Vitrin Ahmet Güneştekin’in RENKLERİ

Ahmet Güneştekin’in RENKLERİ

09.11.2021 - 17:01 | Son Güncellenme:

16 Ekim’de “Hafıza Odası” sergisini açacak olan dünyaca ünlü sanatçımız Ahmet Güneştekin ile sanatını ve hayatın renklerini konuştuk.

Ahmet Güneştekin’in RENKLERİ

“Her yapıt, yaratıcısının ruhu ve karakteriyle bütündür, ayrı düşünülemez.” diyorsunuz. Bu bağlamda yapıtlarınızın renkleri de aslında sizin renklerinizi yansıtıyor diyebilir miyiz?

-Renk uzayı olağanüstü bir dünyanın içine doğdum. Çocukluk evimdeki eşyaların üzerindeki renkler ve formlar oyun malzemelerimdi. Nevruz’larda giyilen kıyafetlerin, kilimlerin ve duvar halılarının üzerlerindeki figürlerin renklerini anımsıyorum. Bugün işlerimde kullandığım çocukluğumun geçtiği evden gelen bu renkler. Belirli bir kuram izlediğimi söyleyemem, kullandığım renklerin tonlarını, parlaklık ve doygunluklarını sezgilerimle buluyor ve uyguluyorum. Çoğu zaman temadan bağımsız kalmak istiyorum renkleri bulurken. Ama bu her zaman böyle olmayabilir. Işık ve karanlığın bileşimi olduğunu düşündüğüm için Zümrüdü Anka kuşunu gri yapabiliyorum sözgelimi, güneşi kırmızıyla da maviyle de imgeleyebiliyorum. Sönmekte olan bir güneşi anımsatan kararmış kırmızı bir disk olarak ya da yeni doğan bir güneşi anımsatan gök mavisi küçük küreler olarak. Renk tek başına benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Ancak başka bir renkle yan yana geldiğinde, başka bir öğeyle kurduğu ilişki içinde anlamlı.

Doğduğunuz coğrafyanın eserlerinizde kullandığınız renk paletinize etkisi nedir?

Haberin Devamı

-Çocukluğumdan gelen bazı renkleri diğerlerinden daha fazla görme eğiliminde olabiliyorum. Bazı renkleri diğerlerinden daha çok görüyor oluşumuzun nedenleri var. Yaşamın içinde karşılığı olmadığı için dilde tasvir edilmedikçe rengi de algılamıyor ve görmüyoruz. Sözgelimi modern zamanlara kadar mavi rengin insanlar tarafından görülemediğiyle ilgili bazı görüşler var. Homeros’un Odesa’sında mavi renk tek bir yerde bile geçmiyor. Gökyüzü yıldızlıdır, geniştir, büyüktür, demir ya da bakırdır; ama asla mavi değildir. Tabii ki, Akdeniz’de gökyüzü Homeros’un zamanında da safir mavisiydi. Gözlerimiz en soluk buz mavisinden en derin laciverte kadar akla gelebilecek tüm tonlarda mavi olan her türlü somut nesneye doymuşken, Homeros’un zamanında insanlar tek bir mavi nesneye bile bakmadan hayatlarını geçirmiş olabilirler mi? Mavi rengin en son bulunan renk olduğu kabul ediliyor. Mavi boyayı icat ettikleri için, maviyi anlatan bir kelime geliştiren ilk antik medeniyet Mısırlılar olmuş. Yani bir rengi tasvir eden bir kelime olmadıkça o rengi fark etmemiz ve görmemiz de mümkün olamıyor. Yaşadığımız kültürlerde hangi renklerin yaşamda karşılığı olduğuna, bir kavrama karşılık geldiğine bağlı olarak onları görebiliyoruz. İşlerimde kullandığım renkler bu nedenle içinde yaşadığım kültüre özgü imge ve kavramlardan geliyor. Çokça gördüğünüz tavus kuşu meleği Melek Tavus rastlantısal bir seçim değil. Kullandığım renklerin birçoğunun çıkış noktalarından biri de bu kuştur. Tavus kuşunun sahip olduğu o büyüleyici sarı, yeşil, kırmızı, mavi, turuncu, mor tonları.

Haberin Devamı

Anadolu ve Mezopotamya’nın kültürel mirasının zenginliğinin, hikayelerinin, seslerinin ve renklerinin izlerini sürdünüz. Nedir Anadolu’nun renkleri?

-Yaşar Kemal, “Dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin bir rengi, bir kokusu vardır. Binlerce kültür çiçeği, birini koparırsak, insanlık bir kokudan, bir renkten yoksun kalır” diyordu. Anadolu’nun da bin bir çiçekli kültürler bahçesi olduğunu söyleyebilirim. Onu anlatan ve imleyen renklerinin çeşitliliği ve bu renklerin bir arada oluşudur. Her dil ayrı, özel bir dildir. Hiçbir kültür bir başkasının yerini alamaz. Bu coğrafyada yaşayan insanlar bu uyumu sağlamanın yolunu her zaman bulabilmiş.

Haberin Devamı

Ahmet Güneştekin’in RENKLERİ

Günlük hayatınızda renklerin etkisi nedir?

-Mekân ve renk ilişkisi duyarlı olduğum bir konu. İç mekânlarda aydınlık ve parlak renkleri ve tonlarını görmeyi seviyorum. Eşya ve mobilya tasarımlarını genelde beyaz renkte seçerim. Yaşadığım evin gökyüzüne açılan bir perspektifi olmasını isterim, maviliği görmeliyim. Dış mekânda yeşilin yaydığı dinginliği seviyorum. Doğal ışığın yaydığı duyguyu da seviyorum. Günün saatlerine ve mevsimlere göre ışığın rengi, şiddeti değişim gösterir, nesnelerin renkleri ve bununla birlikte üzerimde yarattıkları etkisi de değişir. Işığın gün içindeki bu değişimini ve nesnelerde bıraktığı izleri izlemeyi seviyorum, en çok da sabah renklerini. Koyu renkli kıyafetler giyiyorum daha çok, siyah ve tonlarını kendime yakıştırıyorum. Ama açık renkli giysilerle de beni görebilirsiniz.

Haberin Devamı

Her insan içinde pek çok rengi barındırır. Sizce bu renkleri belirleyen faktörler nelerdir?

-Renk seçimleri özneldir, hepimizin farklı bir renk dünyası var, rüyalarımızın renkleri bile farklı. Belirleyici olan sanırım deneyimlerimizin rengi. Ben siyahın özgürlük olduğunu düşünürken bir başkası onu ölüm duygusuyla eşleştirebilir.

Renkler olmasaydı: “benim için hayat olmazdı, nefes alamazdım”

İsminiz bir renk olsaydı: “muhtemelen mavi olurdu”

Bir tek renk seçecek olsanız: “seçmezdim”

Gökkuşağına bir renk daha ekleseniz: “siyah ve beyaz renk

Eserlerinizi yaratım sürecinde kırmızı rengin gücünden ne şekilde faydalanıyorsunuz?

-Renkleri konudan bağımsız seçiyorum çoğu zaman ama bir noktada temanın bir unsuruna da dönüşebiliyorlar. Örneğin yeleli ve enerjik biçimde kıvrımlı boynuyla resmettiğim bir at, kapı gözeneklerinden beliren savaşçı portreleri, konusu Troya olan bir eser çalıştığıma işaret ediyor. Savaşçıları Grek değil, Asur kabartmalarındaki gibi kurguluyorum. Kırmızının kullanımıyla o at, bildik tahta at değil, gür yeleleriyle bayağı canlılığa işaret eden bir ata dönüşüyor. Tahta atın benim hayallerimdeki formu ortaya çıkıyor. Ton, parlaklık ve doygunlukları ne olursa olsun farklı renkler için de benzer devinimleri farklı bakış açılarından yaratmak mümkün. Kan kırmızısı olarak adlandırılabilecek kırmızıdan lacivert taşı mavisine kadar bir yelpazede çok çeşitli renkler kullanıyorum. Hangi rengi kullanırsam kullanayım her zaman son derece baskın oluyorlar. İzleyici ilk bakışta kromatik bir saldırı gibi algılayabilir ama hemen ardından formların farkına varabiliyor. Bu kademeli renkler ve geometrik yapıları oluşturan çizgilerin ritmik tekrarını görebiliyor. Bunların hepsi ışığın baskınlaştığı yüzey üzerindeki oyun alanımda hacim ve derinliği göstermek için kullandığım stratejiler.

Haberin Devamı

Yaratıcılık sürecinizde ortaya çıkan renklerin ilham kaynağı kültürel olguların renkleri midir yoksa doğanın özgür, tarafsız ve özgün renklerinden de faydalanıyor musunuz?

-İşlerimde kullandığım temaların çıkış noktası mitolojik hikâye ve efsaneler. Mitolojiyi yeniden yorumlarken renkleri doğada bulduğum haliyle kullanmayı seviyorum. Örneğin Melek-i Tavus kuşunun renk tonları doğada nasıl var oluyorsa benim işlerimde de o şekilde görünüyor. Renkler ve nesneler birbirlerini yok etmeden bir uyum içinde var olabiliyorlar. Mitler her zaman insanın hayal gücünün ve yaratıcı hayallerinin tezahürlerine benzer sembolik bir sistem olarak çalışılmış. Benim yapmak istediğim geçmiş mitsel motiflerin izini sürmek değil, daha çok bir düşünce formu olarak mitin hayatta kalabilmesi ve güncelliğini koruması üzerine odaklanıyorum. Kendi inşa ettiğim formları çalıştığım işlerde sürekli denemeler yapıyorum. Örneğin Medusa figürünü, Batıdaki izleyicilerin doğuda bilindiği şekliyle mitolojik karşılığı Şahmeran olan bir figürle birlikte kullanırken bulduğum renkler benim hayal gücümün bir sonucu oluşuyor. O yüzden her iki yöntemi de kullandığımı söyleyebilirim.

Ahmet Güneştekin’in RENKLERİ

Renklerle olan ilişkimiz çocukluğumuzdan itibaren oluşmaya başlar. Bu bağlamda “kırmızı” renk sizin için ne ifade ediyor? Kırmızı dendiğinde gözünüzde canlanan kırmızı tonu tarif edebilir misiniz?

-Çocukluğumdan gelen bütün nesneler parıltı ve parlaklıklarıyla birlikte düşüncelerimde belirir. Kırmızı bana çocukluk günlerinin arkada kaldığının düşünüldüğü, o çok uzak zamanları hatırlatıyor. Abilerimden bana kalan, el değiştirmekten aşırı yıpranmış ve parlak rengini kaybedince geriye soluk kırmızısı kalmış bisikletim, okul yolunda selesinde resim rulolarını taşıdığım neşeli sürüşlerimi anımsatıyor. Bu anlar bisikletin gerçekliğini ve sesini, kokusunu, hissini ve dilini yakaladığım anlar. Soluk kırmızı o yüzden bana mutlu çocukluğumu hatırlatıyor. Bu duyguyla bisiklet parçalarından çalıştığım Dilek Ağacı’nın rengini ateş kırmızısı yaptım. Renkleri hayal ettiğim şekilde görerek onlara tutunuyorum. Hayal gücümüz bazen tek bir renkli nesnenin üzerine bir ağ atar, ancak bu ağın ipleri daha büyük ve farklı bir imgeler yığınına bağlıdır. En çok kırmızının sarıya kadar gidip tekrar kırmızılaşan tonlarını seviyorum, çocukluk masallarımın figürlerinden Zümrüdü Anka kuşunda kullandığım renkler gibi. Bunlar aynı zamanda Güneş’in, bazen beyaz bir parlaklığa dönüşen renkleri, esasında hayatın ve evrenin renkleri.

Çocuklarla sanat atölyeleri yapan bir sanatçı olarak sizce çocukların renkleri ile yetişkinlerin renkleri arasında farklılıklar var mı?

-Çocukların renk deneyimi yetişkinlerden farklıdır. Onlar için renk maddenin üzerine geçirilmiş bir kılıf değildir ve biçimden önce gelir. Sanki doğal çevreleriymiş gibi renkleri emerler. Renkle özdeşleşmez, daha çok kendilerini renkli bulurlar. Bir çocuk gökyüzüne, gökkuşağına, sabun köpüğüne ya da sihirli fenere bakarak kendini renkten kaybedebilir. Onun için renk, nesnelerin üzerinde asılı duruyor gibi görünür. Büyü renkli nesnede değildir sadece, parıltıda, parlaklıkta, ışık demetindedir.

Sanatseverler eserlerinizi gördüğünde kullandığınız renkler sebebi ile size ait olduğunu anlayabiliyor. Eserlerinizde kendinize ait bir renk dilinizin olduğunu söyleyebilir misiniz? İmza renginiz veya imza renk paletiniz olan renkler nelerdir?

-Gökkuşağının bütün renklerini kullanıyorum. Düşüncelerimde birbirinden farklı dünyaların renkleri ve hikâyeleri birleşiyor. Kullandığım renk tayfı oldukça geniş o yüzden, ama daha çok parlak renkleri kullanmayı seviyorum. Renkleri kendi özgüllükleriyle tanımlıyorum, diğerine olan baskın ya da zayıf yönleriyle değil. Benim için önemli olan öğelerin bir kurala dayanmaksızın yeni bir düzen içinde yan yana var olabilmesi ve karakterlerini sürdürebilmeleri. Renk, biçim ve ışık bileşiminde sıcak kırmızı, soğuk mavi, parlak yeşil, kırmızı ve mavinin karışımı ve ölümcül mor ile karşıtlıklarla patlamalar planlayarak renkleri kullanabilirim. Bu karşıtlıklar ve patlamalar belirli bir ritimde hareket ederler. Renklerin ton ve çeşitliliği çok renkli görünümü oluşturur ve de kurguya hizmet eder. Çizgi, tonlama ve renk düzeneği sayesinde sağlanan ritimle kompozisyon oluşur. Beni işaret edebilecek simge de ancak bu çok renklilik olabilir.

Renkler pazarlama dünyasında tüketici satın alma kararlarını yönlendirme açısından oldukça önemlidir. Size göre bu durum sanat eserleri için de geçerli mi?

-Hem sanat izleyicileri hem de alıcılar olarak düşündüğümde, eserlerimde renk kullanımı çoğu zaman ilgi çeken ilk unsur olabiliyor ama sadece renginden dolayı almak isteyen biri olmadı şimdiye kadar. Olabilir de ayrıca, buna şaşırmazdım. Kullanacağım renkleri seçerken nasıl algılanacağına düşünerek karar vermiyorum. Kendi deneyimlerimin rengiyle oluşan belleğimden ortaya çıkıyorlar.

16 Ekim’de Diyarbakır’da başlayacak olan “Hafıza Odası” sergisi için yaptığınız açıklamalarda ‘Diyarbakır Türkiye’nin hafıza odasıdır, son 100 yıllık hafızayı sorgulayan işler sergide yer alacak…’ diyorsunuz. Bu hafızanın renklerle olan ilişkisinden bahsedebilir misiniz?

-Bu hafızayla ilgili çok görüntü var belleğimde ama unutmadıklarım arasında Cizre’de sokağa çıkma kısıtlamaları döneminde yayınlanan bir kamera görüntüsüydü. Renkleriyle hatırlıyorum bu görüntüleri. İzlemesi çok güç olduğundan belki de. Ekranda operasyon sırasında Cizrelilerin güvenlik güçlerinden saklanmaları için perde görevi gören mavi renkli ağır muşambalar ve rengarenk büyük battaniyeler görünüyordu. Ancak brandalar ve battaniyeler ardına kadar açık, çünkü arkalarında artık gizlenen kimse yok. Görüntüler izleyeni evlerin bodrum katlarına kadar götürüyor. Duvarlardaki sıvalar soyulmuş, çelik ve tuğlalar ortaya çıkmış. İnsanlar her yerdeler, ama aynı anda hiçbir yerdeler. Renkler dünyası yok olmuş. Kalıntılar kasvetli bir griye bulanmış. Yüzyıllardır biriken renkler ve diller yok olmuş, hafızası saldırıya uğramış bir coğrafya artık burası. Bu çöküntünün altında sıkışıp kalan seslerin, ezilip yok olan yaşamların, yok sayılan insanların hafızası bugüne musallat oluyor. Sanat bu unutuluşa karşı direnişin talebini duyabilen bir alan açıyor. Diyarbakır’da sergileyeceğim işleri çalışırken bu düşünceleri izledim.

Aşağıdaki sözcükleri birer renk ile ifade edebilir misiniz?

Mutluluk: Mavi

Hüzün: Kahve ve toprak rengi tonları

Aşk: Mor

Hayal: Mor

Özlem: Mavi

Sadakat: Beyaz

Güven: Beyaz

Gizem: Siyah

Özgürlük: Siyah

Çocukluk: Kırmızı

Güç: Mor

Tutku: Mavi

Sessizlik: Mavi

Gürültü: Kırmızı

Maskülen: Siyah

Feminen: Mor

Bitiş (Son): Gökkuşağı