Gündem Tatiliniz kâbusa dönüşmesin

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin

14.01.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Sömestr yaklaşırken, tatil planları da hızla sürüyor. Bu noktada sinsice bekleyen seyahat hastalıklarına karşı ailelerin dikkat etmesinde yarar var. Gidilecek ülkelere göre sıtma, hepatit, sarı humma, kolera, grip, tifo, menenjit bu hastalıklardan bazıları...

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin

Çocukların heyecanla beklediği yarıyıl tatili için 5 gün kaldı. İlk ve ortaöğretimde okuyan yaklaşık 18 milyon öğrenci 19 Ocak’ta, 16 günlük bir tatile çıkacak. Bu dönemi çocuklarıyla birlikte geçirmek isteyen aileler, uzun ya da kısa vadeli tatil planları yapmaya başladı. Bu noktada uzmanlar, seyahatin keyfini kaçıracak hastalıklara karşı aileleri uyarıyor. Büyükler de etkileniyor ancak çocuklar kendilerini korumayı bilmedikleri için seyahatte hastalık riskleri daha yüksek.
Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Şükrü Yener, çocuklar ve bebeklerde, sıtma, hepatit (bulaşıcı sarılıklar), sarı humma, parazitler, ishaller, grip, tifo, kolera, menenjit gibi hastalıkların çok sık görüldüğünü kaydediyor.
Su ve yemekten geçiyor
Seyahate çıkacak aileleri dikkatli olmaları yönünde uyaran Yener, hastalıklara sebep olan etkenleri ve alınması gereken önlemleri ise şöyle sıralıyor:
Yemek ve su kaynaklı riskler: Mikroplu sular ve yemeklerden geçen turist ishali, yolcuların en çok karşılaştığı sağlık problemi. Bu hastalığa yakalanmamak için içecek ve yiyecekler ile yüzme mekânlarına dikkat etmeli.
Vektörlerle bulaşan hastalıklar: Sivrisinek, kene gibi vektörlerle bulaşan hastalıkların yaygın olduğu bölgelere yapılacak seyahatlerde uzun kollu giysiler, koruyucu krem, ilaç ve aşılarla önlem alınmalı.
Bağırsak parazitleri: Tropikal ülkelere giden yolcular bazı bağırsak parazitlerine maruz kalabilirler. Toprak ve gıda maddelerinin insan ve hayvan dışkısıyla kirlenmesine yol açan kötü hijyen şartları buna neden olur. Genel olarak, klinik etkiler seyahatten dönüldükten bir süre sonra ortaya çıkar ve geziyle bir bağlantı kurulamaz, bu da teşhisin gecikmesine veya yanlış teşhis konulmasına neden olabilir.
Su ve gıda yoluyla geçen hastalıklar: Bu hastalıklar mikroplu içecek ve yiyeceklerin tüketilmesiyle bulaşır. Hepatit A, tifo ve kolera bu yolla bulaşan hastalıklar arasında bulunuyor.
Yolculuktaki sıkıntılar
Avrasya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Ersin Sarı, tatile giderken yolculuğun hangi ulaşım aracıyla yapıldığının önemli olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Büyükler için uzun araba ve otobüs yolculukları sorun yaratmasa da 2 yaş ve altı çocuklar için uzun yolda uçak tercih edilmeli.” Seçilen ulaşım aracına göre ailelerin dikkat etmesi gerekenler şöyle:
Hava yolculuğu: Çocuklar ve bebekler uçaktaki basınçtan normal bir insanın etkilendiğinden daha fazla etkilenmekte. Uçakla seyahatte iniş ve kalkışlarda meydana gelen basınç değişikliği nedeniyle kulakta oluşabilecek rahatsızlık durumunda bebek emzirilmeli veya emzik verilmeli. Daha büyük çocuklar kulak rahatsızlıkları için sakız çiğnemeli.
Arabayla seyahat: 1 saatten uzun bir yolculuk yapılacaksa çocuğun sıkılmasını önleyecek bazı önlemler alınabilir. Örneğin termos içinde su bulundurmak, araba koltuğuna bebeğiniz ilgisini çekecek oyuncaklar asmak, arabayı detaylı temizletmek, klimasını kontrol etmek, toz tutmayan paspas kullanmak bunlardan birkaçı.

Hijyene önem verin

Hastalıklardan korunmak için ailelerin gidilecek yere göre bir dizi önlem almasında yarar var. Şükrü Yener, hastalıklardan korunmak için seyahatten tercihen 4-6 hafta önce en yakın seyahat hastalıkları kliniğiyle tamasa geçilmesini ve gerekirse aşı yapılmasını, yalnızca iyi pişmiş yemeklerin, kapalı şişedeki veya paketli soğuk içeceklerin tercih edilmesini, güvenlik şüphesi varsa içme suyunun kaynatılarak içilmesini öneriyor.

‘Doktor kontrolünü yaptırın’

Çocuklarla seyahate çıkacak ailelerin bavullarında, burun tıkanıklığı için serum fizyolojik damla, ateş ölçer, yanık merhemi, antiseptik kremler, yara bandı gibi malzemelerin olması gerektiğini belirten Dr. Ersin Sarı, ailelerin dikkat etmesi gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
Çocuklarla yolculuğa çıkmadan önce mutlaka doktor kontrolü yapılmalı.
Trafik kazalarından korunmak için bebek ve çocuklar arabanın arka tarafında kendi oto koltuklarında seyahat etmeli.
Eğer arabayla uzun yolculuk yapılacaksa çocuğun uyku saatine denk gelecek şekilde yolculuğa başlanmalı.
Uçakla yapılacak seyahatlerde kulak rahatsızlığı olan çocuklar mutlaka doktora götürülmeli. Kulak enfeksiyonu olan çocuklar, enfeksiyonu düzelene kadar uçakla seyahat etmemeli.
Çocuğun yolda sıkılmasını engellemek için sevdiği, dikkatini çekebilecek oyuncaklar ve kitaplar yanında bulundurulmalı.

Kuzey ışıkları için en iyi 5 rota

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin


Adını Şafak Tanrıçası Aurora’dan alan kuzey ışıkları her yıl kasım-şubat ayları arasında görülebiliyor. Bu doğa olayına tanıklık etmek için binlerce kişi kuzey ülkelerini ziyaret ediyor. tatilsepeti.com, kuzey ışıklarının en etkileyici şekilde izlenebildiği beş rotayı şöyle sıralıyor:
İzlanda’da Reykjavik: Karlar arasındaki termal havuzları ve rengarenk evleriyle sayısız turisti kendine çeken Reykjavik, kuzey ışıklarının görüldüğü aylarda yoğun ilgi görüyor. Kutup ışıklarının yanı sıra Game of Thrones dizisinin çekildiği alanlarda burada görülüyor.
Norveç’te Svalbard Adası: Dünyanın en kuzeyindeki yerleşim yeri Svalbard Adası, birkaç küçük köyden oluşuyor. Korunaklı bir nokta olduğundan Svalbard’da herhangi bir felakete karşı önlem amaçlı küresel tohum deposu bulunuyor.
Finlandiya’da Kakslauttanen: Laponya’daki Kakslauttanen, camdan yapılmış Eskimo evlerinde, dışarı çıkmadan kuzey ışıklarını görebilme imkânı sunuyor. Köyde, Aurora Borealis’in birbirine karışan yeşil ve kırmızı tonları da izleniyor.
İskoçya’da Caithness: Sahilden kuzey ışıklarının net bir şekilde görüldüğü Caithness’te Aviemore ve Cairngorms Ulusal Parkı gibi İskoçya’daki diğer turistik noktalar ziyaret edilebiliyor.
İsveç’te Abisko: İsveç Lapland bölgesinde bulunan Abisko, İskandinav yarımadasının en kuzey ucunda. Kuzey ışıklarının İsveç’ten en iyi izlenebildiği bu yerde, teleferikle çıkılabilen 900 metre yüksekliğindeki Nuolja Dağı ise kuzey ışıklarının muhteşem bir görüntü sunduğu yer.

Dünya mirası şelale

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin


Kübra Palabıyık: Viktorya Şelaleleri, Zambezi Nehri’nin hemen üzerinde, Zambiya ve Zimbabwe ülkelerinin tam ortasında bulunuyor. Bu doğa harikası, UNESCO tarafından dünya mirasları arasında gösteriliyor. 1.7 kilometre uzunluğunda ve Niagara Şelaleleri’nden daha geniş. Burayı çok sevdim.

Köprünün hazin tarihi

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin


Aslı Oğuz Pembeci: Mostar Köprüsü, 1566 yılında Neretva Nehri’nin üzerine Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin simgesi haline gelmiş. Ta ki 1993 yılında Bosna Hersek’te savaş sırasında en acımasız saldırılarla tarihe gömülene kadar. Köprünün yıkım videosunu izlediğimde içimde o cevapsız sorular yankılandı: “Niçin, neden, paylaşamadığımız ne, niye insanoğlu birbirine bu denli zarar
verir?” Neyseki 1997 yılında köprünün tekrar yapılması görevini bir Türk firması üstlenmiş ve 2004’te köprü tekrar kullanıma hazır hale getirilmiş, 2005’te de Dünya Miras Listesi’ne girmiş. Ve yüzyıllardır düzenlenen Mostar Köprüsü atlayışları günümüzde hâlâ devam etmektedir.


Yakamoz
Abbas Güçlü


100 milyon turist hayal değil ama!


Refah düzeyi yüksek hemen her ülkenin öne çıkan bir şeyleri var ama bizim hiçbir şeyimiz yok diye kendimizi teselli ederiz.
Evet, yer altı madenlerimiz, petrolümüz, yüksek teknolojimiz yok ama çok daha fazlası var.
Dört mevsimi bir arada yaşayan dünyanın en güzel coğrafyası ve inanılmaz bir tarihi derinliği var.
Yüzlerce medeniyete ve kültüre, ev sahipliği yapan topraklarımızda doğanın sunduklarının ötesinde, muhteşem tatlar var.
Tatil, turizm ve seyahat sevdalıları için sahip olduğumuz topraktan daha fazlasını sunanı zor bulabiliriz.
Peki, bunun farkında mıyız?
Evet demek o kadar zor ki?
Dünyanın herhangi bir yerine seyahat ettiğimizde, tarihi ve kültürel yerlere mutlaka gideriz. En fazla, birkaç bin yıldan söz edilir. Antik kentlerin sayısı ise bizdekilerle kıyaslanmayacak kadar az.
Peki, nasıl oluyor da onlara bizdekinin çok üzerinde turist gidiyor?
Özellikle de kültür turlarına katılan turist sayımız neden bu kadar az?
Çünkü sahip olduğumuz değerlerin farkında bile değiliz...

Tatiliniz kâbusa dönüşmesin


Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı içine alan minik bir Güneydoğu Anadolu turuna çıktım. İnanılmaz güzelliklere şahit oldum.
Yerli turist bile yok
Sadece bir kentimizdeki tarihi eserler, bir başka ülkede olsa, o kadarıyla, on milyonlarca turiste ev sahipliği yaparlar ama biz, bırakın yabancı turistleri, yerli turistleri bile buralara çekemiyoruz.
Sakın ola hiç kimse terörü ya da başka bir şeyi mazeret olarak öne sürmesin! Çünkü bu, sadece bugünün sorunu değil ve gezdiğimiz 4 kentte de terörün gölgesi dahi yoktu!
Tamam, bir süre önce çok şiddetli olaylar yaşandı ama hayat, çoktan normale dönmüş.
Doğu ve Güneydoğu’ya hiç yatırım yapılmıyor diyenler ya da sadece bu bölgelerimize değil, Türkiye’nin dört bir yanına turizmi çok görenler ya da ülkemizin turizm değerini zerre kadar göremeyenler, keşke şapkalarını önlerine koyup, 100 milyon turist hayali kurabilseler.
Nasıl ki biz yüksek teknoloji ürünlerinde ve bilişimde çağı kaçırdıysak, bu alanda öncü ülkelerle kolay kolay yarışamazsak, onlar da bizim tarihimizle, kültürümüzle, sahip olduğumuz antik değerlerle asla yarışmazlar.
Keşke olmayacak duaya amin deyip, hayallerin peşinde koşacağımıza, olanların kıymetini, kadrini bilebilsek. İşte o zaman ne kadar büyük bir hazineye sahip olduğumuzun farkına varırız ama gel de anlat.
Tıpkı, gençlerimizin farkına varamadığımız gibi turizmin de farkına varamıyoruz. Ey Ankara, ne olur artık, gör şu turizmi ve ciddiye al! Ülkemizin refahının, anahtarlarından birisi de o!..