Pazar Kaplıcaları ve köftesi meşhur

Kaplıcaları ve köftesi meşhur

22.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul'dan bir saatte bambaşka bir şehre gidiliyor sanki: Tuzla. İlk bakışta, ayakları üstünde durabilen bir banliyö havasında. Sahil yolunda yürüyüş ve bisiklet çok keyifli, köftesi şahane, kaplıcaları her derde deva!

Kaplıcaları ve köftesi meşhur

GEZMEK GEREK Tuzla'ya daha önce birkaç kez köfte yemeye gitmişliğim vardır. Çocukken de denize, o da üç-beş kere. Sapağı görüp merak da ederdim hani: İçmeler. Ne içiliyor yani? Kaplıca olduğuna dair de öyle bir kulağa çalınma durumundan öte bir ilgim de olmamıştır konu hakkında. Gezi yazarı olmanın en güzel yanı, insanın merak ettiği yerlere gidecek fırsatı yaratabilmesi. Hafta içi bir sabah, haydi daha hızlı olur diye, bastık TEM'den. Kurtköy sapağından çıktık. Üç ayrı AB aynı anda çalışsa, geçtiğim yerleri düzeltemez. Anadolu'nun birçok şehri çok daha iyi durumda. Çöpler, inşaat artıkları, sürekli kat çıkılan gecekondularla, bırakın Avrupa'yı, ülkemizin Afganistan'a doğru açılan penceresi sanki. İnsanlar neden otoban kenarında oturup bekler, çözemedim. Tutun ki her yer temizlendi, ağaçlandı, çiçeklendi; filizler zihinlerde nasıl olacak da yeşerecek, benim aklım eremedi.Neyse, fazlaca moral çöküntüsü yaşayamadan E-5'e bağlanıp, oradan da İçmeler sapağına kıvrıldık. 70 dönüme yayılmış olan Tuzla Kaplıcaları'na daldık. Kısa gezilere bayılıyorum. Hele böyle bir saat içinde ülke değiştirmiş gibi olunduğunda, tadından yenmez. Bahçeler, havuzlar, çiçekler, eminim baharda daha güzel olacak. Bir tek otel var, mimarisinin güzelliğini anlatamam. Son zamanlarda kuruluş hikayelerini okuya okuya beynimde yer etti sanırım, oteli Dame de Sion'a benzettim. Kaplıca Oteli, sanırsınız Dame de Sion'un yazlığı. Bakımlı eskilik, boyalı yaşanmışlık, gıcırdayan kapılar, cilalı taşlar; "Burası basbayağı Avrupa" dedim kendi kendime.Tuzla İçmeleri'ne ait en eski bilgiler, "Seyahatname"de var. Evliya Çelebi bu sular için "bağırsakları yumuşak tutan içme suyu" tanımını kullanmış. 1927'de kurulan bir şirketle işletilmeye başlanmış. 1990'larda tesisler sırayla yenilemeye alınmış. Çıkan su, yağmur suyunun jeolojik katmanlardan geçerek minerallere kavuşan hali. Tuzla'nın mineralli kaynak sularını içmek, laboratuvar raporlarına göre, çok faydalı. Cilt güzelliğini sağlıyor, kolesterol ve şekerin kontrol altında tutulmasında yardımcı oluyor, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına iyi geliyor. Ayrıca, kabızlığın giderilmesine ve böbrek taşlarının düşürülmesine de yardımcı oluyor. Otelin odalarında da şifalı sularla banyo yapmak mümkün. Ayrıca, daha uzun yararlanmak isteyenler için iki havuz var. Kaplıca kürü ise romatizmal hastalıklar, şişmanlık ve jinekolojik rahatsızlıklara iyi geliyor. Otelde doktor ve fizyoterapist var. İsterseniz, akupunktur uzmanı ile tedaviyi hızlandırmak da olası. İdeal içme ve kaplıca kürünün, 21 gün sürmesi gerektiğini söylüyorlar. Romatizmadan böbrek taşına... Suyun öyle fena bir tadı var ki, Allah dert vermesin, yenecek nane değil. Havuz sefasından sonra kendimizi Tuzla merkezine zor attık.Marmara Denizi kıyısında, adını İstanbul'un tuz ihtiyacını karşılayan gölden alan Tuzla, son yıllarda pek bir güzelleşmiş. Sahilde yürüyüş yaptık, hava da güzeldi şansımıza. Tam banliyö kıvamında. Bakıldığı zaman, şehrin güneyi işte. Hem yakın hem uzak; şehirden kopuk, görünürde kendine yeter bir kasaba. "Şöyle güneyde bir yerlere kaçsak" fantezisi için çok uygun. Güzel evler de var, emeklilikte ikinci bahar imkanı, işte karşımda.Yürüyen denizcilik okulu öğrencilerini takip ettik, deniz kenarından çarşıya kıvrıldık. Hangi şirketin hangi ülkelere seferler düzenlediğini anlatıp duruyorlar. Her yer köfteci ama küçük, iddiasız görünen birine girdiler: Meraklı Köfteci. Biz de arkadan daldık. Nasıl bir lezzetmiş, tadı damağımda. Yemek sonrası biraz daha yürüyüp şehrin uğultusuna doğru yollandık. Sonuçta bir saatlik mesafede, sanki bambaşka bir şehirde, kaplıcalı, yemekli harika bir tatil günü geçirmiş gibiydik... İkinci bahar için uygun Arabayla gidecekseniz, E-5'ten girin. Oklar hem kaplıcalara hem de Tuzla merkeze götürüyor. Toplu taşıma araçları ile ulaşım çok kolay. Kadıköy ve Bostancı'dan otobüsler var. Eski zaman usulü trenle gitmek de çok zevkli olur. Haydarpaşa'dan binip İçmeler istasyonunda inmek gerekiyor. Seyrek olmakla birlikte, deniz otobüsü seferleri de var. Deniz otobüsünü tercih ederseniz, istediğiniz gün sefer yoksa, belki Kartal veya Pendik hattını kullanmak faydalı olur. Nasıl gidilir? Tek otel var: Tuzla Kaplıcaları Oteli. Her tür kaplıca aktivitesi ve kahvaltı dahil, tek kişi 70, iki kişi 100 YTL. Sağlık ekibi, akupunktur uzmanı, masörler var. Otel gayet temiz ve mimarisi çok hoş. Tel: (0216) 395 53 86 Nerede kalınır? Mutlaka köfte. Tuzla köftesi biraz değişik. Harcında çok az baharat var, maydanoz da yok. Yani özelliği, sadeliğinde. Bizim Meraklı Köfteci enfesti. 1,5 porsiyonda sadece altı köfte var. Bizim gibi çok acıkıp çok uzun bir gün yaşarsanız, inanın iki 1,5 çok rahat yeniyor. Üstelik yanında piyaz, salata ve ayranla. Fiyatlar çok makul. Duydum ki Şampiyon, Kekik Köfte ve Doktor'un Yeri de iyimiş. Balık tercih ederseniz de, Adil, Mercan ve Körfez. Ne yenir? Kaplıca; hem içerek hem banyo kürü. Su gerçekten çok iyi geliyor. İçmeyi sürdürmek için satın alıp eve de götürebilirsiniz. 5 litrelik şişelerde satılıyor. Sahilde yürüyüş. Bisiklet parkuru da çok elverişli. Yer yer yol inşaatı var ama olsun.Tuzla Belediye binası pek enteresan. ABD'deki Mormon kiliselerine benziyor. Güzel ama böyle belediye binası ilk kez görüyorum. Yazın Dodo İstanbul Sea Club büyük sükse yapmış. Sörf yapmak da mümkün. Bu mevsimde değil tabii. Ne yapılır?