Beşiktaş Tudor'un gereği düşünüldü!

Tudor'un gereği düşünüldü!

22.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ne Galatasaraylılar bilirim, “Fenerbahçe’yi yenelim de şampiyon olmayalım” diyen... Üstelik Tudor’un yenemediği sadece Fenerbahçe değil ki... Karşımızda Beşiktaş, Trabzonspor maçlarını kazanamayan, Başakşehir’den iki maçta tam 9 gol yiyen Igor Tudor var. Galatasaray tarihi ve camiası bunu kabul etmez, gereği yapılacaktır.

Tudorun gereği düşünüldü

ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Igor Tudor, “ip üstündeki cambaz” gibi... Bir sağa, bir sola yalpalayarak, düşmeden yürümeye çalışıyor. Ama dengesini bu kadar kaybetmişken, o ipin üstünde nasıl duracak, düşmeden yolun sonunu nasıl bulacak. Bundan sonraki ilk adımı Alanya, ikinci adım Beşiktaş... Nasıl olacak, ip üstünde nasıl kalacak? Üstelik aşağıda “Düş... Düş... Düş” diye bağıran milyonlarca insan varken...

Herkesle konuştum. Igor Tudor’un bundan sonra ipin üstünde kalma şansı yok. Her adımı sendelemeden atsa, yoluna kazasız-belasız devam etse bile işi gerçekten zor... Başkan’ın ve yönetimin gözünde “son kullanım tarihi” bitmiş gibi... Aslında yönetim için zor olan Tudor’u göndermek değil, kimin geleceğine karar vermek...

Haberin Devamı

Lider bir hocayı gönderdikten sonra, gelen hoca ile hedef ıskalanırsa, bu defa “Adam liderdi, niye gönderdiniz?” diye bir tepki oluşacak. Böyle bir çekince var. Üstelik Başakşehir ile aynı puanda, Beşiktaş’tan 4, Fenerbahçe’den 6 puan önde lider giden bir takımın hocasının “İstenmeyen adam” ilan edilmesi futbolda çok rastlanır bir olay değil...

Niyetleri bile yok

Ancak Igor Tudor’un büyük maç kazanamayışı, “Büyük maçları kaybedelim ama şampiyon olalım” gibi tek bir Galatasaraylının bile asla kabul edemeyeceği bir anlayış sergilemesi, 7 büyük maçta sadece 1 puan alması kendisini yedi bitirdi. Artık yönetim de Tudor’u kurtaramaz, ayrıca böyle bir niyetleri yok.

Ne dostlar, ne arkadaşlar, ne Galatasaraylılar bilirim, “Fenerbahçe’yi yenelim de şampiyon olmayalım” diyen... Üstelik Tudor’un yenemediği sadece Fenerbahçe değil ki... Karşımızda Beşiktaş, Trabzonspor maçlarını kazanamayan, Başakşehir’den iki maçta tam 9 gol yiyen Igor Tudor var. Galatasaray tarihi ve camiası bunu kabul etmez, gereği yapılacaktır.

2.17'lik ortalama

Galatasaray’a geldiği geçen sezon 8 galibiyet, 5 mağlubiyet ve bir beraberlik alıp, 1.79 puan ortalaması tutturan Tudor, bu sezon 8 galibiyet ve 3’er yenilgi ve beraberlikle 2.17’lik puan ortalamasına ulaştı.

Biri Sevilla’dan diğeri Karabük’ten
Galatasaray son Başakşehir maçındaki beş golden birini Latovlevici’nin, diğer dördünü Mariano’nun kanadından yedi. Öyle ki Mariano’nun kademesine girmeye çalışan Maicon da perişan oldu. Bakıyorum, Latovlevici yerden yere vuruluyor, Mariano’ya en ufak bir eleştiri yok. Eee biri Sevilla’dan geldi, diğeri Karabükspor’dan... Biri dünyanın parasına geldi, diğeri cep harçlığına... O zaman olacak o kadar...
Tudorun gereği düşünüldü
Zor buluyoruz kolay harcıyoruz
Abdullah Avcı’yı haklı olarak yere-göğe sığdıramıyoruz. Milli takım için gene haklı olarak yakıştırıyoruz. Ama geçmişi çabuk unutuyoruz. Abdullah Avcı milli takım hocalığı sırasında tam radikal işler yapıp, önemli mesafeler alırken, Selçuk İnan’ı oynatmıyor diye ağır bir kampanya ile karşı karşıya kalmadı mı?
Irfan Can daha geç kalmadı
İrfan Can, bu ülkenin son dönemlerde yetiştirdiği en önemli bir-iki yetenekten biri... Hayrettir, bu yetenek Abdullah Avcı gibi bir “cila” ustasının elinde kendini parlatamadı. Ama Galatasaray maçında gördük ki, nihayet o yeteneklerini ortaya koydu, futbolun şart koştuğu mücadeleyi gösterdi. Yaşı genç, geç kalmış sayılmaz, üstelik Abdullah Avcı’nın elinde... Bu şans her futbolcuya kısmet olmaz, değerini ve önemini bilmeli...
F.Bahçe’de ne değişti?
Fenerbahçe ligin başından beri o kadar kötü maçlar oynadı ki, Sivas karşılaşması sanki bir “Değişim” maçı gibi görüldü. Alışılmışın aksine hücum etti, rakibe baskı uyguladı, takım dayanışması ilk kez bu kadar coşkulu oldu.
Fenerbahçe’yi beğendim. Maç 11’e 11 oynanırken de, skor 1-1 devam ederken de beğendim. Fenerbahçe ligin başından beri o kadar kötü maçlar oynadı ki, Sivas karşılaşması sanki bir “Değişim” maçı gibi görüldü.
Peki ne değişti?
1 Fenerbahçe alışılmışın aksine hızlı hücum etti. Belki de Valbuena’nın yokluğunda orta sahayı çok hızlı ve çabuk, yan pas yapmadan kestirmeden geçti.
2 Sahanın her yerinde ve maçın her dakikasında rakibine basmaya çalıştı ve bunu maçın büyük bir bölümünde uyguladı.
3 Bir maçı ilk defa rakip yarı alanda, hatta bazı bölümlerde rakip ceza alanının çevresinde ve içinde oynadı. İlk defa hissedilir ve sürekliliği olan bir baskı kurdu.
4 Diğer maçların aksine rakip ceza alanına çok adam sokabildi. Soldado ve Janssen, uzun sakatlık ve oturarak geçirdikleri ve doğal olarak belli ölçüde paslandıkları bir sezonun ardından ilk defa o pası üstlerinden atmış gibi göründü. Janssen maçı golsüz geçmesine rağmen hareketli ve rakip savunmayı zorlayan oyunuyla dikkati çekti.
5 Bir takım dayanışması, bu kadar yüksek bir coşku ve sevinç ilk defa gözlendi. Soldado golünden sonraki kenetlenme, çoktandır unutulanların yeniden hatırlanması gibiydi.
Bütün bunlar Fenerbahçe’nin zirve yarışında olmasına yeter mi? Elbette yetmez. Ama ayağa kalkışın ilk işaretleri olabilir.
Çok ağır bir algı operasyonu yapılmadı mı? Ayağını kaydırmak için, başkanı Göksel Gümüşdağ’ın gücüne rağmen tuzaklar kurulmadı mı? Hem değer yaratmakta zorlanıyoruz, hem de yarattıklarımızı hemen harcamaya bayılıyoruz.
Tudorun gereği düşünüldü
Kocaman’ın öngörüsü
Aykut Kocaman haftalar önce “Galatasaray zor bir fikstüre giriyor, onların da puan kayıpları olacaktır” dediğinde adeta bombardımana tutuldu. Oysa bu sadece bir öngörüydü. Nitekim Aykut Hoca’nın bu öngörüsü tuttu. Ayrıca yanılabilirdi de... Sadece futbolun içinde kalabilecek yorumlara bu kadar sert tepki verilmesini anlamıyorum.
Oynatmadan kazanılır mı?
Aykut Hoca’yı taktir ettim. Sivas maçını farklı kazandığı, farklı oynadığı için değil; sonucu sağlama aldıktan sonra kısa süre de olsa Oğuz Kaan’a şans verdiği için... Hem “alt yapıdan oyuncu gelmiyor” diye dertleniyoruz, hem de gelenlere şans vermiyoruz. Yarışa saygılar, bu tamam, ancak her şeye rağmen Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı ve diğerleri, gençlerine mümkün olan her fırsatta bu şansı tanımalı... Oynatmadan kazanmak nerede var ?
Yıldırım’a katılmıyorum
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım , Habertürk gazetesinden Meriç Müldür ile yaptığı sohbette, “Aykut Hoca maç kazandıkça güçlenecek” demiş. Ben buna katılmıyorum. Fenerbahçe’de bir hoca maç kazandıkça güçlenmez, güçlü olduğu için Fenerbahçe’nin başına getirilir.
Tudorun gereği düşünüldü
Luce’yi savunmak Dürüst’ü yıpratıyor
Ali Dürüst’ü iyi ki yakından tanıyorum. Dürüstlük, doğruluk konusunda “yüz yıldız” adamdır. Ancak Futbol Federasyonu’nun kurumsal yapısını, Lucescu’nun kişisel konumunu korumak adına yanlışı bu kadar savunmasına inanamıyorum. Lucescu’ya neredeyse ülkenin tamamı karşıyken, “Surinamlı Erol” skandalının kahramanlarının savunulacak tek tarafı yokken, halen onların arkasında durmak Ali Dürüst gibi pırıl pırıl bir yöneticiyi yıpratıyor, haberi olsun.
Tudorun gereği düşünüldü
Vicdan neredesin?
Beşiktaş Divan Kurulu toplantısında Başkan Fikret Orman’ın yaptığı konuşmayı dinledim. Kulüp içi eleştirilerden, daha doğrusu karalama, çamur atma kampanyalarından çok dertlendi. Ağlar gibiydi. Ben Başkan Fikret Orman ve arkadaşlarının “Kısa sürede çok işler yaptıklarına” inananlardanım. Allah yukarda, ortada haksız, vicdansız, insafsız bir durum var.
Yaşlanmayan Ali Turan
Konyaspor, 34 yaşındaki kaptanı Ali Turan’ın sözleşmesini 2020 yılına kadar uzattı. Çok iyi yaptılar. Ali Turan, ilerleyen yaşına rağmen ortaya koyduğu mücadelesi, azmi ve futbolu ile günümüzün gençlerine örnek olacak bir oyuncu... Üstelik ne gençler biliyoruz, yaşlı gibiler; Turan’a bakıyoruz yaşlanmayan genç gibi...
Kendimizi kandırmayalım
Yabancı sayısı 5 oyuncu ile sınırlıyken altyapıdan oyuncu çıkaramıyorduk. Yabancı sayısı 14’e yükseldi, gene çıkartamıyoruz... Sıkça kural değiştirmekle, yönetmelikleri değiştirmekle bu iş değişmiyor. Çünkü önce kafaları değiştirmek gerekiyor. Yabancı sayısı ister 5 olsun, isterse 15, bu kafa, bu düzen altyapıdan oyuncu ye-tiş-ti-re-mez. Kendimizi kandırmayalım.

Yazarlar