Ders aldığım anılarım - 1

Yıllar önce web sitemde ilginç anılarımı yazıyordum. Çok ilgi çekiyordu. Bir ara kitap haline getirmeyi düşündüm ama işten güçten hiç vakit olmadı bunları derlemeye. Tıp konularından zaman buldukça burada bu anılarımı da paylaşmaya karar verdim. Zaten tıbbi konularda çok yazmaya değer bir şey olmadıkça yazmıyorum. Aralarda bu tarz şeyler yazmam eminim hoşunuza gidecektir. Başlayalım... En baştan... Tıp fakültesi 1. sınıf...

-------------

OKUL MU, HASTANE Mİ?

Tıp fakültesine gelen lise mezunu her genç, mutlaka travmatik bir olay yaşar ve geldiği yerin aslında sadece bir okul olmadığını; orada gerçekleşen olaylarda insan hayatının söz konusu olduğunu öğrenir.. Ben de 'olayın ciddiyetini' hocalarımdan birinden yediğim güzel bir fırça sayesinde öğrenmiştim..

Haberin Devamı

Tıp fakültesi 1. sınıf öğrencileri acil servislere pek meraklıdırlar. Asıl 'aksiyon' oralarda olmaktadır ve acil servislerde öğrenilecek çook şey vardır.

Daha birinci sınıfta iken biz de takıldık acil servislerde salak salak. Daha neyin ne olduğunu bilmiyoruz, ortalıkta takılıp acil çalışanlarının ayaklarına dolanıyorduk. Kimse de hevesimizi kırmamak için 'burada ne yapıyorsunuz veletler, sizin için daha çok erken buralarda takılmak' falan demiyordu..

Bir gün dahiliye aciline bir hasta getirdiler. Adam sedyede hareketsiz yatıyor. Başında da hocalarımızdan biri kara kara düşünüyor, hastanın tahlil sonuçlarını okuyor, hastanın koma durumunun sebebini çözmeye çalışıyordu.

Dedim ya size, yeni tıp öğrencisi olayın ciddiyetini bilmez. İllaki travmatik bir olay yaşayacak da tıbbiyenin liseden farklı olduğunu öğrenecek.

Ben tuttum, çok şey biliyormuş gibi hastanın başındaki hocaya şöyle bir şey sordum: 'Hastanın hemogramı nasıl hocam?'

Sen kimsin ki acildeki hastayı hoca ile birlikte konsülte ediyorsun! Dünkü liseli.

Hoca bana son derece sakin ve buz gibi soğuk bir ses tonuyla: "Önce susmayı öğrenin" dedi. Bunu söylerken yüzümüze bakmadı; halen hastaya bakarak düşünmeye devam ediyordu. Eminim ki bizi kovmasını engelleyen tek şey 'hevesimizi kırmak istememesi' idi.

Haberin Devamı

O gün 'olayın' ciddiyetini kavradım. Tıp fakültesi basit 'okul'dan öte bir şeydi. Lise bitmiş, gerçek hayatla yüz yüze gelmiştik. Hem de ölüm kalım savaşlarının yaşandığı acil servisin ortasında! Hocamız, çok nazik bir fırça ile bunu yüzümüze vurmuştu..

Alınacak ders: Tıp şakaya gelmez. İnsan hayatı söz konusudur..

-------------

YARDIMSEVER "İNTERN" ABİLER

Çapa'da ilk yılımız. Tıp birinci sınıf öğrencileri olarak en çok acil servis ilgimizi çekiyor. Orada her gece bir olay, bir aksiyon... Kapıda bir sürü muhabir, her an olabilecek olaylar için hazır bekliyor. Orada olmak demek, hekimliği tam anlamı ile solumak demek.

Bir gece acile gittik. Bir kaç "intern" abi bize kol kanat gerdiler. Aldılar bizi acili gezdirdiler. Acilde hastalara nasıl dosya çıkıyor, kan nasıl alınıyor, kalçadan, damardan iğne nasıl yapılıyor, hepsini anlattılar, gösterdiler. Bizde de bir iştah, hemen saldırdık olaya. Hemogram nasıl alınır, nasıl bakılır, damar yolu nasıl açılır vs hepsini öğrendik. Sonra gelen hastaları bize bırakmaya başladılar. Hasta geliyor, hemen tansiyonuna bakıyoruz, kan alıyoruz, dosyasını dolduruyoruz ve acildeki asistan abilere, ablalara hastamızı sunuyoruz. İşler o kadar zevkli geliyor ki bize, bir süre sonra acilde bize işleri öğreten intern abilerin ortadan kaybolduklarının farkında bile değiliz. Saat gece yarısı 1-2 gibi işler azalıyor, ve biz farkına varıyoruz. İnternler saatler önce arazi olmuşlar; sabah erkenden, hocaların vizitinden önce geliyorlar. Bizimse canımız çıkmış.

Haberin Devamı

Tıp fakültesinde işler böyle yürüyor. Angaryalar her zaman kıdemi en az olana yıkılıyor. Kıdem arttıkça angarya azalıyor ama bu kez de sorumluluklarınız artıyor. Kıdemsizler her zaman bir an önce kıdemli olup angaryadan kurtulmak ister; kıdemliler ise çok problemli vakalar karşısında -zaman zaman da olsa- 'keşke şimdi kıdemsiz olup sadece angarya ile uğraşsaydım' derler.

Alınacak ders: "Tıbba girdiysen, geçen her sene sorumlulukların artar. Bundan kaçış yok"

-------------

İLK SERUM TAKIŞIM - KİMSE ÖLMEDİ, MERAK ETMEYİN

Çapa'da henüz 2. sınıftayım. Acile takılıyoruz. Hepimiz çok istekliyiz, serum takmayı, kan almayı, hematokrit bakmayı öğreneceğiz.

Bir hastayı bana verdiler, "serum takılacak, damar yolu aç" dediler.

Defalarca seyretmiştim zaten anjiokat takmayı. "Ne olacak, yaparım" diyordum. Aldım anjiokatı, damara girdim. Anjiokatı flasterle sabitledim. Serumu taktım. Aaa! O da ne! Serum damaryolundan aşağı gideceğine serum setine kan dolmaya başladı. Kan, yavaş yavaş serum şişesine doğru aşağıdan yukarı ilerlerken intern abilerden birini çağırdım. Abi geldi, "Hoppalaa, damaryolunu takmışsın, iyi güzel de, hastanın kolundaki turnikeyi çözmemişsin" dedi. Koldaki turnike, koldaki kanın geri dönüşünü engellediğinden kan serum setine doğru akıyordu. İntern abi, turnikeyi çözer çözmez bu sefer adım adım serum şişesine ilerleyen kan, gaza bastı ve serum şişesine hızla dolmaya başladı. İntern abi "valla bravo, ilk seferde toplardamara değil, atardamara girmişsin" dedi. Aslında atardamara girdiğimden kolda unuttuğum turnike kanın anjiokatten serum şişesine akmasını bir nebze engelliyordu, biz turnikeyi açar açmaz serum şişesine hızla kan dolmuştu.

Alınacak ders: İlk seferde her türlü hatayı yaptıysanız, hatalar aklınıza kazınıyor, bir daha aynı hataları yapmıyorsunuz. İlk seferde atardamara girmek de ayrıca bir başarıydı; bunu da belirteyim.

-------------

ACİL DOKTORLARINI İSTİSMAR EDEN HASTALAR

Çapa Tıp Fakültesi'nde, 5. sınıfta çocuk hastalıkları stajındayız. Çocuk hastalıkları polikliniğinde asistan abi ve ablalarımızla hasta bakıyoruz. Dışarıda şakır şakır yağmur yapıyor, kıyamet kopuyor. Bu arada o dönem çocuk kliniğinde çok acayip doktorlar olduğunu belirteyim. Biri Cerrahpaşa birincisi, biri Çapa Tıp Fakültesi birincisi, biri uzmanlık sınavına girdiği senenin TUS birincisi... Ortalık "birinci" kaynıyor.

Polikliniğin kapısı açıldı ve üstü başı eski, yamalı kıyafetli bir bayan yanında 3 çocukla içeri girdi. Hemen başladı yoksul muhabbetine "Üstte yok, başta yok... Sabahtan beri yollardayız, ta bilmem nereden yürüyerek geldik. Parasız bakabilir misiniz? İlaca bile verecek paramız yok!"

Asistan abiler kadının durumuna acıdılar, ücretsiz muayenelerini yaptılar. Dolaplar araştırıldı, firmalardan gelen eşantiyon ilaçlardan ihtiyaçları olan ilaçlar da verildi. Tam poliklinikten çıktılar, asistan abilerden biri kulağıma fısıldadı: "Koş, şunları gizlice takip et. Nereye gidiyorlar bak."

Gidenleri takip edince gördüm ki, hemen polikliniğin kapısından taksiye bindiler. Meğer asistan abimiz, son dakikada kadının ve çocukların üstlerinin kuru olduğunu fark etmiş. Halbuki kadın, ta bilmem nereden sabahtan beri (şakır şakır yağan yağmur altında) yürüyoruz diyordu. Sonradan öğrendim ki böyle yalan söyleyerek hiç para harcamadan muayeneyi, ilacı bedavaya getiren istismarcılar çokmuş.

Alınacak ders: İstismarcı hastalara karşı uyanık olmak tıp fakültesinde eğitimin bir parçasıydı.

-------------

YÜZ HATLARININ ANALİZİ BENDE ALIŞKANLIK OLMUŞ

Bazen kendi alışkanlıklarım beni de şaşırtıyor. Bu olay, daha plastik cerrahi aklımda yokken, Çapa Tıp FakültesiEnde 4. sınıfta okurken çocuk stajı sırasında başıma geldi. Devamı da yıllar sonra ihtisas yaparken Bursa da.

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde 4. sınıfta, çocuk stajı yaparken çocuk hastalıkları polikliniğinde asistan abi ve ablalarımızla hasta bakıyorduk. Polikliniğe getirilen bir çocuğun anne ve babası dikkatimi çekti. Hani derler ya tencere düşmüş kapağını bulmuş diye. O çocuğun da annesi ve babasının yüz yapıları dikkatimi çekti, birbirlerine inanılmaz benziyorlardı. Fiziken bu kadar benzeyen kişilerin birbirlerini bulup evlenmiş olmaları ilgimi çekmişti. O zamanlar kardioloji ihtisası yapmayı düşünüyordum ve plastik cerrahinin 'p'si aklımda değildi; ama içimden gelen bir refleksle insanların yüz hatları, deformiteleri, neden çekici ya da çirkin oldukları ilgimi çekiyordu, yüzlerini inceliyordum. O sırada yıl 1991-92 falan olması lazım.

Aradan yıllar geçti, Bursa'da plastik cerrahi ihtisası yapıyordum. Sanırım 5. yılım falandı ve yıl 1999 idi. Acile bir vaka için gitmiştik. Gördüğümüz vaka kıdemsiz asistanın halledeceği bir şey olduğu için vakayı ona bıraktım ve acilin deskinde atılan dikişin bitmesini bekledim. Bu sırada bir çift çocuklarını acile getirdi.

Bu çift ve çocukları, 1992 (1991 de olabilir) yılında Çapa acilde baktığım çocuk ve ailesi idi. Hemen acil hekimi ile konuştular ve çocuk hastalıkları uzmanını beklemeye başladılar. Ben de şüphe içinde yanlarına yaklaşıp kendi çocuklarına yıllar önce Çapa Tıp Fakültesi'nde bakmış olup olamayacağımı sordum.

Acayip şaşırdılar. Gerçekten bu aile, o aile idi. İlk gördüğümde bebek olan çocuk artık ilkokul çağında idi. Aradan yıllar geçtikten sonra, başka bir şehirde aynı hasta ile karşılaşmak ve onu hatırlamak gerçekten sıradışı bir olay. Ne güçlü hafızanız var falan dediler.. Aslında hafızam güçlü değildir ama yüz yapısı özellikli olan kişiler hafızamda yer ediyor. Yüzlere bakarken oranlamak, defektleri incelemek bende eskiden beri bir alışkanlık haline gelmiş bir şey. Hatta daha plastik cerrahi ihtisası aklımda yokken bile bu alışkanlığım vardı.

Alınacak ders: Estetik cerrahide hastanın muayenesi, siz kapıdan girdiğinizde başlar. Doktorunuz yüz hatlarınızı, oranlarını inceler (yüz estetiği açısından), göbeğinizde, bel yanlarında fazla yağlanma var mı diye bakar (liposuction vs), saçlar ne durumda bakar (saç ekimi açısından)..

-------------

"PLASTİK" CERRAH?

Bu kısa anımla bu yazıyı bitireyim.

Bir gün bir arkadaşım beni bir tanıdığı ile tanıştırdı. "Bu arkadaşım Oytun, kendisi plastik cerrahtır" dedi.

Tanıştırdığı adam bana doğru usulca yaklaştı, parmağının ucu ile bana dokundu ve şöyle dedi: "Halbuki bayağı gerçeğe benziyor!"

:-P

------------

Eğer bu anılarımı sevdiyseniz, devamını da yazayım. Gelecek yazıda estetik cerrahi üzerine olan anılarımdan örnekler yazmayı düşünüyorum. Hatta 3. yazıda da karşılaştığım, skandal denebilecek "Uğur Dündar'lık" olayları yazmayı düşünüyorum. Bana WhatsApp ile ya da e-mail ile düşüncelerinizi yazarsanız sevinirim.

Op. Dr. Oytun İdil

0533 5690649

oytunmd@gmail.com

www.peniscerrahisi.com

www.kozmetikcerrahi.com