Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Sayın Ali Koç yaptığı her konuşmada değişimden ve bununla bağlantılı değişimin sancılı olmasından; sürecin getirdiği yer itibarıyla da beklentilerin çok gerisinde kalınmasından söz ediyor.

Burası gerçekten çok önemli; çünkü ülkemizde en büyük sorun kelimelere içeriğinde olmayan anlamlar yükleyerek hareket etmektir.

Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu değişim nedir?
Fenerbahçeliler için ne anlam ifade ediyor; bu Fenerbahçe yönetiminin plan ve programıyla uyuşuyor mu?
Fenerbahçeliler bu değişimi gerçekten istiyor mu? Sonuçlarından haberdar mı?

Seçimlerden yaklaşık iki ay sonra kamuoyunun önüne çıkan Ali Koç seçim döneminde de sıklıkla ifade ettiği gibi Fenerbahçe’nin borç yükü, finansal durumu ve ekonomisinin sürdürülebilir olmaktan çıktığını ifade ederek, bana göre (gereğinden de) fazla şeffaf tablolarla durumu net bir şekilde ortaya koydu.

Buradan çıkan anlam;
Fenerbahçe geçmiş dönemde çok kötü yönetilmiştir.
Artık başka plan ve programlara ihtiyacı vardır.

Öncelikli olarak vurgulanan ve kişilerin zihinlerinde kalan; “enkaz devraldık!” olmuştur.
Bu enkazın futbolumuzun genelini kapsadığını, sadece Fenerbahçe’yi değil, Galatasaray ve Beşiktaş’ı da ilgilendirdiğini artık daha net görebiliyoruz. Aradaki fark diğerleri kendilerini şeffaf tablolarla ortaya koymuyor, sadece “sıkıntılı bir süreç yaşadıklarını” söylemekle yetiniyorlar. Beşiktaş’ı bilemem ama eğer kıyaslama Galatasaray ile yapılacaksa belki Fenerbahçe’den bile daha kötü olduğunu söylemek mümkündür.

Peki buradan çıkacak sonuç tabloya bakıp eldeki imkanlarla yola devam edilmesi olmalıydı, değil mi? Madem ki şampiyonluk sözü verilmedi, ekonomik göstergeler de ortada, o zaman her şeye sil baştan başlamanın ne gereği vardı?

Kuşkusuz hedef bugün söylenenden farklıydı. Çünkü zaten seçim sürecinde de Fenerbahçe’nin bu kadar uzun süre şampiyonuklardan uzak kalmasının büyük başarısızlık olduğu ifade edilmiş, yepyeni planlama ve doğru sistemlerle uzun süreli kazanımlar elde edecek yapının kurulabileceği söylenmiştir.

Mesela, Aykut Kocaman ile devam etmeme kararının mantıklı tek bir açıklamasını aslında duymadık. Buradaki temel kaygının bir kısım Fenerbahçeli’nin Aykut Kocaman’ı istememesi, bunu yönetimin içindeki bir kaç yöneticinin de desteklediğini biliyoruz. Aykut Kacaman ile çalışmamak yeni yönetimin karşı refleksiydi. Refleks kelimesini sözlükteki anlamıyla özellikle kullanıyorum. Süreç içindeki tüm krizlerin bize gösterdiği aslında Ali Koç’un kafasındaki değişim modeline en uygun kişinin Aykut Kocaman olduğudur. Ancak Ali Koç belki de kendisinin de inandığı bir doğrunun peşinden gitmek yerine, belirsizliği tercih etti.

Eğer Aykut Kocaman ile çalışmama kararı yeni dönem vizyonu, sancılı değişim süreci ile açıklanacaksa, burada görünenin rasyonel değil, duygusal olduğu çok açıktır. Bu örnekleri okuyan okuyucum, geçmiş gitmiş sürecin “keşkelerle” sorgulamasını yaptığım yanılgısına kapılmayın lütfen, başka bir şey anlatmaya çalışıyor olduğumun sabrını gösterin.

Üç gün önceki açıklamalara bakılacak olunursa artık durumun Fenerbahçe’nin bildiği, gördüğü, inandığı her şeyin değişimine kadar gidebileceğine kadar uzandığı anlaşılıyor.

Ağustos ayındaki hedef başa oynayan bir Fenerbahçe yaratmaktı hatta şampiyonluktu. Bu nedenle takımın eskileri satıldı ya da kadro dışı bırakıldı yerlerine yenileri alındı. Hatta ilk haftalardaki başarısız sonuçlardan paniğe kapıldığı, eski yönetimin refleksleriyle hareket edildini dahi söylemek mümkündür.

Buradaki temel kaygı, bir ekonomi yapmak, kasayı 11 milyon € artıya geçirmekse geldiğimiz noktada, Başkan’ın kendisinin de söylediği gibi eldeki bu paranın hiçbir kıymeti olmadığı gibi, artık Avrupa hedefinden bile vazgeçilecek duruma gelinmesi gibi bir kapıya çıkmaktadır.

Sancılı değişim modeli bu mudur?
Değişimden anlamamız gereken Fenerbahçe’nin birçok hedefinden vazgeçmesi midir?

Sn. Ali Koç konuşmasında futbol dışındaki her türlü branştaki başarının boş olduğunu da ifade etti. Hatta “basketbolda isterseniz her sene şampiyon olun, futbolda şampiyon olmadığınızda anlamı kalmıyor” dedi.

Fenerbahçe bu yapıyı 20 senede kurdu; Türkiye’deki sporun paradigmasını değiştirdi, diğer branşlarda Avrupa’nın sayılı başarılı ülkelerinden biri haline gelindi ve bunun hiçbir anlamı yok öyle mi? Farkında olunur ya da olunmaz mutlaka unutulmaması gerekiyor; Fenerbahçe’nin bu tarihini asla küçümsememek, “na var canım” tavrıyla yaklaşmamak gerekiyor. Fenerbahçeliler içinde aklı futboldan başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen taraftarlar olduğu malumdur, ancak tüm mesele bu sportif olmaktan uzak anlayışı, algıyı, ezberi değiştirmek değil midir? Yoksa bile yeni yönetimin hedeflerinden biri bu olmamalı mıdır?

Fenerbahçe 2007’den itibaren basketbola yaptığı yatırımlarla, salonu, Ataşehir’de yarattığı yepyeni taraftar kitlesiyle, kurduğu basketbol takımıyla bırakın Fenerbahçe’yi Türkiye’yi dünyaya model olmuş, örnek alınacak bir başarı öyküsü yazmıştır.

Fenerbahçe’nin doğru modeli basketbol şubesinin ta kendisidir. Basketbol çok önemlidir. Hatta bugün için vazgeçilmezdir. Mayıs ayında Fenerbahçe futbol takımının yerini bugünden kestirmek mümkün olmasa da bu büyük Fenerbahçe taraftarı belki “yine” bir Euroleague şampiyonluğu ile tekrar sokaklara dökülecektir. Unutulmasın lütfen!

Ayrıca bir Real Madrid taraftarı için Fenerbahçe ile basketbol rekabeti büyük maç statüsünde algılanmakta yaşanmaktadır. Bu çok önemli bir spor olayıdır. Fenerbahçe Avrupa’ya adını öğretmektedir. Futbolda bu aşamaya belki on yılda gelinemeyecektir.

Ali Koç seçimlerden bir kaç ay önce “futbolun da Obradovic’ini bulmamız gerekiyor” derken ne kadar güzel ve anlamlı bir cümle kuruyordu. Bence o tarihte futbolun Obradovic’i takımın başındaydı ve Fenerbahçe tarihinin belki de desteği en hak eden teknik direktörü, neredeyse 3 Temmuz’dan da zor süreçlerden geçerek büyük haksızlıklarla sezonu tamamladıktan sonra kendisine gereken değer verilmeksizin oyunun dışına çıkarıldı. Bu bir tercih meselesiydi ancak kuşkusuz çok büyük bir hataydı.

Sn. Başkan “hatalar yapıldığından, yaşayarak öğrendiklerinden” söz ediyor.

Bu Fenerbahçe’nin başında özeleştiri becerisi ve yeteneği olan bir Başkanı olduğunun açık ispatıdır, çok da değerlidir.

Ancak hata sadece pratikte yapılan eylemler olarak anlaşılmamalıdır. Yazının girişinde sorduğumuz soruları hatırlıyor musunuz? Pratikleri hataya dönüştüren; değişim dediğimiz fenomenin gerçekte doğru tarifinin yapılmaması, kavrama olduğundan fazla anlam yüklemesi olabilir mi?

Zaman zaman bu yanlışa sıklıkla düşüldüğü görülür. Hata bir pratiktir ve öğrenilmiş derse dönüşmesi de beklenir ancak eğer sistemden, sistematiklerden kaynaklanıyorsa o zaman kişileri değiştirmeniz hataların tekrarını engellemez, belki şeklini, niceliğini belirler.

Fenerbahçe bu anlamda ne istediğini, düşündüğünü, nereye varmak istediğini sanki doğru tanımlamamış rüzgarın yönüne doğru hareket eden bir sandala dönüşüyormuş gibi bir görüntü veriyor.

Belirlenmeyen, doğru planlanmayan her eylemin hataya dönüşme riski daha da artıyor.

Böyle durumlarda verilecek en kolay cevap “bizim vizyonumuzu anlamamışsınız” olmamalı; hataları tekrar ederek, özeleştiri yaparken, hatta tüm şeffaflıkla ekonomik durum ortaya serilirken, bir taraftan da ne planlandığı, değişimin ne yöne doğru ilerleyeceği anlatılmalıdır.

Belki anlatmak sanıldığı kadar da kolay değildir, kim bilir?

Haberin Devamı

twitter.com/uzaygokerman