Mehmet Demirkol

Mehmet Demirkol

mdemirkol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Arda, İspanya’ya gitmek istiyor... İlk bakışta çok anlaşılabilir bir durum bu! Zaten hep tavsiye edilen de bu.
Git, kurtul baskıdan deniyor ona!
Peki gerçekten bir çözüm mü bu?
Kurtulmak mümkün mü?
İspanya’nın da Arda’sı olmak için mi gitmek istiyor Arda?
Yani Türkiye’de nasıl ‘tartışmalı’ bir 1 numaraysa orada da 1 numara olmak için mi?
Eğer öyleyse sorun çözülmez büyür. Magazinin ilgisinden kaçamaz. Daha feci olacaktır hatta. Çoğu zaman unuttuğumuz gerçek şu: Sizin İspanyolca bilmemeniz ya da İspanyol basınını takip etmemeniz orada bizde olanların olmadığını göstermez.
İspanya’da magazin buradan da vahşidir. O kadarla da kalmaz ayrıca... İspanya’da büyük yıldız olursan sadece İspanya’da değil, Avrupa’da da değil, ABD’de bile konu olursun.. Çünkü Hispanik ABD’liler de seni merak eder.
Dolayısıyla Arda aynı seviyede bir şöhrete ulaşacaksa İspanya’ya gitmek bir kaçış değil, cehennem çukuruna düşmek olur.
Peki gidip 1 numaraya oynamayıp, oranın ortalama bir futbolcusu olursa ne olur? Büyük denizde küçük balık olursa yani...
Sağlam bir kontratla ortalama bir futbolcu olmaksa amaç, böylece bu baskıdan kurtulabilir mi?
Biliyoruz ki, şöhretin iyi yönleri ve kötü yönleri vardır. Şöhret kutsal bir şey değildir ama bir lanettir. Dolayısıyla umursayan bir adamsan şöhretin getirdiği, götürdüğünden fazla olacaktır. Arda için bu böyle...
Yani, Arda ne kadar kazanırsa kazansın, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, şöhret onun için bir lanet olacak.
Bugün kız arkadaşını tüm Türkiye tanıyor, yaptıkları çok normal şeyler bile olay oluyor... Yarın İspanya’ya gidip çok başarılı olursa bu kez tüm dünya tanıyacak. Lanet büyüyecek... Hayat kolaylaşmayacak, zorlaşacak.
Peki orada sıradan bir futbolcu olursa Türkiye’de konuşulmaya devam edilmeyecek mi sanıyorsunuz! Her yaptığından, gittiği her yerden, yediği yemekten bile haberimiz olmayacak mı?
Bugün burada magazinci Ferrari’ye de Bilica’ya da, Guti’ye, Arda’ya da gidiyor.
Oradaki Türk magazincinin tek hedefi Arda olacak.
Bundan kaçış yok!
Ya da pardon... Tek bir kaçış var.
Futbol! Arda oynarsa, atarsa, attırırsa rahat edebilir ancak. Çünkü kimsede olmayan bir silahı var. Ülkenin en sempatik adamlarından bir o.
Oynarsa, kazanırsa hiç sorun kalmaz. İçerde ya da dışarda.
Dolayısıyla Arda’nın kendisine soracağı soru şu olmalı:
Ben burada mı, yoksa İspanya’da mı başarılı olurum?
Burada başarılı olmak her zaman daha kolaydır.
Arda dünyanın en iyilerinden birisi olmak istiyorsa gitmeli kuşkusuz..
Ama sadece kaçmaksa hedefi Türkiye’de kalmalı. Çünkü tek kurtuluş yolu olan başarıyı burada sağlaması daha kolay.
Arda bilmeli. Ne kadar yol gidersen git kendinden kaçamazsın.
Umursayan adamların kaderi budur...

Dördüncü olmak istemem

Süper Lig’in dördüncüsü Beşiktaş 15 Temmuz’da Europa Lig’deki ilk maçını oynadı.
Lig üçüncüsü Galatasaray 27 Temmuz’da.
Kupa galibi Trabzonspor ise aynı kupadaki ilk maçını 19 Ağustos’ta oynadı.
Yani Beşiktaş aynı ligde aynı şampiyonluk mücadelesini verecek olduğu rakibinden bir aydan fazla zaman önce ilk maçını yaptı. Dolayısıyla bu duruma uygun olarak sezonu erken açtı. Planlamasını buna göre yapmak zorunda kaldı.
Halbuki o ligde Trabzonspor, Beşiktaş’ın 7 puan gerisinde kalmıştı bir sezon evvel. Yani siyah-beyazlılar ligde önde olmalarına rağmen UEFA tarafından cezalandırılmış oldular.
Lig şampiyonu Bursaspor ise Avrupa mücadelesine 19 Eylül’de başladı. Yani Avrupa’da mücadele eden iki Süper Lig takımının ilk maçlarına çıkışları arasında 2 aydan fazla zaman oluştu.
Bunu yapan TFF değil. Bunun bizimle bir alakası yok kuşkusuz. Bunu yapan UEFA.
Avrupa kupalarına katılımın temel koşulu yerel başarılar... Ancak yerel başarıları kökünden etkileyecek bu sezon planlaması UEFA’nın umurunda değil.
Umursamıyorlar. Bizim ilk eleme turundan katılan takımımız yok belki. Ama ilk maçını 1 Temmuz’da oynayanlar olduğunu da söylememiz lazım.
Bu adaletsizliktir.
Tabii ki herkesi aynı tarihte, aynı turdan başlatmak mümkün değil. Ancak aradaki zamanı 15 günün altına indirmek gerekiyor.
Bunu yapmak mümkün.
Katılımcılarda birinin evinde seri maçlar şeklinde grup yapmak mümkün. 2. ve 3. eleminasyonun tarafları, puan sıralamasında en üstteki takımın evinde toplanır. 2-3 günde yarı final, final oynanır, iş biter. Takvimi bu kadar geniş tutmak takımların eşit bir şekilde ligde mücadele etmesini engelliyor.
Bir takım 1 Temmuz’da diğeri 19 Eylül’de mücadeleye başlıyorsa orada eşitlik olamaz.
Hem de hiçbir anlamda. Bu böyle devam ettikçe bazı oyuncular, bazı teknik adamlar, bazı başkanlar 4. olmak istemeyecekler. Çünkü bazısı tatilinden kaybetmek istemeyecek, bazısı sezon içi formundan, bazısıysa kasasındaki paradan.
Europa Lig hâlâ ekonomik getirisiyle mutlaka katılınması gereken bir kupa değil.
Dolayısıyla bu başarıyı istemeyen bir kişi bile çıksa oyunun adaleti, güvenilirliği zedelenir.
UEFA bu takvimi hemen düzeltmeli.

Hakem eleştirememek

Hakem futbolun asli unsuru değil. Ama en birincisi gibi davranıyoruz.
Hayattaki bütün adaletsizlikleri o gidersin istiyoruz sanki. Hakeme, “hakim” muamelesi yapılmaz halbuki. Çünkü onun bilirkişisi, uzman görüşü, davayı düşünmek için zamanı, tanıkları dinleme şansı, DNA örneklerine bakma şansı yoktur. Koştur, koştur bir organizasyonu kazasız, belasız bitirmek için vardır sadece. Yani hakimden çok trafik polisine benzer hakem. Cezayı yazar, arabayı kilitler en fazla.
Hakim değildir hakem.
Ama sadece hakim de değil, neredeyse Anayasa Mahkemesi başkanı muamelesi yapıyor hakemlere. Hem de kötü niyetli Anayasa Mahkemesi başkanı muamelesi.
Dolayısıyla zemini, maçın saatini vs. gibi bir durum olan hakemi eleştirmek bile zor oluyor. İmtina ediyor insan.
Kuddusi Müftüoğlu çoğu zaman olduğu gibi kötü bir yönetim sergiliyor mesela. Bunun Bursa ya da Fenerbahçe lehine daha fazla haksız karar vermesiyle bir alakası yok. Sadece yine çoğu zaman olduğu gibi sahadaki futbolun seviyesinde olmayan bir yönetim gösterdiği için eleştirmeniz gerekiyor. Ama yanlış anlaşılacağı için çekiniyorsunuz.
Ama gerçeği de söylemek lazım. Ülkedeki hakemlerin en kötüsü en kötü takım kadar kötü değil. En iyi hakem de en iyi takımın iki katı maça çıkıyor Avrupa ve dünya klasmanında.