselen Brown-Iverson çatışması bu sezon başında diniyor ve bugünkü başarı geliyordu.

Nedir bu özellikler?
• Iverson 7 Haziran 1975’te doğdu. Tiaura adında bir kızı, Allen II adında bir oğlu var. Tawanna Turner ile nişanlı. Ayrıca Brandy ve Iieshea adlı iki de kız kardeşi var.
• Guard oynuyor. 1,83 boyunda, 75 kilo.
• Küçükken sadece Jordan model ayakkabılar giyerdi. Annesi bu ayakkabıları oğluna alabilmek için ne gerekiyorsa yaptı.
• Georgetown Üniversitesi’nde oynarken lakabı "The Answer / Cevapötı.
• Annesi her maçına geliyor ve "That’s my boy #3 / 3 numara benim oğlum" yazan bir pankartla tribünde oturuyor.
• En çok korktuğu şey annesinin ölümü. Ondan önce ölmek istiyor.
• "Slow Motion" adlı bir albüm hazırlığı içinde. Zaten Mase, Da Brat ve Jermaine Dupree gibi rap ve soul yıldızlarıyla yakın dost.
• 300 bin dolarlık (yaklaşık 350 milyar lira) mücevheri ve 80 bin dolarlık (yaklaşık 10 milyar lira) bir saati var.
• Boş zamanlarında resimle uğraşıyor. İdolü Michael Jordan’ın kocaman bir tablosunu yaptı; evinin duvarında asılı.
• En sevdiği sinema yıldızları Samuel L. Jackson, Al Pacino ve Halle Berry.
• En sevdiği yemek lazanya.
• En sevdiği şarkı Notorious B.I.G.’den "Unbelievable".
• Bir kuaför haftada iki kere şehir dışından gelip Iverson’ın saçlarını yapıyor.
• Vasiyeti, mezar taşında "Misunderstood / Yanlış anlaşılan" yazması.




PAZAR