Pazar Yemek şahane olmasa da hayat güzel

Yemek şahane olmasa da hayat güzel

15.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cezayir'de bazı yemeklerde tasarlama düzeyindeki başarı hazırlama düzeyine ulaşamıyor. Yine de gürültüden uzak, serin bir ortamda olmak mutluluk veriyor

Yemek şahane olmasa da hayat güzel

vmilorster@gmail.com Öyle yapıyoruz. Başlangıç olarak "soğuk avocado çorba, doğu usulü" ve "zencefil terbiyeli karides ızgara, rokalı tere ve dev kapariler". Mezes olarak da "kabakçiçeği dolması" ve "içli köfte ve nane masala".Garsonumuz hanım çok şirin ve becerikli. Lokantaya kendi şarabımızı getirdiğimizi görünce suratı asılacak yerde iyice aydınlanıyor. Daha önce bir şarap kursuna gitmiş ve "Ben çok bilirim" yerine "Ben çok bilmek istiyorum" der gibi bakıyor bana. Güzel bir diyalog kuruyoruz. "1" böreği denen mezeyi de (ben olsam "tapas" diye çeviririm) denememizi tavsiye ediyor.Tavsiye etmekte yerden göğe kadar haklı. İçi pastırma ve pestilli, yanında bir kuşburnu sosla gelen ince ve uzun sigara böreği çok lezzetli. Tat uyumu iyi düşünülmüş. Saçmalığa kaçmadan orijinal bir tadımlık yemek ortaya çıkmış.Buna karşılık denediğimiz diğer dört porsiyon biraz karışık sinyaller veriyor. Soğuk avokado çorba nasıl Doğu usulü olur diye merak etmiştik. Biber salçası ile birleştirilerek! Güzel. Sıcak hava için biraz acı olsa bile, uyumlu ve iştah açıcı bir tat. Buna karşılık, karides ızgara kötü. Önümüze 15 YTL karşılığı olarak iki tane orta boy, fazla ızgaradan iyice kurumuş iki karides geliyor. "İnşallah taze değildir bu karidesler, yoksa daha da yazık" diye düşünüyorum.İçli köfte herhalde yabancı müşteriler için düşünülmüş. Çünkü Beyoğlu'ndaki büfelerde bile içli köftenin kabuğu daha ince açılıyor. Ancak bu yemeği ilk kez yiyen bir yabancı kıyaslama olanağı olmadığından memnun kalabilir. Öte yandan yanlarına getirdikleri naneli sos (Hint mutfağından esinlenip "masala" demişler) çok iyi düşünülmüş ve ferahlatıcı. "Keşke tasarlama düzeyindeki başarı, hazırlama düzeyine de yansısaydı" diyorum kendi kendime. Kabakçiçeği dolma da bol fıstık ve üzümlü ama çok pişmiş. Pirinç iyice yumuşamış.Acaba neden biz kabakçiçeği gibi bir mevsimlik güzelliği bulunca içini pirinçle doldurmanın dışında başka pişirme yöntemlerini denemiyoruz? Yaratıcılığımızın sınırı neden hep her türlü ince yaprağı dolma haline dönüştürmekle sınırlı? Ana yemekler kategorisinde hem hamur yemekleri hem balıklar hem de et yemekleri var. Sebzeli mantı ve orman mantarlı erişte ısmarlıyoruz hamur işlerinden. Kurutulmuş domates mantıya yakışmış. Rokfor sosu da iyi. Ah bir de mantıyı bu kadar pişirip pelte haline getirmeseler. Bir de kurutulmuş domatesler daha ince kesilemez mi?Ispanaklı, reyhanlı ve mantarlı olan erişte iyi. Bunu kıvamında pişirmişler. Mantarlar da lezzetli.Lokantanın medarı iftiharı bir kuzu yemekleri var. Karanfilli, ayvalı ve marullu. Ancak yaz olduğu icin değiştirip patlıcan kebaplı kuzuya geçmişler. Öte yandan ben İspanyol şarabını bu yemek için getirdiğimizi söylüyorum. Nedeni basit. 2001 Vega Sicilia Valbuena şarabı İspanya'nin Ribera Del Duero bölgesinde yapılan en iyi şaraplardan. Bu bölge İspanya'da en iyi kuzu yenen bölge ve Tempranillo üzümlerinden yapılan bu şaraplar kuzu yemekleri için biçilmiş kaftan. Ayrıca daha önce içtiğim Vega Sicilia şaraplarında hep bir karanfil / tarçın aroması bulunduğunu sezmiş ve Cezayir'deki karanfilli kuzu yemeği ile bu şarabın nasıl gideceği merak etmiştim.Aşçıbaşı beni kırmıyor. Ayrıca kuzu yemeği oldukça güzel. Sipariş sonrası sıfırdan pişirilse tabii daha da lezzetli olur ama önceden kısmi pişirilip sonra tekrar ısıtılmış tadı verse bile hiç olmazsa içi kurumamış ve kuzu lezzetli. Vega Sicilia şarabı ile birleşince de, şarabın aroması ile kuzunun baharatları birbirini tuttuğu için ortaya muhteşem bir bileşim çıkıyor. Bir de "dana kaburga ve nar ekşili bulgur pilavı" ısmarlıyoruz. Nar ekşisi yakışmış pilava. Kaburganın dış tarafları çok kurumuş. Kemiğe yakın kısımları lezzetli. Acaba bizim Batı stili lokantalar ne zaman oradaki bazı yeni tekniklerden yararlanıp dışı kıtır ama içi sulu şekilde pişirmeyi öğrenecek? Çok doyduğumuz için tatlı yemeden kalkıyoruz. Ancak acı kahvemi yudumlarken etrafıma bakınıyorum. Haziran sıcağında ferah bir avluda, incir ağaçları altında, dışarıdaki gürültü patırtıdan uzak ve yanınızda sevdiklerinizle otururken yemek şahane olmasa ve şarabın bir-iki adım gerisinde kalsa bile, hayatın gene de çok güzel olduğunu düşünüp şükürler olsun diyorsunuz. Telefon: (0212) 245 99 80 Galatasaray Lisesi'nin arkasındaki bu sevimli lokantaya adımımızı atıp listeyi elime alınca biraz şaşırıyorum. Yemek listesi hem Türkçe hem İngilizce yazılmış. Başlangıçlar için "Starters" demişler. Sonra Mezeler diye bir bölüm var, bunu da "Mezes" diye çevirmişler. Aramızdaki tek yabancı biraz aptallaşıyor ve "starters" ile "mezes"in kategori olarak farkını soruyor. Ben kendi anlamadığım şeyi başkasına anlatmakta güçlük çekiyorum. Her neyse. "Her kategoriden bir-iki yemek ısmarlayalım, farkı görürüz" diye cevaplıyorum. DEĞERLENDİRME: 6 / 10