Siyaset 'Trump bana göre bir tipolojidir'

'Trump bana göre bir tipolojidir'

22.10.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

İstanbul’da katıldığı Medeniyet Şurası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Sayın Trump, bana göre medeniyet olayını şekil olarak değerlendiren bir tipolojidir. Eğer Amerika’da Müslümanlar, kovulmanın hesapları içerisine mahkûm edilmişse sıkıntı var demektir’ ifadelerini kullandı. Trump'ın Müslümanlara "terörist" ifadesini kullandığını vurgulayan Erdoğan, "Hadi buyur Myanmar'da bazı Budistler terörist olarak Rohingya Müslümanlarını öldürdüler. Peki Budistler ile ilgili aynı şeyi söyleyebiliyorlar mı? Yok, niye? Onlar yoga yapıyor. Böyle saçmalık olabilir mi?" diye konuştu.

Trump bana göre bir tipolojidir

Uluslararası Medeniyet Şûrası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sayın Trump, bana göre medeniyet olayını şekil olarak değerlendiren bir tipolojidir. Şu anda eğer Amerika’da Müslümanlar oradan kovulmanın hesapları içerisine mahkûm edilmişse Amerika’da bir sıkıntı var demektir” dedi.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün İbn Haldun Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Medeniyet Şûrası’nın açılışında konuştu. Erdoğan şu mesajları verdi: “Sayın Trump, bana göre medeniyet olayını şekil olarak değerlendiren bir tipolojidir. Bizim anlayışımızda biz farklı düşünce insanlarına kapıları kapatmadık ama şu anda eğer Amerika’da Müslümanlar oradan kovulmanın hesapları içerisine mahkûm edilmişse Amerika’da bir sıkıntı var demektir. Önce Trump’ın bunu masaya yatırması lazım. Bizim hedefimizde insan, yaratılmışların en şereflisidir. Fakat görüyorum ki Amerika’da durum böyle değil ve şu andaki gidiş orada sıkıntı yaratır. Müslüman hakları savunucusu sivil toplum örgütü Amerikan İslam İlişkileri Konseyi, Beyaz Saray’ın önünde gösteri yapıyorsa bu kendi inancının karşılığını alma ve demokrasi mücadelesini verme gayretidir.

Haberin Devamı

Ne deniyor Ameriya’ya? ‘Demokrasinin beşiğidir.’ Böyle bir şey demokrasi olamaz ve bunun adı demokrasi olamaz. Benim 13 tane korumam kendi davetine gittiğim bir ülkede eğer kalkıp da daha Amerika’da tanımadan, görmeden, bilmeden haklarında, gıyaplarında gözaltına alma kararı çıkıyorsa kusura bakmasınlar, ben bu ülkeye medeni demem.”

‘Böyle bir şey olamaz’

Dünya 5’ten büyüktür itirazımız, adalete çağrı boyutuyla aynı zamanda bir medeniyet çığlığıdır. Ne demek dünya 5, olur mu böyle bir şey? İkinci Dünya Savaşı’nın şartları bir kenarda, bugünün şartları bir kenarda. 5 ülke dünyanın kaderini belirliyor. Böyle bir şey olamaz. Bugün başka bir dünya var.

Bütün hadiseler güncellenirken, siyasetin bu noktadaki kaderinin güncellenmesi gerekir. Ve bu 5 ülkenin şöyle kimlerden oluştuğuna baktığınız zaman, bir tane Müslüman ülke yok. Niye Müslüman ülke yok? Ve dünyadaki tüm kıtalar orada temsil edilmiyor. Asya, Avrupa, Amerika. Diğer kıtalar nerede? Yok ve şu anda niçin Irak, Suriye çözülmüyor Acaba niçin Rohingya Müslümanlarının sorunu çözülmüyor? İslamofobiya sürekli tahrik ediliyor. Sayın Trump bakıyorsunuz Müslümanlara ‘terörist’ ifadesini kullanıyor. ‘Bak böyle bir şey yok’ dediğimizde de savunamıyor. Hadi buyur Myammar’da bazı Budistler terörist olarak Rohingya Müslümanlarını öldürdüler. Peki Budistler ile ilgili aynı şeyi söyleyebiliyorlar mı? Hristiyan teröristler için böyle bir şey söylüyorlar mı? Yahudi teröristler için böyle bir şey söylüyorlar mı? Yok. Varsa yoksa ‘İslami terör’ diyorlar. Defaatle anlatıyoruz, olamaz.”

Haberin Devamı

‘Medeniyeti korumak dini de korumaktır’

Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan şuraya Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Malezya Başbakan Yardımcısı Ahmed Zahid Hamidi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk, üniversitenin mütevelli heyeti üyesi Bilal Erdoğan ve çok sayıda akademisyen katıldı.

Trump bana göre bir tipolojidir


Programın sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Medeniyeti korumak dini korumaktır” anlamına gelen bir hat tablosu hediye edildi.

‘Yani bu asrın Hülagü’leri var’

“Şu anda işte Irak’ta olanlar, Suriye’de olanlar... Kim kimi öldürüyor. Varil bombalarını kim oradaki Müslümanlara yağdırıyor. Yine Müslümanlar değil mi? ‘Efendim işte koalisyon güçleri de yağdırıyor’, ‘diğerleri de yağdırıyor’... Tamam da onları oraya kim davet ediyor? Davet edenler sözde Müslüman. Diğer tarafta da aynı öyle. 1 milyona yakın insan Suriye’de öldü. Irak’a bakıyorsun, milyonlarca öldü, ta Saddam döneminden aldığımız zaman. 11 Eylül’de Amerika’da, Batı medeniyetinin sembollerinden olarak gördükleri ikiz kuleler bir terör saldırısıyla yıkıldı diye dünyayı kana ve ateşe boğdular. Oysa bizim coğrafyamızda neredeyse yıkılmamış eserimiz, üzerine çirkinliğin gölgesi düşürülmemiş mabedimiz kalmadı. Şu anda Irak diye bir şey kaldı mı? Şu anda Suriye, Halep ne halde? İdlib ne halde? Gelin Şam’ın kuzeylerine ne halde? Bütün o tarihi eserler yıkıldı gitti. Yani medeniyet çöktü. Medeniyet adına konuşanlar acaba bunlarla ilgili bir kelam ediyorlar mı? Daha ne kadar yıkabiliriz onun için geliyorlar. Yani bu asrın Hülagü’leri de var. O nasıl gelip orada bütün kütüphaneleri yakıp yıktıysa aynı şekilde şimdi de gelip buraları da yakıp yıkanlar var.”

Haberin Devamı

‘Bu şehre ihanet ettik ben de sorumluyum’

Haberin Devamı

Erdoğan, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’ne de katılarak bir konuşma yaptı: “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum” dedi.

‘Başarı şansı yoktur’

Türkiye’de belediyelerin iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın kilidi olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Çünkü demokrasi, yerel yönetimlerde, belediyelerde başlar. Yerel yönetim eğer bu yanıyla güçlü değilse hiçbir partinin iktidarda başarı şansı yoktur. 2019 yılı için de bu durum aynı olacaktır. Mart ve Kasım ayları. 2019 yılındaki diğer seçimlerin anahtarı Mart ayındaki mahalli idareler seçimidir. Biz hazırlıklarımızı bu anlayışla yürütüyoruz” dedi.

‘Merhamet bunlarda yok’

“DEAŞ’a karşı en büyük mücadeleyi veren ülke biziz. Ve bu mücadelemizi verirken de DEAŞ’ın İslam’la alakası olmadığını söylüyoruz. Bunu çok açık, net tüm uluslararası toplantılarda, İslam ülkeleriyle yaptığımız görüşmelerde DEAŞ’ın İslam’la alakası olmadığını söylüyoruz. Ama bunlara bunu anlatamıyorsunuz ve ne yazık ki Müslümanı Müslümana bunlar kırdırıyor. Ücretsiz silahları da veriyorlar. Biz savunmak için paramızla silah istiyoruz, bize silah vermiyorlar. Böyle garip bir dünyanın içerisindeyiz. Adalet? Ben de adaleti arıyorum. Yok. Merhamet bunlarda hiç yok.

‘Amerika birinci sırada’

G-20 toplantısında enteresan bir olay yaşandı. Sayın Trump dedi ki ‘Dünyada en çok-donörler toplantısında- en az gelişmiş ülkelere yardım yapan biziz’ dedi. Bizden de hiç bahsetmedi. Ben o arada OECD raporlarını istettim arkadaşlardan, o geldi. Dünyada şu anda Amerika birinci sırada gözüküyor. Biz ikinci sırada gözüküyoruz, İngiltere üçüncü sırada gözüküyor. Fakat milli gelire oranla baktığımızda Türkiye birinci sırada, Amerika ikinci sırada gözüküyor. Niye söylemiyorsun Türkiye’yi? İşlerine gelmiyor. Çünkü biz ‘Veren el alan elden hayırlıdır’ diyerek bu yola çıktık. Onun için de nerede bir masum, mağdur, mazlum varsa biz oraya uzanıyoruz. Bundan sonra da uzanmaya devam edeceğiz.”

‘İzzetbegoviç’in emaneti’

“Önceki gün 14’üncü vefat yıldönümünde kendisini bir deha rahmetle yad ettiğimiz Aliya İzzetbegoviç, vefatından bir gün önce Viyana dönüşünde hastanede ziyaret ettiğimde bana aynen şu ifadeleri kullanmıştı. Ve gittiğim ana kadar da şuur kapalıydı. Gittiğimde açıldı. ‘Tayyip, siz Evlad-ı Fatihansınız. Buralar size emanet. Onun için bu emaneti koruyun.’ Şimdi biz, Mostar’ı nasıl bırakabiliriz? Biz şimdi Dirina’yı nasıl bırakabiliriz? Biz şimdi oradaki Fatih Sultan Mehmet Camisi’ni nasıl bırakabiliriz? Tabii ki oralarda hiçbir zaman bunları eksik bırakmayacağız. Bunlar hep oradaki bizim medeniyetimizin adeta taçlandırılmış eserleridir.

Dünyayı insani çizgide tutabilecek yegâne güç İslam medeniyetidir. Bu hakikati ne DEAŞ gibi ne El-Kaide gibi ne Boko Haram gibi terör örgütleri ne de kendi toplumlarını inim inim inleten kifayetsiz yöneticilerin zulümleri değiştiremez, mücevher çamura bulanmakla değerinden bir şey kaybetmez. Bize düşen, bu kıymetli hazineyi üzerindeki çamurlardan arındırıp insanlığın hizmetine sunmaktır. Bunun için de tek yapmamız gereken kendimizi sürekli geliştirmek, ikmal etmek, çalışmak, mücadele etmektir.”

‘Dumancılar varsa sigarayı bıraksın’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmanın bir kısmında Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım İstanbul” şiirinden dizeler de okudu. Erdoğan, şiiri okumadan önce salonda bulunan yabancı konuklar için simultane çeviri yapan görevlilere hitaben hafif tebessüm ederek, “Biliyorum çevirmekte zorlanıyorsunuz, işiniz zor. Simultane çeviri yapanların vay haline, yavaş okuyacağım” dedi. Erdoğan’ın sözleri salonda bulunanlarda tebessüm yarattı.

Erdoğan, salondakilere kötü alışkanlıklardan uzak durmaları konusunda uyarılarda bulunarak, “Dumancılar varsa, sigarayı bırakması lazım. Yani biz vatandaşlarımızın sigarayı bırakmasını niçin istiyoruz? Herhalde kendimiz için istemiyoruz, onun sağlığı için istiyoruz. Hem kendine zarar veriyor, cebine zarar veriyor evde de hanımefendiye zarar veriyor, çocuklarına zarar veriyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması öncesinde yanına gelen otizmli bir kız çocuğu ile bir süre sohbet etti, hediye verdi.