Uğur Dündar

Uğur Dündar

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ken Bates adını hiç duydunuz mu? Kim olduğunu bilir misiniz? Hemen belirteyim, Ken Bates, bir futbol kulübünün başkanıdır.
Hani 2000 yılında İstanbul’da oynanan Galatasaray maçı öncesinde iki taraftarı bıçaklanarak öldürülen Leeds United var ya, işte o kulübün başkanı...
Bu müessif olaydan yıllar sonra, 2006 “Dünya Fair Play Haftası”nda, Ken Bates”e bir mektup yazdım.
Önce kendimi tanıttım. Soruşturmacı televizyon gazetecisi olduğumu ve Fenerbahçe’de yöneticilik yaptığımı belirttim. Olaydan utanç duyduğumuzu, en derin acıyı da ezeli rakibimiz Galatasaraylılar’ın yaşadığını anlattım. Türkiye’nin görülmeye değer, harikulade bir ülke olduğunu, üç beş holiganın yaptıklarına bakarak, bu güzel ülkenin iyi kalpli, konuksever insanlarını suçlamanın büyük haksızlığa yol açacağını ifade ettim. Mektubumu şu satırlarla bitirdim:
“Sayın Başkan,
Futbol, ırk, din, dil ve cinsiyet ayırımı yapmaksızın tüm insanlığın buluştuğu eşsiz bir dostluk , sevgi ve barış köprüsüdür. Sporun bu evrensel mesajından güç alarak sizi, İstanbul ve Leeds kentleri arasında dostluk ve barış köprüsünü yeniden kurmaya çağırıyorum. Bu amaçla biz, Dündar Ailesi olarak, holigan kavgasında hayatını kaybeden Leeds United taraftarlarının ailelerini, İstanbul”a davet ediyoruz. Onları ağırlamaktan, güzel ülkemizi ve insanlarımızı tanıtmaktan, büyük mutluluk duyacağız. Gidenler geri gelmez, ama inanıyorum ki, bu ziyaretten sonra, acılı ailelerin düşüncelerinde büyük değişiklik olacak. Lütfen futbolun dostluk ve barış köprüsünde buluşmamıza yardımcı olun”.
Başkan Bates, çağrıma hemen olumlu cevap verdi. Ancak tüm çabasına karşın, İngiliz ailelerle, İstanbul’daki barış köprüsünde bir araya gelmemiz mümkün olmadı!
* * *
Peki ya bizler, büyük kulüplere gönül veren taraftarlar, dostluk köprüsünde buluşabildik mi? Yöneticiler bunun için gereken yol göstericiliği yaptılar mı? Özellikle inanılmaz olayların yaşandığı bu sezon? Ne gezer!..
Cüzdanları gibi egoları da şişkin kimileri, yargının kararını beklemek yerine, asırlık rekabetin dostluk taşlarıyla döşenmiş barış köprüsüne kin ve nefret tohumları ekmeyi tercih ettiler!..
Fenerbahçe camiasına yapılanlara bakın. Yargısız infazlar, linçler, asıp kesmeler, düşene vurmalar, hatta bunu spor haline getirmeler, aylardır tüm hızıyla sürüp gidiyor. Ekranlarda, gazete sayfalarında, kulüp binalarında “özel yetkili” mahkemeler kuruluyor, Fenerbahçe darağacına çekiliyor! Fenerbahçe”nin olmadığı, ya da alabildiğine zayıflatılıp acz içine düşürüldüğü vicdansız yarışın, yıllar boyu sürüp gitmesine dönük hesaplar yapılıyor. Oysa yargı henüz karar vermemiş, Futbol Federasyonu disiplin soruşturmasını bitirmemiş!
Kimin umurunda!
* * *
Kendilerini yargının yerine koyup, Fenerbahçe’yi infaz etme misyonunu üstlenenlere bir önerim var.
Gidip “Şike Davasına” bakan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi”ndeki duruşmaları izlesinler.
Orada, aksi yönde hüküm verilinceye kadar, sanıkların masum sayılmaları gerektiğine inanan ve yargılama usullerini özenle uygulayan bir heyet bulacaklar. Başkan Mehmet Ekinci ve üyelerin duruşmalarda sergiledikleri insani tavırlara dikkat etsinler.
Orada yargılamanın yanı sıra “insana” ve “savunma hakkına” saygıyı görecekler.
Hepsinden önemlisi insanlık dersi alacaklar.
* * *
Play off maçları başlıyor. Hayatım boyunca futbolun dostluk, barış ve sevgi köprüsü olduğuna inandım. Belki şaşıracaksınız ama bu inancımı hâlâ koruyorum. En büyük dileğim bu süreçte kin ve nefret tohumları ekmeye çalışanların çabalarının boşa çıkması ve sonuçta dostluk, sevgi ve barışın kazanması.
Belki aşırı iyimserim, ama niçin olmasın? Bakın büyük şair Ziya Osman Saba ne diyor?
“Mümkündür bütün mucizeler!”