Siyaset Son dakika... Başbakan Yıldırım: Abdullah Gül 'Ben partimin yanındayım' demeliydi

Son dakika... Başbakan Yıldırım: Abdullah Gül 'Ben partimin yanındayım' demeliydi

27.04.2018 - 20:36 | Son Güncellenme:

Başbakan Binali Yıldırım, "Abdullah Gül aday olacaksa olur, olmayacaksa olmaz. Abdullah Gül, başka bir yerlere savruldu, gitti. 'Ben partimin yanındayım' demeliydi" açıklamasında bulundu. Canlı yayında gazetecilere önemli değerlendirmelerde bulunan Başbakan Yıldırım, 'milletvekilliği adaylığı için başvuru yapacak mısınız' sorusuna 'Başvuracağım, prensip olarak milletvekillerimizin tamamı doğal adaydır' yanıtını verdi. Başbakan Yıldırım 'bedelli askerlik'le ilgili ise; 'Bedelli askerliğe bakış açımız müspet. Profesyonel askerliğe geçtiğimiz için bu dikkate alınması gereken bir husus. Benim düşüncem bu. Buradan elde edilecek kaynağın da savunma sanayimizi güçlendirme için kullanılması gerekir.' dedi.

Son dakika... Başbakan Yıldırım: Abdullah Gül Ben partimin yanındayım demeliydi

Başbakan Binali Yıldırım, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağı yönündeki tartışmalara ilişkin, "Abdullah Bey aday olacaksa olur, olmayacaksa olmaz. Bu kadar memleketin gündemini işgal etmeye kimsenin hakkı var mı? Abdullah Bey bizim ailenin içindeki bir arkadaşımız. AK Parti ona bütün makamları verdi, yeni vereceği bir şey yok. Bundan sonrası tekrara giriyor." dedi.

Haberin Devamı

Yıldırım, CNN Türk, 24 TV, A Haber ve Habertürk'ün Alsancak Garı'ndan yapılan ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"AK Parti ona bütün makamları verdi"

Başbakan Yıldırım, 24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanı ve 27'nci Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün aday olup olmayacağı tartışmaları ve yarın yapacağı açıklamaya ilişkin soruya, "Bize ne ya, biz işimize bakalım. Hakkı var değil mi? Aday olacaksa olur, olmayacaksa olmaz. Bu kadar memleketin gündemini işgal etmeye kimsenin hakkı var mı? Adaysa buyurur çıkar. Milletin işi gücü var. Yarın bir açıklama yapacakmış galiba. Ben hakkında değerlendirmelerimi yaptım. O değerlendirmelerim de bugün geçerlidir. Abdullah Bey bizim ailenin içindeki bir arkadaşımız. AK Parti ona bütün makamları verdi. Yeni vereceği bir şey yok. Bundan sonrası tekrara giriyor." sözleriyle cevap verdi.

Haberin Devamı

"(Ben partimin emrindeyim) demesini beklerdim"

"Abdullah Gül'den ne bekliyordunuz, ne yapması gerekiyordu?" şeklindeki soruyu ise Yıldırım, şöyle yanıtladı:

"Abdullah Bey'in başından beri gelip, 'Ben partimin emrindeyim, bana partim ne görev veriyorsa ona hazırım' demesini beklerdim. AK Parti'de gelenek böyledir. Cumhurbaşkanı seçiminde, esasında Cumhurbaşkanımız, o dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hiçbir faninin yapamayacağı bir şey yaptı. Kendisinin rahatlıkla geçeceği bir makama, 'Ben partimi bırakmam. Partim daha önemli, burada yapacak çok iş var. Abdullah Bey olsun' diye büyük fedakarlık yaptı. Bütün istişarelerde, konuşmalarda arkadaşlarımızın 'sen geç' demesine rağmen yaptı bu fedakarlığı. Bu kadarını söylüyorum, daha ne söyleyeyim. Bugün onları hatırlama günüdür ama bence başka yere savruldu gitti. Şu bir haftadaki baş döndürücü trafiğin bir anlamı yok mu?"

Muhalefetin aday arayışı

Muhalefetin aday arayışının "proje" olduğuna ilişkin değerlendirmede bulunan Binali Yıldırım, "Proje dediğimiz şey, doğal şartlar içinde gelişmeyen bir dayatmadır. Mesela, yani PYD, YPG oluşumu bir projedir. Arkasında bildiğimiz bir ülke vardır. Türkiye'ye karşı oluşturulmuş bir tehdittir. Türkiye'yi zapturapt altında tutmaya çalışan bir sistemdir. Abdullah Bey, yani muhalefet, bir önceki 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimine benzer bir inisiyatif peşine düştüler ama olmadı, olmaz. Zorlamayla siyaset inşa edilemez." diye konuştu.

Haberin Devamı

Yıldırım, projenin gerçekleşmeme nedenini ise şöyle açıkladı:

"Çünkü hiçbir geçmişi, altyapısı yok. Seçim zamanı birdenbire bir telaşla partiler birbirlerine koşturuyorlar. 'Aman şöyle yapalım' diye. Hepsinin kafasında başka bir şey var. Nitekim bir partinin genel başkanı 'Ben kimse için fedakarlık yapamam' dedi. Bu anlaşılılır bir şey. Eğer siyaset uzun soluklu olacaksa, parti başkanları gerekli riski almalı. Büyük olsun, küçük olsun partinin genel başkanı, siyasi hareketin lideriyseniz, iddianız yoksa 'Ben yokum', 'Burada garanti yok'. Siyasette, seçimde garanti olur mu? Gireceksiniz, çalışacaksınız, vatandaş ikna olursa seçileceksiniz. Garanti peşinde koştuğunuz zaman da olmuyor işte."

Haberin Devamı

Yeni bir dönem başlıyor

"İlk turda seçim AK Parti açısından garanti mi?" sorusuna ise Başbakan Yıldırım, "Hiçbir şey garanti olmaz. Seçimin her zaman avantajları, riskleri de vardır ama biz rahatız. Şu bakımdan, biz seçime her an hazır bir partiyiz. Hiç seçim olmayacakmış gibi çalışırız, yarın seçim olacakmış gibi hazır ve nazır bekleriz. AK Partinin genel karakteri vardır. Daha çok gayret edeceğiz, olabildiğince oy oranımızı yükselteceğiz. Bu seçimin önemli bir özelliği var. Türkiye'nin önünde yeni bir dönem açılıyor. Türkiye bir yönetim değişikliğine gitti. 16 Nisan Referandumu'nda bunun kararı verildi. Şimdi artık bunun ilk uygulaması yapılacak. Burada ne var? Eskiden seçim olurdu, milletvekili seçilirdi ama kimin hükümet olacağı belli olmazdı. Ankara'ya gelince işler insanların düşündüğü gibi gitmezdi. Tek başına iktidar olunca problem yok da parçalı siyaset olunca. Hatırlayın 90'lı yılları. Refah ile ANAP, kuruldu, kurulacak, ilan edilecek, bir yerden rüzgar esti, döndü başka bir şeye, ondan sonra başka oluşuma da döndü. Ne oldu? Türkiye 10 yılını kaybetti ve 2001 kriziyle karşı karşıya kaldı." şeklinde yanıt verdi.

Haberin Devamı

Yıldırım, yeni sistemin doğrudan demokrasi, güçlü iktidar, devamlı istikrar ve güçlenen Meclis getireceğini söyledi.

Vatandaşın ihtiyacı olan bütün kanunları Meclisin yapacağını kaydeden Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı'nın bir kanuna ihtiyacı olduğunda açık çağrı yapacağını ya da genel başkanı olduğu partiye bu yönde telkinde bulunabileceğini, parlamenter sistemde ise bir anlamda "iktidar kimse yasama da onun emrinde" olduğunu dile getirdi.

"Parlamentoda sıkıntı ne zaman olur, Cumhurbaşkanlığı ile partisi azınlığa düşerse, salt çoğunluğun altına düşürse sıkıntı yaşar ama uzlaşma kültürü gelişir" diyen Yıldırım, "Bu sistemin getirdiği en güzel şey, uzlaşmayı da birlikte getiriyor." ifadelerini kullandı.

Muhalefetin ittifak arayışı ve üst akıl

Başbakan Yıldırım, muhalefetin ittifak arayışını, "arkasında bir üst akıl mı var?" sorusu üzerine ise şu değerlendirmeyi yaptı:

"Hiç şüpheniz olmasın, FETÖ. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. 15 Temmuz'dan beri kıvranıyor, nasıl toparlanırım, atağa geçerim bunun gayesi içinde. Ona müdahil olan bazı dış örgütler var, içeride de belirli bir alan buluyorlar. Bu şekilde bir faaliyet var. Buradaki oluşumun amacı Türkiye'yi daha iyi noktalara götürmek, Türkiye'nin güçlenmesi, sorunlarını tamamen halletmesi falan değil. Amaç, AK Parti özellikle Recep Tayyip Erdoğan'ın olmadığı bir yönetim şekli olsun. Niye, çünkü Tayyip Erdoğan gidiyor, Suriye'de, 'Bir dakika kardeşim, burada Türkiye var, siz burada ne hesap görüyorsunuz, biriniz orayı, biriniz burayı işgal etmişsiniz. Buradaki topraklar bizim. Siz uzaktan geldiniz. Buradaki sorunları yaşayan biziz. Bedeli ödeyen, şehitler veren biziz. Ne yaptık, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, bir çırpıda 235 kilometreyi tertemiz yaptık. Millet gitti yerleşti, çocuklar okula döndü. Teröristler oradan atıldı ama başka yerde var şimdi. Doğuda iki kanton, Kobani ve Cizire. Eğer orada aynı şeyler başımızı ağrıtmaya devam ederse, aynısı orada da yapılır." şeklinde konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, milletvekilliği adaylığı için başvuracağını, prensip olarak milletvekillerinin hepsinin doğal aday olduğunu söyledi.

Habertürk, 24 TV, CNN Türk, A Haber ortak yayınında soruları yanıtlayan Yıldırım, mevcut Saadet Partisi'nin rahmetli Necmettin Erbakan'dan gelen misyonuyla alakasının olmadığını söyledi.

Saadet Partisi'nin tabanını ayrı tuttuğunu belirten Yıldırım, "Tabana saygım var, taraftara saygım var, 28 Şubat'ta rahmetli Erbakan'ın devrilmesi için her türlü oyunun içine girenleri siz ödüllendirirseniz, bir de 'Erbakan Ödülleri' diye adını koyarsanız onun kemiklerini sızlatırsınız." dedi.

Bu savrulmanın nedeninin sorulması üzerine Yıldırım, " İhtiras, çekememezlik başka ne olacak. Soruyolar, 'İttifak yapacak mısınız AK Parti ile Saadet Partisi Genel Başkanına. 'Yapacağız, anahtarları teslim etsinler o zaman yapalım.' ne demek, ne ciddiyetsizlik. Yani AK Parti, buyurun dükkan sizin deyip..." ifadesini kullandı.

Yıldırım, yakın zamanda Saadet Partisi ile görüşülmediğini belirterek, "Çok önceleri bu gündem yoktu." dedi.

Başbakan Yıldırım, "FETÖ illetinden" kurtuluşun ne zaman olacağının sorulması üzerine şöyle konuştu:

"Bir kere bu işin beli kırıldı inşallah ama bu belayı başımıza saranlar vazgeçmiş değiller. Bir çok ülke var, bunlara karşı niye duyarsız davranıyorlar, Fetullah Gülen'in terörist başının verilmemesinin veya hiçbir hukuki süreç başlatılmamasını nasıl izah edecek bize Amerika. Bir şey söyleyemiyor, iş de yapmıyor ama adamlar orada istedikleri gibi propagandalarını yapıyorlar. Türkiye'yi kötülüyorlar, bize, ülkemize, ekonomimize, imajımıza, algımıza verilmesi gereken ne zarar varsa cömertçe veriyorlar, finansmanını da Amerika yapıyor. 750-800 milyon dolar 140-150 okuldan para alıyorlar yılda. Amerikalıların vergilerinden verdiği para, alıyorlar ve terör faaliyeti yapıyorlar, bu kadar basit. Avrupa'da terör örgütü olarak ilan edilmiyor, ne zaman ilan edilecek. Parlamentoyu bombalamış Meclisi, ondan sonra 251 kişi şehit edilmiş, 2 bin 194 vatandaşımız gazi olmuş, yaralanmış."

Avrupa Komisyonu ilerleme raporuna ilk defa FETÖ'nün terör örgütü olarak girdiğinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Tam tanımlanmadı, 'Türkiye'nin böyle dediği' filan diye, şöyle zayıf bir şekilde." dedi.

Yıldırım, ana muhalefet partisinin durumunun yürekler acısı olduğunu söyledi, 15 milletvekilinin İYİ Parti'ye geçmesinin aşağılayıcı bir durum olduğunu dile getirdi.

Bu milletvekillerine oy veren seçmenlere seslenen Yıldırım, "Sizin verdiğiniz bu oylarla seçtiğiniz arkadaşımızı gidip başkasına 'Buyurun sizin olsun.' deme hakkını bunlar nereden buluyor, böyle şey olur mu. Milletvekilinin bir adı var, itibarı var. Bir şey alıp satar gibi, anlaşmaya konu yapılabilir mi" dedi.

"Geri dönerlerse" denmesi üzerine Yıldırım, "O da ayrı bir şey, o zaman iskontolu alacaklardı, yazık günah, milletvekillerini buna layık gören partiye, ana muhalefet partisine bunu yakıştırmadım." diye konuştu.

Milletvekilliği adaylığına başvuracak

Yıldırım, 24 Haziran'da milletvekili adayı olup olmayacağının sorulması üzerine, "Başvuracağım, prensip olarak milletvekillerimizin tamamı doğal adaydır." dedi.

3 dönem konusunda katı bir uygulamanın olmadığını kaydeden Yıldırım, "İhtiyaç durumuna göre değerlendirilecek. Partimiz nerede ne kadar daha çok oy alırsa, daha çok destek alacaksa o arkadaşları, katkı sağlayacak arkadaşları mutlaka değerlendireceğiz." diye konuştu.

Yıldırım, kendisini Meclis başkanı olarak görme ihtimalinin olduğunun söylenmesi üzerine, "Hesap kitabımız yok, biz sadece şu anda başbakanlık görevini kazasız belasız tamamlamanın gayreti içindeyiz, iki yıldır başımıza gelmeyen kalmadı. Pişmiş tavuğun başına gelmeyen bizim başımıza geldi." ifadesini kullandı.

Kendisinin Türkiye Cumhuriyeti'nin son başbakanı olduğunun hatırlatılması üzerine Yıldırım, şöyle konuştu:

"Her şeyin bir başı bir sonu vardır. O kadar mutluyum, o kadar huzurluyum ki 2 yıllık bir süreye belki de cumhuriyet tarihinin bir daha yaşansın istemiyorum, yaşanmamış olaylarıyla karşı karşıya kaldık. Milletimizin desteğiyle, Allah'ın yardımıyla, Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle üstesinden geldik. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 2 yıla yakın, tarihimiz de çok farklı yazılır. Biz tarihi yaşıyoruz, onun için olaylar günlük sıradan olaylar gibi geliyor bize ama tarihi yazanlar o olayları daha farklı yazacak."

Başbakan Yıldırım, 23 Nisan'daki Meclis Genel Kurulunda verdiği tepkinin hatırlatılması üzerine, "Karakterimde şu vardır, her şeye tahammülüm vardır ancak yalana tahammül edemem, adam gözümün içine baka baka yalan söylüyor, nevrim döndü, yalan iyi bir şey değil, ülkeyi yönetmeye talip olanlar yalan söylüyorsa o zaman kapıdan içeri sokmam. Böyle şey olur mu? Benim oradaki kontrolsüz aşırı tepkimin sebebi budur."

Hain darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da yapmaları gerekeni yaptıklarını kaydeden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O gece yapılan işler, bu darbeyi etkisiz hale getirmede çok büyük katkı sağladı. Medyanın da çok katkısı var, yaşadınız, bizatihi içinde oldunuz. Orada bir vatansever, milli duruş sergilendi, bu alçaklar orduda, poliste orada burada var ama vatansever bunlardan çok fazla askerimiz var, polisimiz var, savcımız var, hakimimiz var. Herkes durumdan vazife çıkararak o gece görev başına gitti. Kimse kimseye talimat verme ihtiyacı duymadı. Biz verdik, vermemiz gereken yerlere yani milletin bile bile, başına bir iş geleceğini bile bile meydanlara gitmesini bu vatan sevgisi, bu bayrak sevgisi, bu başka şey olmaz, bu ezan sevgisi. Millet gitti göğsünü siper etti, halkın gücü tankın gücünü yendi."

Başbakan Yıldırım "Bir de kontrollü kaçış yapanlar vardı o gece." denilmesi üzerine gülerek, "Beni provoke ediyorsunuz." ifadesini kullandı.

Kimin ne yaptığının belli olduğunu söyleyen Yıldırım, "Sayın Kılıçdaroğlu Ankara'da uçağa binmeden ben kendisiyle konuştum, aramış beni, o anda ulaşamamış, döndüm, bilgi verdim nedir, ne değildir." dedi.

Yıldırım, o gece Kılıçdaroğlu'na halkı meydanlara davet edeceklerini söylediğini belirterek, "Siz de lütfen partiniz aracılığıyla çağrı yapın, bu parti meselesi değil, mili meseledir dedik. Bana bir anda 'Bu vatandaşların güvenliğini kim sağlayacak.' filan dedi, ben de bıraktım, bir şey demedim ne diyeyim." diye konuştu.

Yurt dışındaki seçim çalışmaları

İçişleri Bakanı ve Maliye Bakanının Fransa'daki temaslarında, önceden bilgilendirme yapmak ve gerekli hazırlıkları yapmak kaydıyla kampanya çalışmaları için bir sorun olmadığının görüşüldüğünü kaydeden Yıldırım, "Bir ülkenin içişlerine karışma niyetimiz yok, şartları da zorlayıp gerilim yapmaya da niyetimiz yok. Avrupa demokrasiden bahsediyor, ifade özgürlüğünden bahsediyorlar ama kampanyaya kısıtlama getirmek, bu ne perhiz bu ne lahana turşusuna benziyor." dedi.

Başbakan Yıldırım, Avrupa'daki ülkelerinin seçim kampanyasını yasaklamaları için doğru dürüst gerekçelerinin olmadığını belirterek, "Bugüne kadar hiçbir sorun oldu mu? Biz seçimleri yurt dışında yaptık, bu işe yardımcı olan ülkeler oldu, onlara da minnettarız. Kampanya olsun olmasın, vatandaşımız yeter ki gitsin, oradaki demokratik hakkını kullansın, onun güvenliği sağlansın, bu bizim için önemli." diye konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, "MHP ile ittifakımızın çerçevesi belli, cumhurbaşkanı adayımız ortak. Cumhurbaşkanlığı için kampanya yapacağız. Burada ayrı bir dil olmaz. Zaten adayımızı müşterek belirlemişiz. Cumhurbaşkanımızı destekleyecek, onun seçilmesi için canla başla hem onlar hem biz çalışacağız." dedi.

Yıldırım, CNN Türk, Habertürk, 24 TV, A Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Avrupalı siyasetçilerin söylemlerinin, 16 Nisan 2017'de gerçekleşen referandum öncesine göre yumuşadığı belirten Yıldırım, Avrupa medyasının ise aynı nakaratı tekrarladığına işaret etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsına yönelik bir ön yargı olduğunu aktaran Yıldırım, "Sürekli onu gündemde tutmaya çalışıyorlar. Geçen sene bir istisna idi. Neydi bu? Birçok ülkede seçim vardı. Dolasıyla oradaki politik dengeler ön plana çıktı. O yüzden bir gerginlik oldu. Bazı tatsızlıklar yaşandı. Bu yıl öyle bir şey yok." diye konuştu.

Almanya'ya yaptığı ziyaretin oldukça verimli geçtiğini belirten Yıldırım, bundan sonra ilişkilerin olumlu yönde geliştiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaman zaman mevkidaşlarıyla telefonla görüştüğünü belirten Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Geçen yıla göre bu yıl daha iyi durumdayız. Popülist beyanlardan kaçmak lazım. Gerginliği tırmandırmanın ne bize ne Avrupa'ya faydası var. Çünkü yüzde 50'den fazla ticaretimizi Avrupa ile yapıyoruz. Orada yaşayan 6-7 milyon vatandaşımız var. Bu ilişkiler gerildiği zaman onlar da mutsuz oluyor. Onların da canı sıkılıyor. Onlara karşı da olumsuza dönüşüyor. Onun için sorumlu davranmamız lazım."

"Bölücülere karşı büyük mücadele veriyoruz"

"AK Parti ve MHP dışındaki partilerin tabanlarına neler söylemek istersiniz?" sorusu üzerine Yıldırım, Cumhur İttifakı'nın 2 parti ittifakı gibi gözüktüğünü ancak bunun "vatandaş ittifakı" anlamına geldiğini söyledi.

Türkiye'nin büyük tehditlerle karşı karşıya olduğunu anlatmaya çalıştıklarını dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:

"Nedir bunlar? Güneyimizde savaşlar devam ediyor. Bundan en büyük bedeli biz ödüyoruz. Yurt içinde ve dışında bölücülere karşı büyük bir mücadele veriyoruz. Elhamdülillah yurdun her köşesinde devlet iradesi ve otoritesi sağlanmış durumda. Her tarafa insanlar gidebiliyor, kendini ifade edebiliyor, terör örgütünün baskısını hissetmeden yaşayabiliyor. Bu az bir şey değil. Bunun devam etmesini istiyoruz.

Türkiye'yi açıktan açığa bölmek istiyorlar. Doğu illerinde Sivas da dahil Kilis'e, Gaziantep'e kadar 'Burası benim.' diyor. 'Burada devlet kuracağım.' diyor. Sana burada devlet kurdururlar mı? Misak-i Milli sınırları içerisinde bir karış toprağımıza da halel gelmeden bayrağımızı yurdun her köşesinde dalgalandıracağız. Bir millet olacağız."

"AK Parti ve MHP'nin seçimlerde nasıl bir dil kullanacağı ve Kürtlerin tercihi"ne ilişkin soru üzerine Binali Yıldırım, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet ilkesini benimsemeyenin etnik kimliği ne olursa olsun bizim açımızdan bir tehdittir. Bizi bağlayan tek devlet, üniter yapı, topraklarımızın bütünlüğü. Kürtlerin sorunu PKK'dır. PKK, Kürtlerin de Türklerin de sorunudur. PKK bugün Kürtler için gözyaşı, kan, çocuklarının geleceğini karartmış. Bölgenin kalkınmasını geciktirmiş. Böyle mi Kürtlerin meselesine sahip çıkacaksın? Bütün etnik gruplar bizim başımızın tacıdır. Bölgeyle ilgili kamuoyu yoklamamız var; vatandaş terör örgütüne prim vermiyor." diye konuştu.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki insanların gelecek beklentisinin olduğuna değinen Yıldırım, vatandaşların yaraların ne zaman sarılacağı, ekonominin ne zaman canlanacağı, ne gibi projeler yapılacağı konularında beklentilerinin olduğunu dile getirdi.

"Aynı değerleri savunuyoruz"

Terör örgütünün istismar alanlarının oldukça azaldığını belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

"MHP ile bizim söylemimiz arasında çok fark yok. Onlar da üniter yapıyı, tek bayrağı, tek milleti, tek vatanı savunuyor. Aynı değerleri savunuyoruz. O bölgedeki Kürtler de aynı değerleri savunuyor. MHP ile ittifakımızın çerçevesi belli, cumhurbaşkanı adayımız ortak. Cumhurbaşkanlığı için kampanya yapacağız. Burada ayrı bir dil olmaz. Zaten adayımızı müşterek belirlemişiz. Cumhurbaşkanımızı destekleyecek, onun seçilmesi için canla başla hem onlar hem biz çalışacağız. Milletvekilliği için de ortak gireceğiz. İki sütun arasında amblemlerimiz var. Altında MHP'nin ve bizim listemiz var. Evet mührünü ikisinin ortasına bastığı zaman ortak oy. Bizimkine bastığı zaman bizim, MHP'nin tarafına bastığı zaman onların oyu."

Yıldırım, MHP'nin Kürtlere karşı bir parti olmadığına işaret etti.

MHP'nin teröre ve terör örgütü PKK'ya karşı olduğunu vurgulayan Yıldırım, "PKK'ya karşı olmayan kim? HDP. Biraz da CHP giriyor, kafası karışıyor." şeklinde konuştu.

Terör örgütünün kazdığı çukura düştüğünü dile getiren Yıldırım, hükümet olarak o bölgelere yeniden şehirler yaptıklarını anımsattı.

"Bir seçim manifestosu ortaya koyacağız"

AK Parti'nin, 24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimi hazırlıklarına ilişkin bilgi veren Yıldırım, "Mayıs ayının 6'sında bir manifesto... AK Parti'nin kuruluşundan bugüne nedir, ne anlam ifade ediyor, Türkiye için bundan sonraki hedefler bakımından ne ifade ediyor, bunlar anlatılacak. Bir seçim manifestosu ortaya koyacağız. Daha sonra aday tanıtım toplantılarında da seçim beyannamesi olacak. Orada da bütün alanlarda ekonomi, adalet, dış politika, sosyal politikalar aklınıza ne geliyorsa olacak. Ama 3 ana eksende; adalet, kalkınma demokrasi." değerlendirmesinde bulundu.

"Reform yapılacak mı?" sorusuna ise Yıldırım, "Çok reform var. Anayasamız daha da iyileştirebilir. Onu da uzlaşmayla yapacağız. Bunu şimdiden söylemenin anlamı yok. Tabloyu görmek lazım." karşılığını verdi.

Başbakan Binali Yıldırım, bakanlıkların sayısının azalacağını belirterek, "Tabii ona cumhurbaşkanı karar verecek ama düşüncesinin azalması yönünde olduğunu biliyorum." dedi.

Başbakan Yıldırım, Habertürk, 24 TV, CNN Türk, A Haber ortak yayınında soruları yanıtladı.

İzmir'deki raylı sistem İZBAN'ın hükümetin verdiği destekle bitirilerek sunulduğuna, bu sistemin dünyanın en uzun toplu taşıma raylı sistemi olduğuna vurgu yapan Yıldırım, İzmir'e hizmet söz konusu olunca siyasetin konuşulmayacağını belirtti ve "Siyaset yapacağız diye İzmirlileri mağdur edemeyiz." dedi.

İzmirlilerin kendisini çok sevdiğini, İzmir'e geldiği gün ile bugün arasında dağlar kadar fark olduğunu dile getiren Yıldırım, kentteki oylarını yüzden 25'ten yüzde 37'ye çıkardıklarını, 24 Haziran'daki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde de İzmirlilerin kendilerine daha çok oy vereceklerini umduklarını ifade etti.

"İzmirli misiniz, Erzincanlı mısınız, Ankara mı İstanbullu mu?" şeklindeki soruya Başbakan Yıldırım, "Türkiyeliyim. Türküm, doğruyum, çalışkanım..." dedi.

2011 milletvekilliği seçimlerinde İzmir milletvekili olduğunu, 2014'te Büyükşehir Belediyesi başkanlığına aday olduğunu ifade eden Yıldırım, "İzmirliler ileri görüşlü olduğu için bizi Başbakanlığa gönderdiler. Sonra 1 Kasım 2015'te tekrar aday olduk. Tekrar seçtiler. Ben İzmirli olmayayım da kim olsun? Bu kadar destekten sonra... Erzincan'da doğdum. Burada milletvekilliği yaptım ama ömrümün büyük bir kısmı, gençlik yıllarım hep İstanbul'da geçti. Ankara'da da dört kapıdan başka yeri tanımam. Evin kapısı, Başbakanlığın kapısı, daha önce bakanlığın kapısı, Meclis'in kapısı, bir de parti var. Ankara'yı maalesef tanıma fırsatı olmadı. İzmirliler ne isterse biz yaparız. Mesela Körfez Geçiş Projemiz var. İzmirllilerin 'Tamam başla' demesini bekliyoruz." diye konuştu.

E-muhtıranın yıl dönümü

Başbakan Yıldırım, 27 Nisan'ın e-muhtıranın yıl dönümü olduğuna ilişkin soru üzerine e-muhtıranın Türkiye Cumhuriyeti'nde bugünkü sürecin bir başlangıcı olduğunu, AK Parti'nin o muhtırayı iadeli taahhütle geri gönderdiğini, eskiden böyle bir muhtıra geldiğinde siyasetçilerin ceketini alarak gittiğini söyledi.

"Darbe yapmak isteyen 15 Temmuz'u aklından çıkarmasın"

E-muhtıranın postmodern bir darbe türü olduğunu dile getiren Başbakan Yıldırım, "Türkiye'de darbe olur mu olmaz mı?" sorusuna ise "Darbe yapmak isteyenler 15 Temmuz'u aklında çıkarmasın. Bu kadar açık yani. Maceracılar her zaman olabilir. Çılgınlığın mevzuatı yok, yazılmadı. Çılgınlık yapan bedelini öder, bu kadar basit. Türkiye'nin demokrasisini, Türkiye'nin kazanımlarını böyle bir anda yok etmesini, itibarını tükettirmeye kimsenin hakkı yok. Yaparsa bedelini öder. Hiç bir şey karşılıksız kalmaz. Kim ne yaptıysa mutlaka er ve geç bedelini öder. Burada da öder, öbür tarafta da..." dedi.

"Bakanlık sayısı azalacak"

Başbakan Yıldırım, bakanlık sayılarına ilişkin bir soru üzerine, "Bakanlıkların sayısı azalacak. Tabii ona Cumhurbaşkanı karar verecek ama düşüncesinin azalması yönünde olduğunu biliyorum. Sayı vermem doğru olmaz ancak azalacağını söylerim. Çünkü en başta başbakan yok. Başbakan yardımcıları yok." diye konuştu.

Başkan yardımcılarının olup olmayacağı yönündeki soruya ise Yıldırım, "Başkan yardımcısı bu kadar olmayabilir. Olur da aynı sayıda olması gerekmiyor. Daha az olacağını tahmin ediyorum." dedi.

Birbiriyle bağlantılı bakanlıkların tek bakanlıkta birleşebileceğini dile getiren Yıldırım, "Ne kadar çok bakanlık o kadar bürokrasi demek. Şu an teknoloji çok gelişti. Türkiye'de vatandaşın devletle olan işlerinin şu an itibarıyla yüzde 56'sı internet ortamında yapılıyor. Yarıdan fazla bu sene sonunda tamamı, bu sene olmasın 2019 ortalarında mutlaka yerel, merkezi yönetimler, bakanlık, kurumlar arası vatandaşın işleri internet üzerinden yapılır hale gelecek." ifadesini kullandı.

Yıldırım, sosyal medya üzerinden vatandaşların "Sözleşmeli öğretmenlere kadro yok mu?" sorusunun iletilmesine, kendisinin popülizmi hiç sevmediğini, gönlünden tüm kamu çalışanlarının sözleşmeli olmasının geçtiğini, performansın artması için buna ihtiyaç duyulduğunu anlattı.

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Kazanılmış haklar yönünden yanlış anlaşılmasın ama biz ileriki yıllarda sözleşmeliye geçmemiz lazım. Performansı arttırmak için buna ihtiyacımız var. Az güvence getirmiyor, sözleşmeli olmak güvence açısından bir olumsuzluk getirmiyor. Ne getiriyor? Biz 20 küsur bin öğretmen aldık mecburen. FETÖ'cüler atıldı açığı kapatmak için öğretmen aldık. Baştan dedik ki 'Siz 5 sene şurada çalışacaksınız.' razı oldu girdiler. Ondan sonra çeşitli mazeretlerle 'Ben buradan filanca ile gitmek istiyorum.' Olmaz, o zaman planlama yapamıyoruz. Sözleşme, performansı arttırıyor, verimlilik artıyor, bölgeler arasındaki ihtiyaçları planlama yapabiliyorsunuz. Nerede ihtiyaç varsa oraya alıyorsunuz. Sözleşme size iş güvencesinde bir olumsuzluk getirmiyor, yine devlette çalışıyorsunuz, ücret bakımından da belki daha iyi yapılabilir kadrolardan aşağı değil. İşin özü; kamu çalışanları tanımı tek olmalı, bu da anayasa değişikliği, toplumsal uzlaşmayla bu yapılabilir. Eğer bunu siyasetin bir parçası haline getirirsek burada bir şey yapamayız. Bu ülke hepimizin, kamu çalışanları kutsal bir görev yapıyor, güzel bir iş yapıyor ama 3 milyon kamu çalışanı varsa ülkede 78 milyon da kamuda çalışmayan var. Bunların hakkını da gözetmemiz lazım. 78 milyonun ihtiyaçlarını, beklentilerini kamuda çalışanlar olarak, bizler de buna dahiliz, en az güvenceli çalışan biziz, seçime girdin, kaybettin bitti. Seçime girmeden de olur."

Yapı kayıt belgesi

Yıldırım, imar barışının kapsamına ilişkin bir soruya ise canlı yayının yapıldığı İzmir'in yüzde 68'inin ruhsatsız ve depreme karşı sağlam olmadığını söyleyerek, bu sorunun bir günde oluşmadığını, yıllar boyu bu sorunun görmezlikten geldiğini ifade etti.

Meclise verdikleri teklifin bir imar affı olmadığının altını çizen Yıldırım, yaptıkları çalışmanın durum tespiti olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Sorun çok büyümüş, 3-5 olsa kaldırırsın, yeniden yaparsın, 12 milyon. Bunlara yapı kayıt belgesi vereceğiz. Yapı kayıt belgesinin anlamı ne? Beyanname veriyor ya insanlar, vergi, emlak orası onun arsası gözüküyor ama resmiyette yok, bina kaçak olduğu için, imarsız olduğu için. Onu kullanan kendi malı olduğunu dahi hissedemiyor, 'Bu benim malım ne zaman olacak?' Bu onun için atılan bir adım. Yapı kayıt belgesini alacak, elektrik, su bağlayacak, eğer kentsel dönüşüme dahil olursa ona ciddi teşvik, avantajlar sağlanacak. Dahil olmayıp kendisi tekrar binasını yapmak isterse bu yapı kayıt belgesi ona bir hak getirmiyor. Gidecek belediyeye müracaat edecek, imar planına uygun 2 kat, 3 kat neyse ölçüler neyse alacak, ona göre yapacak. Bu bir anlamda geçmiş dönemlerden bu güne kadar devam edip gelen çarpık yapılaşmayı durduruyor ve bundan sonra bir rehabilitasyon, bir dönüşüm, kentsel yenileme sürecini başlatıyor. Buradan bir kaynakta gelecek çok küçük miktarlarda paralar alınacak, bu kentsel dönüşüm hesabına aktarılacak ve onunla bir dönüşüm yapılacak. Dönüşüme tabi insanlar tabi yeni binaları yapılıncaya kadar onlara kirada oturacakları yer verilecek veya el birliği yapı stoku oluşturulacak burayı yapacağız, buradaki insanları alacağız yaptığımız bu yapı stokuna yerleştireceğiz bitirdikten sonra herkes evine gelip yerleşecek."

Türkiye'yi 3,5 kat büyüttük

Dünya genelinde 2008'da başlayan ve hala etkisi devam eden küresel ekonomik krizin bir çok ülkeyi perişan ettiğini söyleyen Yıldırım, bu krizin Türkiye'den teğet geçtiğini ifade etti.

Yıldırım, küresel krizin devam ettiği dönemde Türkiye'nin kamu yatırımlarını arttırdığını aktararak, şöyle konuştu:

"Küresel kriz devam ederken dünyada 10 mega proje yapıldı, 6'sını biz yaptık. Hatırlayalım Ankara-İstanbul hızlı tren, Marmaray, Avrasya, Yavuz Selim, Osmangazi Köprüsü ve en büyük havalimanı, yedinci de Çanakkale Köprüsü. Böyle projeler dünyada yok, yapılmıyor, yapılamıyor. Çünkü kriz var, kaynak sorunu var. Bugün Amerika, 15 senedir 'altyapıyı yenileyeceğiz' diyor. Her başkan seçime girerken vaat veriyor, 'Amerika'nın altyapısı eskidi, yenileyeceğiz' ama bir şey yapamıyorlar.

Geçen gün Başkan Trump konuşma yapıyor, Macron'a, '7 trilyon lazım bana.' diyor, 'Amerikayı yeni baştan yenileyeceğim, körfezdeki hemşehriler pamuk eller cebe, hazır olun.' diyor. 'Böyle bir şey yok, ben sizi bedava koruyamam, parayı hazırla.' Bu ne biçim iş? Tam kovboyluk. Ekonomiyle ilgili bir endişe, yabancı yatırımcı hala Türkiye'ye ilgisini devam ettiriyor. Az önce buraya gelmeden bir sigorta şirketinin açılışını yaptık. Pırıl pırıl 400 tane gencimiz orada işbaşı yaptı. İspanya'daydık bir kaç gün önce, İspanyalı yatırımcılar Türkiye'deki yatırımlarından çok memnun, daha da arttırmak istiyorlar. 10 milyar dolar yatırım yapmışlar. Bu sene en zor şartlarda darbe sonrası, referandum sonrası bile 11 milyar dolar yabancı yatırım almış Türkiye. Geçtiğimiz yılı kastediyorum. Yani 2002 den önce 1 milyar dolar gelince 5 takla atıyorduk, son 15 yılda Türkiye'de 191 milyar dolar, yabancı yatırım yaptı. Türkiye'yi 3,5 kat büyüttük. Şu bölünmüş yollar, havacılık, internet Türkiye'nin her tarafında var. Türkiye'deki bu bölünmüş yollar büyük bir mucize. Niye biliyor musunuz, bölünmüş yollar yapılmadan havaalanları 26'dan 55'e çıkarmadan, demir yolları yenilenmeden internet geliştirilmeden önce Türkiye'nin altyapıda dünya sıralaması 39 idi, şimdi 9."

Başbakan Binali Yıldırım, profesyonel askerliğe geçildiği için bedelli askerliğin dikkate alınması gereken bir husus olduğunu belirterek, "Benim düşüncem bu. Buradan elde edilecek kaynağın da savunma sanayimizi güçlendirme için kullanılması gerekir." dedi.

CNN Türk, 24 TV, A Haber ve Habertürk'ün Alsancak Garı'ndan yapılan ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldırım, geleceğin yapay zekada, dijital ekonomide, sanal gerçeklikte yani teknolojide olduğunu, gençlerin teknoloji içinde yetiştiğini belirtti.

İnternet çağının bilgi toplumu çağı olduğunu, bilginin de en büyük güç olduğunu dile getiren Başbakan Yıldırım, "Bilgiye sahip olursanız, bilgiyi üretirseniz, bilgiyi paraya, güce çevirirseniz o zaman fark atarsınız." değerlendirmesinde bulundu.

Gençlerin bedelli askerlik ve öğrenci affına dair sosyal medyadan gelen sorularını da yanıtlayan Yıldırım, bu iki konuya da bakış açılarının müspet olduğunu ifade etti.

Binali Yıldırım, şöyle konuştu:

"Orada yalnız şöyle bir istismar olmaması gerekir, onu iyi anlatmak lazım. Bir yandan terörle mücadele veriyoruz, bir yandan bedelli falan, istismar edilecek bir konu gibi gözüküyor. Ancak bu da toplumsal talep, çünkü biz yavaş yavaş askerlikte profesyonelliğe geçtik, 15 Temmuz'da hızlı bir şekilde. Vatani görevlerini yapan askerlerimiz arka planda görevlerini yapıyorlar. Profesyonel askerliğe geçtiğimiz için bu dikkate alınması gereken bir husus. Benim düşüncem bu. Buradan elde edilecek kaynağın da savunma sanayimizi güçlendirme için kullanılması gerekir. Bir de öğrencilerin hakikaten af konusu da şu şekilde olumlu düşünebiliriz. Bunlar teröre bulaşmadılarsa, öyle veya böyle ailevi nedenlerle veya kim yeterli ilgiyi okula gösterememekten dolayı uzak kalmışsa, okuldan ayrılmak durumunda kalmışsa bunlara bir imkan sağlanması gerektiğini düşünüyorum."

Yıldırım, FETÖ nedeniyle görevlerinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin olduğunu hatırlatılması üzerine ise şunları kaydetti:

"Buradaki bakış açımız çok açık. Bir kere bu darbeye bilfiil iştirak edenler zaten mahkemelerde büyük oranda hesabını veriyor. Tahmin ediyorum bu yıl sonuna kadar tamamlanmış olur yargılanmaları, bunun için gayret ediyoruz, mahkemelerin işlerine karışmamız söz konusu değil ama bize diyorlar ki 'yerimiz yok, personelimiz yok', bunları temin ediyoruz, yeter ki bu işler hızlansın. Bunun adını Cumhurbaşkanımız koydu, 'ibadet, ticaret, ihanet'. İhanetin affı yok, bunlara parasal destek sağlayan, bile bile yani bilmeyerek değil bunlar da işin içinde ama bir de ibadet olsun diye, 'para topluyoruz hayır olsun' diye bunları ayrı tutmamız lazım ama kamuda da bilerek ya da bilmeyerek ağına düşmüş olanlar var. Ama biz başlangıçta işi riske edemedik, tedbirli davrandık. Şimdi biliyorsunuz bunlara hukuk yolu kapalıydı, açığa alınanlar, memurlukla ilişkisi kesilenler, ne yaptık, biz itiraz komisyonu kurduk, kanun çıkardık."

Bu sürecin ağır işlediğine dair yorumların olduğunu belirtilmesi üzerine Başbakan Yıldırım, "O konuyu hızlandırıyoruz." diye konuştu.

"Hala normalleşme süreci yaşıyoruz"

Yıldırım, devletin 15 Temmuz'dan itibaren çok büyük sarsıntı geçirdiğini belirterek, "Hala bu normalleşme sürecini yaşıyoruz." ifadesini kullandı.

Kamuda herkesi sözleşmeli yapmanın mümkün olmadığını dile getiren Binali Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bizde sözleşmeli çok az var, öğretmenlerde var, bir de KİT'lerde filan var, onun içinde burada şey olmasın, millet sanki herkesi sözleşmeli yapacağız falan diye bir şey yok. Önce Anayasa var. Türkiye'nin bu farklı kamu personel rejimini gözden geçirmesi lazım. Ücret bakımından sorunlar var, statü bakımından sorunlar var, sosyal güvenlik açısından sorunlar var, bütün bunları bir homojen yapıya kavuşturmaya ihtiyacı var. Adını ne koyarsanız koyun, bu bugünün işi değil. İleride bütün toplum kesimleriyle, sendikalarla, diğer siyasi partilerle hep bir araya geleceğiz, memleketin menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Şu andaki sözleşmeliler, özellikle öğretmenler devam edecek. Doğu'da, Güneydoğu'da bazı yerlerde öğretmen açığımız var, toplamda öğretmen sayısı öğretmen ihtiyacını karşılıyor ama eşleşme yok, bir yerde fazla, diğer yerde az. Onun için öğretmen alıyoruz. Bu sene de yine almaya devam edeceğiz. Sözleşmeliler zannediyorum 5-6 yıl çalıştıktan sonra istediği yere gidebilecek."

Yıldırım, Mümbiç için ABD'nin önceki Dışişleri Bakanı döneminde bir anlaşma yapıldığını ve 90 günlük yol haritasının belirlendiğini söyledi.

"Mümbiç'teki PKK varlığı bir tehdittir"

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun göreve başlamasının ardından bu sürecin tekrar değerlendirildiğini aktaran Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu:

"Biz buradaki meseleyi beraber çözelim, çözmek istediğimiz de burada bulunan PKK uzantıları PYD, YPG gibi uzantılar buradan çekilsin gitsin. Çünkü buranın yerlileri Araplar ağırlıklı olarak, Türkmenler var, başka etnik gruplar var. PKK çökmüş oraya, insanların tepesinde maalesef boza pişiriyor. Biz Amerika'ya diyoruz ki 'Zaten eskiden bize sözünüz vardı, burası boşalsın, terörden temizlensin'. Bunu yapmazlarsa biz güvenlik açısından ne gerekiyorsa yaparız. (Afrin tipi operasyon) Ümit ediyorum böyle bir şeye ihtiyaç kalmaz, Amerika ile yapmamız daha doğru. Çünkü orada Amerika varlığı da var, Rusya varlığı da var, diğer koalisyon güçleri de var. Biz NATO içinde herhangi bir gerginliğe meydan vermeyi arzu etmeyiz. Onun için de öncelikli olarak Amerika ile çözmek istiyoruz ama bizim için Mümbiç'teki PKK varlığı bir tehdittir, güvenlik meselesidir ve mutlaka çözülmelidir. Bir şekilde çözülecek."

Yıldırım, Amerika'nın Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istiyorsa bir kaç adım atması gerektiğini de belirterek, "Atması gereken birinci adım; FETÖ'yü bir kere yargılamaya başlayacak, onun hakkında bir yasal süreç başlatacak ve bize iade edecek. İki; Amerika Suriye'de Türkiye'nin düşmanı olan, Türkiye'nin birliğine, beraberliğine, halkına tehdit olan YPG-PYD unsurlarıyla iş tutmaktan vazgeçecek. Üç; Türk halkının güvenini kazanmak için daha çok çaba sarf edecek. Türk halkı bu darbenin nereden kaynaklı olduğunu sorsan ne der? O halde bu algıyı değiştirmesi lazım Amerika'nın, onun için adımlar atılması lazım. Biz her türlü şeye hazırız." şeklinde konuştu.

ABD'nin rahip Andrew Craig Brunson olayını sürekli gündeme getirdiğinin hatırlatılması üzerine Binali Yıldırım, "Onlarda yargı bağımsız da bize gelince mi bağımsız olmuyor. Hakan Atilla'nın ne günahı var? Yedi sefer gitmiş ses soluk yok, 8'inci seferde FETÖ'cülerin ihbarıyla en az 15 yıl 8 ay verilsin diye mahkemeye tavsiyede bulunuluyor." dedi.

Yıldırım, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini dostane şekilde sürdürmeye kararlı olduğunu vurgulayarak, "Savunma sanayinde ve ekonomik alanda ciddi ilişkilerimiz var, bütün bu birikimleri yok etmek istemiyoruz ama bu tek taraflı olacak bir şey değil. Amerika'nın da gayret göstermesi lazım. 'Biz yapıcıyız ama anlaşalım, bizim dediğimiz gibi olsun' dersek olmaz. Anlaşmak ne demek, anlaşmak karşılıklı 'peki' demek." diye konuştu.

Seçim tahminin sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, "Bizim hedefimiz ilk turda seçimi halletmek, milleti ikinci tura yormaya lüzum yok. Milletin işi gücü var, yaz geliyor, temmuz ayı, herkesin işi gücü var. Yani ikinci tura bırakmak haksızlık olur. Oran vermek prensibim değil, kafamda oranlar var ama vatandaş dayatma gibi algılar bunu." ifadelerini kullandı.