Şansal Büyüka: "Ortalıkta hırsızlar dolaşınca kulüpler battı"

Bu bir masal değil, abartı hiç değil... Süper Lig’deki bir kulübün tesislerinde 1300 lira için Digitürk kapalı olduğundan hocalar maçları izleyip istatistik çıkartıp, rakibe göre taktik, teknik belirleyemiyorlar. Hocalar 1300 lirayı cepten ödeyip Digitürk’ü açtırıyorlar. Aynı kulüp, parasızlığa, daha doğrusu güncel harcamalara nakit para bulabilmek adına, kulübe ait 15 aracı satıyor, araçlardan gelen parayı acil ihtiyaçlarda kullanıyor. Fenerbahçe, parasızlıktan UEFA’dan ceza yiyor. UEFA, mali disipline uymadığı için Trabzonspor’un önüne duvar örüyor. Galatasaray personel maaşını bile ödeyemiyor. Beşiktaş Başkanı Çebi, “Bizden pahalı transfer beklemeyin” diyor. Göztepe Başkanı Mehmet Sepil, kulübe ortak aradığını, müşteri bulursa satacağını, çünkü artık dayanacak hali kalmadığını söylüyor. Göztepe için gerçek anlamda servet harcayan Başkan, artık pes etme noktasına geliyor. Parasını alamayan çoğu yabancı futbolcu firar edip gidiyor ve soluğu bizim takımları şikayet etmek için FIFA’nın kapısında alıyor. Kulüp kasaları bakkal defteri gibi “veresiye” çalışıyor. “Yaz deftere, para olursa alırsın seneye” misali... Bankalar Birliği ile imzalanan “yapılandırmalar” elbette yaraya pansuman oldu ama iyileştirmedi. Ödeme günü gelip bankalar kapıya dayandığında o yaralar kangrene dönmüş olacak ve belki de yaşamak için çare kalmayacak. Bugün Göztepe Kulübü Başkanı, “Satıyorum” dedi, hiç kuşkunuz olmasın yarın büyük kulüpler dahil, tamamı ya ortak arayacak, ya yeni sahip bulmaya çalışacak. Futbol aklı olmayınca, ortalıkta hırsızlar dolaşınca kulüpler battı. Buna rağmen bakıyorum, transfer rüzgârı her gün ortalığı kasıp kavuruyor. Ya gazeteler uçuyor, ya kulüpler... “Yalan rüzgârı”nın yaz versiyonunu izliyoruz. Kulüplerimizden paralarını alamadıkları için giden gidene... FIFA‘ya şikayet eden edene... İlk aklıma gelenler, Denizli kalecisi Stackhowiak, Beşiktaşlı Karius, Ruiz, Fenerbahçeli Max Kruse ve benzeri daha pek çok isim... Yabancılar giderken yerliler, “Bizim paramız nerede?” diye isyan ediyorlar. 3-5 ay, hatta 7 ay kuruş para almadan oynayan futbolcular var. Futbolcuda moral gidiyor, kapasite düşüyor, takımda huzursuzluk başlıyor, teknik direktör aylarca paralarını alamayan futbolcuları yeteri kadar çalıştırmakta ve sözünü geçirmekte zorlanıyor. Kulüplerin işine gelmez ama ben gene de önerimi yapayım. Diyorum ki, kulüplerin futbolculara yıllık “garantili” ödemelerini TFF bloke etse ve bu paraları kulüplerin yayın gelirlerinden kesse nasıl olur? Futbolcu gününde parasını alır, takımda huzursuzluk çıkmaz, hoca oyuncusuna daha iyi hükmeder. Bu olur mu, asla olmaz. Kulüpler buna asla “evet” demez. Benimki “Olmayacak duaya amin” demek gibi bir şey... Ama doğru ve gerçek... Ajansspor, Trabzonspor İkinci Başkanı Mehmet Yiğit Alp ile teknik direktör Abdullah Avcı’nın Bodrum’da buluşup konuştuklarını ve anlaşma sağlayamadıklarını yazmış. Bodrum buluşması kesin doğru... Ama konu parasal değil... Abdullah Avcı bu buluşmada Mehmet Yiğit Alp’e, “Başkan ve bazı yöneticiler her gün kampta, her gün antrenmanda, tesislerde... Ben bunu kabul edemem. Bu doğru değil” demiş. Sonrasında Trabzonspor’un Avrupa cezası onanınca, Newton son iki maçta iyi performans ortaya koyunca, Avcı da bu ifadeleri kullanınca iş yatmış. Transferin en gözde isimlerinden biri Alanyasporlu Bakasetas... Yunan futbolcunun kulübü ile bir yıl daha sözleşmesi var. Ama Başkan Hasan Çavuşoğlu, “Futbolcu isterse, şartlar uyarsa her futbolcuyu satarım” demişti. Bakasetas, alıştığımız “Çıtkılırdım” 10 numaralardan değil... Futbolu iki yönlü oynuyor. Takım savunmadayken rakibi, “Koku alan avcı köpeği” gibi kovalayıp ısırıyor. Takım hücuma çıkarken, savunma arkasına ve arasına müthiş paslar atıyor. Topa müthiş vuruyor. Ligde 11 golü var. Bakasetas lider oyuncu... Alan kazanır. TFF, Süper Lig’i 21 takıma çıkardı, bu 42 lig haftası demek, bu futbolcuların daha çok hırpalanması, yıpranması, sakatlanması demek... Buna rağmen Şenol Güneş’ten ses yok. TFF, daha önceki kararından çark edip 14 yabancı ile devam kararı aldı. Buna rağmen Şenol Güneş’ten ses yok. Oysa Şenol Hoca’nın bu konulardaki görüşleri biliniyor, tavrı ve duruşu çok belli... Ama Şenol Hoca içindeki büyük öfkeye rağmen biliyor ki, isyan etmenin bir faydası yok. Çünkü kulaklar kapalı, sesini duyan olmayacak. Alanyaspor, güçlü rakibi Galatasaray’ı kupadan elerken çok kötü oynadı, buna rağmen ilk maçın avantajıyla rakibini geçti. Hatta maç sonrası Erol Bulut Hoca, “Bu oyun bize yakışmadı” dedi. Alanyaspor finalde, Trabzonspor maçında golü yiyene kadar adeta Trabzonspor yarı alanına bile geçemedi. Topla oynama oranları bir ara % 76-24 Trabzonspor lehineydi. Alanyaspor’un hücum etmek, gol yedikten sonra aklına geldi, hatta maçı tek kaleye çevirdi ama “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” Erol Bulut Hoca bu anlayışını Fenerbahçe’de sürdürürse sıkıntıya düşer. Fenerbahçeli bu anlayışı kabul etmez. Yol yakınken Erol Hoca‘ya hatırlatalım ve başarılar dileyelim. Kulüp başkanları, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi’ye, Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığını teklif etmiş. Çebi, “Beşiktaş’ta yeteri kadar işim ve sıkıntım var” diyerek bu teklifi geri çevirmiş. Kulüplerin yerinde olsam Karagümrük Başkanı Süleyman Hurma’yı hiç düşünmeden Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı yaparım. Kulüpler lige yeni gelen Karagümrük’ün başkanı için, “Dün bir, bugün iki, ne oluyoruz” diyebilirler. Ama unutmasınlar, en az 30 yıldır futbolun içinde olan Süleyman Hurma, “Benim” diyen çoğu başkanı cebinden çıkarır. Şu da unutulmasın; bu Süleyman Hurma, sadece 3 yıl içinde Karagümrük’ü ikinci ligden Süper Lig’e çıkardı. Her sene bir lig atlayarak... Var mı böyle bir başkan... Digitürk ‘ten ayrılmasam bu yazıyı yazmazdım. Ayrıldığım ve hiçbir organik bağım kalmadığı için çok iyi bildiğim bir konuyu rahatça yazıyorum. Ligtv’de yıllarca yöneticilik yaptım, beIN Sports’ta programcılık yaptım, sırası geldi yazayım. Rakamlara hakimim, Türkiye’de en çok 2-3 takımın maçı reyting yapıyor, reklam topluyor, az da olsa para kazanıyor. Diğer maçların tamamı zarar yazıyor. Yıllardır böyle... Kulüpler Birliği ile Digitürk’ün arası zaten iyi değil... Kulüpler, liglerin 4 hafta daha uzaması nedeniyle beIN Sports’tan ekstra bir para istemeye niyetleniyorlarsa, hiç hayale kapılmasınlar. BeIN Sports haklı olarak vermez. Nitekim, benim programcılığım sırasında defalarca canlı yayına davet ettiğim ve hepsini geri çeviren, bugüne kadar ekrana çıkmayan beIN Sports Genel Müdürü Saad S. Al-Hudaifi, Süper Lig’in 21 takım olmasından sonra ekrana çıktı ve “Bu kararı alırken bize hiç sormadılar” dedi. Sonuçta kulüpler ekstra haftalar için ekstra para talebi için hayal kurmasınlar. Hatta beIN Sports, “Ben ekstra masraf yapacağım, paramı karşılayın” derse, buna hiç şaşırmasınlar. Şaka yapmıyorum, gerçeği yazıyorum. Henüz geç olmadı, yazmalıyım. Şampiyon Hoca Okan Buruk, sezon boyunca, özellikle ligin ikinci yarısında en kritik maçlarda bile iki golcü Crivelli ile Demba Ba’yı birlikte oynattı. İki golcüye birden ilk on birde görev vermekten “öcü” gibi korkan bizim diğer hocalar, Okan Hoca’nın bu çift santrforlu oyun anlayışına ne derler acaba? Kasımpaşa’nın teknik direktör Fuat Çapa’yı niye bıraktığını anlayamadığımı yazmıştım. Ama beni mutlu eden bir şey duydum. Kasımpaşa yöneticileri ile Fuat Çapa konuşmuşlar, sanıyorum bugün - yarın bir buluşma olacak ve Fuat Çapa büyük olasılıkla yeni sezonda da Kasımpaşa’da devam edecek. Doğrusu bu... -Hatayspor Mehmet Altıparmak’ı, Kasımpaşa Fuat Çapa’yı niye bıraktı anlayamadım. Gençlerbirliği, hayatında bir gün teknik direktörlüğü olmayan Mert Nobre’yi nasıl oldu da takımın başına getirdi, çok şaşırdım. - Beşiktaşlı taraftarlar Fatih Aksoy’un Alanya ile takasta kullanılacak olmasına fena tepkililer. Fatih Aksoy geçen yıl Sivas’ta ligin ilk yarısında mükemmel oynadı, ikinci yarıda topa vurmadı, çoğu maçta oynamadı bile... - Fenerbahçeliler, Gökhan Gönül ile Caner Erkin’in geri dönecek olmasına tepki koyuyorlar. Benim bildiğim Gökhan ile Caner kendi iradeleri ile gitmediler, gönderildiler. Artık Türk futbolunda, “Büyük takım-küçük takım” farkı kalmadı. Herkes herkesi yeniyor. Artık deplasman puanları “Çantada keklik” değil, aslanın midesindeki lokma... Çıkar çıkarabiliyorsan... Büyüklerin işine gelmese de Türk futbolu için mükemmel bir gelişme bu... Bu fark nasıl kapandı? Bana göre birinci nedeni sınırsız yabancı oyuncu transferi... İyi yerli futbolcu bulmakta zorlanan Anadolu kulüpleri, şimdi kaliteli yabancıları, çoğunu bedelsiz getirip iyi kadrolar kurdular. Böylece güç farkı büyük ölçüde kapandı. Bu bakımdan yabancı transferindeki bir yıllık ertelemeyi son derece doğru buluyorum. Hürriyet’te Uğur Meleke önceki hafta müthiş bir öneri ortaya attı. Sevgili Meleke, özetle şu öneriyi getirdi: “Kulüpler galibiyet için 2.4 milyon lira, beraberlik için 1.4 milyon lira alıyorlar. 3 puanın karşılığı 2.4 milyon olduğuna göre, 1 puanın karşılığı da 800 bin lira olmalı... Böylece birikecek 80 milyonluk fon, sıralama fonu olarak kullanılmalı...” Sevgili Meleke süper haklı... Özellikle ligin son haftalarında hedefsiz takımlar çoğalıyor. Bu birikecek 80 milyon lira puan cetveline göre sıralama fonu olarak kullanılırsa, o son haftalarda “Boş gezenin boş kalfasına” dönen takımların bir hedefi olur. TFF bunu düşünmeli... TFF, Süper Lig’i 21 takıma çıkardı. “Hayırlı olsun”. Bakmayın “Hayırlı olsun” dediğime, o lafın gelişi... Hayırlı olması mümkün değil... Ama TFF eksik (!) yaptı. -Madem “Pandemi” dikkate alınarak düşme kaldırıldı, o zaman “Pandemi” öncesinde fırtına gibi esen, ama sonrasında susan Trabzonspor ile Galatasaray’ı “Pandemi mağduru” kabul edip Başakşehir ile birlikte şampiyon ilan etmeliydi (!) - Madem pandemi söz konusu, Bursaspor’un, Akhisar’ın itirazlarını dikkate almalıydı. Bu Akhisar hocası karantinaya alındığı için bir maçına hocasız çıkıp yenilmedi mi, Bursaspor etkilenmedi mi? Oldu olacak bu iki takımı da Süper Lig’e çıkarmalıydı (!) - Güneyin incisi koca Adana şehri... Tarihi takım Adana Demirspor... 4 yıldır Play-off’tan dönen Adana Demirspor’u “ “Yeter artık çektiğin çile” diye Süper Lig’e yükseltmeliydi(!) -21 takımın üstüne koyun Bursa’yı, Akhisar’ı, Adana’yı etti mi size 24 takım... TFF bu 24 takımı 12’şerden iki gruba ayırıp, sonrasında grupta ilk 4’e girenleri Play-off oynatıp şampiyonu belirlemeli (!) İyi şenlik olur. Futbolu yönetmek için koca koca plazalara, pahalı döşenmiş odalara ne gerek var? Bir “Çadır tiyatrosu” kuralım, zil takıp hep birlikte oynayalım. -HAFTANIN SÖZÜ: Ülke var ama ilke yok. -FATİH ALTAYLI