Gelecekte, “Keşke, şimdiki aklımla 20 yaşımda olsaydım” diyenlerden olmak istemiyorsanız sizden tecrübeli insanları dinlemeniz, araştırmacı yönünüzü geliştirmeniz, çok okumanız ve çevrenizle ilgili olmanız gerekiyor. Bunların yanı sıra okullarda yapılan seminerleri, konuşmacıları takip etmek ve katılım göstermenin de ne kadar doğru olduğunu geçtiğimiz günlerde bulunduğum bir etkinlikte tekrar hatırladım.

Bir vesileyle marka danışmanı Özel Oytun Türkoğlu’nun konuşmasını dinledim. Gençlerin yoğun ilgisi ve konuşmacı ile etkileşimli diyalogları ilgimi çekti. Dinleyicilerin çoğu, salondan ayrılırken, kafalarından geçen konulara yeni bir yol haritası yapmakla meşguldü. Neyin nasıl yapılması gerektiği, hangi yolların nereye çıkacağı ile ilgili fikirleri değişmişti.

Haberin Devamı

Günlük hayatımızda tecrübelerimizi, bilgilerimizi kısıtlı insan ile paylaşıyoruz ama üniversitelerde yapılan bu tarz söyleşi ve seminerler ile bu bilgiler daha çok kişiye ulaşıyor. Seminerler gençlere her şeyden önce vizyon katıyor, değişik bir bakış açışı sunuyor. Her konuşmacı bilimsel veriler haricinde kendi tecrübelerini de anlatıyor ki en önemli noktalardan biri de bu.

Konuşmasını dinlediğim marka danışmanı Özel Oytun Türkoğlu ile seminerden sonra sohbet ettik. Boğaziçi Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Fizik ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümlerinde eğitim görmüş olan Özel, konuşmalarında gençlere “Sat kendini” diyor… Markalaşma, pazarlama, iş dünyasına dair bilgiler veriyor.

Kendinden ve neler yaptığından bahseder misin?

İki sene önce Antalya’ya yerleşmiş biri olarak, otellerin markalaşması, dijital pazarlama çalışmaları ve bilinirliklerinin artması için yeni modeller sunuyorum. Bu arada 2012’den bu yana 150’den fazla etkinlikte gençlerle ve iş insanları ile buluşup, onlara kendilerini en iyi nasıl satabileceklerini anlatıyorum. Bir yandan da Türkiye’nin dünya çapında markalar çıkarabilmesi için gençlere ve iş insanlarına seminerler veriyorum. Kısaca, “Farklı düşün, fark yarat!” diyorum.

Haberin Devamı

"Sat kendini" nasıl oluştu?

Hayatı boyunca elindeki en önemli yeteneği kendini satmak olan bir kişinin, bunu insanlara nasıl aktarabileceği fikrinden yola çıktım. Macera 2012’de bir etkinlikte markalaşma anlatarak başladı, 5 yılda gelişerek şu anki halini aldı. Sağ olsunlar, beni dinleme nezaketini gösterenler, bana ve “Sat Kendini” konseptine çok şey kattılar.

“Sat kendini” ile gençlere neler anlatıyorsun?

Onlara satın alınanın aslında duygu olduğunu, iş hayatından küçük kesitleri, şu anki hayatlarına iş anlamında katkıda bulunacak ipuçlarını, ilham verdiğini düşündüğüm kendi hayatımdan hikâyeleri ve en önemlisi bunları nasıl yapabileceklerini anlatıyorum. Sadece motive etmiyorum, onlara yolları da göstermeye çalışıyorum. (Bana da 20 yaşımda bunları anlatan biri olsaydı keşke, 35 yaşımda kendim buldum)

Gençler konuşmalarına yoğun ilgi gösteriyor. Sence bu ilginin sebepleri neler?

Bence en önemlisi kendilerini buluyorlar, nasıl olur da dolmuşta para üstü istemekten bile utanan (hatta hayatında dolmuşta hiç para üstü istememiş diyebiliriz) bir insan 1000 kişinin önünde bu kadar rahat olabilir? Bunu nasıl yendiğimi ve nasıl yenebileceklerini anlatıyorum. Sahnedekini izlemeye alışmışlarken, benim seminerlerimde sahnenin bir parçası olma şansını yakalıyorlar. 1-1.5 saat boyunca yanlış bildikleri her şeyi önlerine koyup, doğruya giden yolun ne olduğunu gösteriyorum ve özetle kutunun dışında ve sonuç odaklı düşünmelerini anlatmaya çalışıyorum.

Haberin Devamı

Gözlemlerine göre, girişimlerin, markalaşma sürecinde eksiği ne?

Startup kültüründen gelmiş biri olarak, orada markalaşma ile ilgili sıkıntılar olması çok doğal. İşin kuruluş aşamasında yatırım varsa işler biraz daha kolay ancak kendi yağında kavrulan bir iş ise bu sürece hem bütçe hem zaman ayrılamıyor. En azından başta yapılamıyorsa bile iş planları içerisine markalaşma ile ilgili süreçleri ve bütçeleri dahil ederlerse, ilerleyen süreçlerde başarı sağlayacaklardır.

Bizden daha çok dünya markası çıkması için sence neler yapılmalı?

Önce inanmalı! Geleceğe dönük yaklaşımlara çok önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugünü kurtarmak değil, yarına yatırım yapmak, ulusal bir markalaşma çabasına girmek, bu bilinci küçük yaşlardan itibaren aşılamak ve çok çalışmak gerekiyor.

Önümüzdeki günlerde seni dinleyebileceğimiz bir konuşman var mı?

24 Nisan Fuckup Nights Ankara’da başarısızlıkları, 29 Nisan’da Adana’da ve 14 Mayıs’ta Kayseri’de Üniversiteden İş Hayatına Markalaşmayı konuşacağız.

Serap Torun / Gazeteci

Twitter: https://twitter.com/seraptorun73