Skorer Biz bunu hak etmiyoruz

Biz bunu hak etmiyoruz

05.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Biz bunu hak etmiyoruz

"Sizin iki eşiniz olduğu söyleniyor, sosyal demokrat bir aday için uygun mu bu"?Suratı geriliyor. Dişleri sıkılıyor. Yüzü sararıyor... Lakin eli beline gitmiyor. "Özel hayatım bana ait" diyor boğuk bir sesle. O kadar... Ne kibarlığını bozuyor, ne röportajı bitiriyor. Dış kapıya kadar uğurluyor muhabir arkadaşım Ferit Binzet'i ve beni. Adıyaman'da CHP'nin ilk sıradaki adayı Diş Hekimi Şevket Köse'yi röportajdan önce uyarıyorum "Ayrı bir odada konuşalım" diye... "Kimseden gizlim saklım yok" diyor ve yüze yakın "dayanışmacı" partilinin çaya sigara bandığı salonda başlıyor söyleşi. Sonunda soruyorum dedikoduyu: Yine Adıyaman... En az üç milletvekili çıkarması beklenen AKP'nin birinci sıra adayı Hüsrev Kutlu, gönderdiğim haberi "Kent dışında olduğu ve öğleden sonra görüşebileceği" şeklinde yanıtlıyor. "Meclisten Atatürk'ün üniformalı resmini indirelim" vecizesiyle ünlü vekile önyargılıyım zaten. Akşama doğru ne ondan haber geliyor, ne ben arıyorum. Saat 21.00 civarı bir telefon ve karşımda Hüsrev Kutlu:"Çok özür diliyorum, bir akrabamı kaybettim. Oteldeyseniz sizi ziyaret etmek isterim".Hiçbir seçim kaygısı taşımayan bir adayın, kendisinden hazzetmediği ortada olan bir medya mensubuna yaklaşımına bakın. Sevmek başka, saygı başka Sonra Urfa'ya geçiyorum. Bir milyon mensubu olan İzol Aşireti'nin lideri Zülfikar İzol ki, kendisi hem aday sırası hem de oy potansiyeli olarak kesin şekilde döndüncü defa milletvekili seçilecek AKP'den bizi kapıda karşılıyor, iltifatlar ediyor, yemek ikram etmek için uzun uzun dil döküyor onca işinin arasında. "Çok zahmete girmişiz kendisine söz hakkı tanımakla"!..Sonra, Karakeçili Aşireti lideri eski dostum Sabri Ağa... Hastalanmış, yataktan kalkamıyor ama "illa gel konuğum ol" diyor. Neden?.. Çünkü gazeteciyim. Ertesi gün, Mersavi Aşireti'nin teknik üniversite mezunu ve iki yabancı dil bilen lideri Uğur Esat Akgöl, yer sofrasındaki "Reisin değişmez yerini" bize ikram ediyor söyleşi boyunca. Sağ-sol, Galatasaray-Fenerbahçe yok... Çoktan yitirdiğimiz aileden kalma zarif köşkte gezer gibiyiz Anadolu'da. Aşiretlerin nazik reisleri Bir spor yazarı olarak bunları yaşayınca, aklıma İstanbul geliyor ister istemez. Basın toplantısında medya mensuplarına "salak" diyen futbolcular, gece gündüz peşinden koşan gazetecilere kan kusturup ekonomi, magazin muhabirlerine röportaj verenler, gazetecileri itip kakan yöneticiler, tehdit edenler. Her yazdığına "Yalan", her fikrine "Düşman" damgası vuranlar. Şan olsun diye lokanta kapısında ağaca çevirenler. Bir pozisyonu eleştirdin diye irinli postalar göndermeye üşenmeyenler.Yahu yirmi yıldır her türlü insanıyla sohbet ediyorum Anadolu'nun; bir kişi çıkıp "Sen ondansın" demedi... Her yazımdan sonra bir başka kulübün tetikçisi oluyorum İstanbul'da. İşte Anadolu, işte İstanbul... İkisinden birini hak etmiyoruz biz... Acaba hangisini? Anadolu'da saygın İstanbul'da tetikçi Unutan var, okumayan var... Geçen hafta Ters Köşe'nin ana konusu, seçilebilmek için naylon kulüpler kurdurup hemşerilerine 2 bin "eğreti" lisans çıkaran Bilardo Federasyonu başkanı hakkındaki rapordu. Müfettişler "illegal" işleri tespit etmişler, raporlarını yazmışlar ama futbola aşırı titizliği ile bilinen İktidar'dan ses çıkmıyordu. Yoksa bilardo spordan mı sayılmıyordu?Meğer "rapor" sayın bakanımız Mehmet Ali Şahin'in masasına ulaşamamış!Nereden mi biliyorum?.. Sayın Şahin her zamanki nezaketiyle aradı ve "Masama gelmiş olsa bende 24 saat beklemez, gereği yapılır Ercan bey" dedi."Uyarınız için teşekkür ederim ve bakanlığıma ulaştırılması için talimat verdiğimi bilmenizi isterim. "Sayın Mehmet Ali Şahin'in partisine oy vermiş veya vermemiş olabilirsiniz... Ancak onun adalet duygusundan, sözünün eri olmasından asla şüphe edemezsiniz.Demek ki, Bilardo Federasyonu Başkanı Uğur Kurugöllü'yü korumaya çalışanlar başka makamlardaydı. Yaklaşık birbuçuk ay önce yazılan, muhtemelen bir ay önce zarfa koyulup yola çıkarılan rapor, kaplumbağanın sırtına konup Ankara'nın tüm sokaklarını tek tek dolaşsa bakanlığa ulaşırdı; niyet "iyi" olsa.Tamamen hukuki bir meseleye, adalet noktasını koyabilmek bile ne kadar zordu ülkemizde.Ben adalet peşinde uğraşırken Bilardo Federasyonu'na talip başkan adayı gibi olmuştum. Sayın Bakan eline ulaşmayan rapor yüzünden adam kayıran duruma düşmüştü. Bilardo camiası, müfettiş raporuna rağmen "ilişilmeyen" başkanla serseme dönmüştü. Hele müfettişler... "Raporu yolladık" deseler bir dert, "yollamadık" deseler başkaydı. Bu rapor yüzünden kaç tanesinin başı derde girecekti kimbilir?Hakkında rapor bulunan Başkan Kurugöllü bile mağdur aslında!.. Binlerce derdi olan bu ülkenin sporunda, sporun da bilardosunda bir "idari" operasyon bu kadar zor işte... Gerisini siz hesap edin; öyle "Susurluk ne oldu", "Dink'i kim vurdurdu" gibi büyük laflar etmeyin. Postacı kapıyı çalarsa Bakın, ben Beşiktaş fanatiği olsam ve arkadaşlar arasında geyik yapsam, "Murat Şahin, Mustafa Doğan, Mert Nobre, Fahri Tatan, Rüştü Reçber, Mehmet Yozgatlı, Ali Güneş hatta Serhat Akın... Rüyalarına giriyoruz Fenerbahçe yöneticilerinin ve taraftarlarının" gibi bir cümle yumurtlayabilirim.Ama Beşiktaş yöneticisi olsam... Şapkamı önüme koyar düşünürüm: "Yıldız futbolcu sisteminin en disiplinli uygulayıcısı Fenerbahçe'de kadroları üzerine para vererek boşaltmamız rakibi yıpratıyor mu yoksa sevindiriyor mu?.. Sahaya Fenerbahçeli kimliği ile 1-0 mağlup çıkan bu futbolcuların başarılı olma ihtimali ne kadar? Yedekte kalanlarla Fenerbahçe kulübesinde yaşanacak sorunları bizim kulübeye taşımıyor muyuz acaba?" Mutlaka benzer bir fikir cimnastiğini onlar da yapmıştır. Açıklasınlar sonuçlarını biz de bilelim. Boşuna üzülmeyelim Beşiktaş'a. Beşiktaş'ın Fenerbahçe sendromu Coşku, insan boyu... Hem de on binlerce insan.Roberto Carlos İstanbul'a indiğinde ezilme tehlikesi atlattı. İmza törenine beş bin Fenerbahçeli katıldı. Beşiktaş'a Cisse geldi, hava alanında taraftarlar birbirlerini çiğnedi. Lincoln'ü karşılayan Galatasaraylıları, polis ancak biber gazı sıkarak dağıtabildi. Hava alanının camları indi. Devamı da oldu tabi...Vederson, Colin Kazım, Tello, Linderoth, Bouzid, üç büyüklerin gücüne güç katacak futbolculardı ve taraftarlar haklı olarak sevindi. Sevinç, coşku, kutlama tamam da... "Eğitim şart".Yeni ve pahalı transferlerin Avrupa yolunu açacağından, ligimizin kalitesini artıracağından söz etmeye bile gerek yok. Matematik ve ekonomi bilimleri veriyor bu verileri. Peki bizler hazır mıyız böyle "yeni" şeylere?İyi ya da kötü, her yeni şey dengemizi bozar bizim. Hadi Avrupa başarılarına daha zaman var... Futbolumuzdaki yeni süper starlara 34 haftanın kaçında müsamaha gösterebileceğimizi bile bilmiyorum ben. "Yahu bu Roberto topçu falan değil" yorumlarına hazır mısınız mesela?Zor geçecek 2007-2008 sezonu vesselam. Bu coşku hayra alamet değil. Ölçüsüz sevinçlerin, ölçüsüz hüzünlere kılavuzluk ettiğini bilenler bilir. Daha hava alanında zirve yapan duygular, koskoca lig maratonunda nasıl dizginlenip pozitif hale getirilebilecek; orası meçhul. Sonuçta Carlos da, Cisse de, Lincoln de birer insan. İyi günleri de olacak kötü günleri de...Avrupa Ligleri'nden seyrettiğimiz maç özetleri değil ki Süper Lig. Bir maçta biri dökülecek, diğer maçta öteki. Hâlâ alanlarının camlarını kırıp, biber gazından nefes alamayan taraftarlar ne yapacak o zaman?Eğitim şart. eguven@milliyet.com.tr Eğitim şart