Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zor günlerden geçiyoruz. Her şey arapsaçına dönmüş durumda.
Pek çok konuda aynı şeyleri düşünüyoruz, söylüyoruz ama iş uygulamaya gelince, çok farklı noktalara savruluyoruz.
Demokrasi, bilim, adalet ve özgürlük olmazsa olmazlarımızın başında geliyor.
Ama gün geliyor, bu konudaki en doğru sözleri söyleyen de en aykırı uygulamalara imza atan da yine biz oluyoruz.
Demokraside, bilimde, yargıda, özgürlüklerde, evrensel kurallar vardır.
Bunlar ne zamana göre ne de kişiden kişiye göre değişir.
Doğru, doğrudur.
Ve zaman, doğru olanı her zaman ortaya çıkarmıştır...
Bilim olmadan olmaz!
Aşağıdaki satırların altına hangimiz imza atmayız ki?
l Sorunlarımızın kaynağı olarak hep başkalarını işaret etmek, sıkıntılarımızın çözümünü dışarıda aramak, bizi yanlış yollara sevk edecektir.
l İlk ayeti, ilk emri “ikra”, yani ‘oku’ olan bir dinin mensuplarıyız. Bizim dinimiz cehaleti emretmiyor, tam aksine, ilmi emrediyor.
l Son birkaç asırdır kitaptan, kütüphaneden, kalemden, tefekkürden daha fazla uzaklaşıyoruz.
l İslam dünyasındaki nüfusun yüzde 55’inin okuma-yazma dahi bilmediği gerçeği yüreğimizi acıtıyor.
l OECD ülkelerinde milli gelirden eğitime ayırılan payın ortalaması yüzde 5.2 iken, bu oran İslam dünyasında yüzde 1’i dahi bulmuyor.
l Soran, sorgulayan, geleceğe dair iddiaları olan bir nesil yetiştirmekte gereken başarıyı gösteremediğimizde ortaya geçici hevesler peşinde koşan, maalesef bir nesil çıkıyor.
l Üniversiteler, bilimin, özgün ve özgür düşüncenin üretim merkezleridir.
l Teröre bulaşmayan, şiddeti kutsamayan her türlü fikrin, her türlü kanaatin üniversitede yeri vardır, yeri olmalıdır.
l Üniversitede kürsüleri sadece ders anlatılan mekânlar olmanın çok ötesinde nitelikli fikir teatileriyle öğrencilerin ufuklarını açmalı, dünyaya, topluma ve kendilerine dair farklı bakış açıları da kazandırmalıdır.
l Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında İslam ülkelerinden sadece bir avuç kurum bulunuyor.
l İslam toplumları olarak en zeki öğrencilerimizi, en parlak beyinlerimizi Batılı eğitim kurumlarına kaptırıyoruz.
l Gençlerimiz kendi ülkelerinde, kendi üniversitelerinde parlak bir gelecek göremedikleri için giderek artan bir oranda Batı’ya yöneliyor. Üstelik bunun için Batı ülkelerine çok ciddi paralar da aktarıyoruz.
l Bu öğrencilerin akademik çalışmalarını bitirdikten sonra doğal olarak kendi ülkelerine dönmeleri, kendi insanlarına hizmet etmelerini bekliyoruz. Ancak çoğu zaman okullarını bitirenler anavatanlarına dönmüyor, eğitim aldıkları yerlerde kalıyorlar.
l Bu durumda alıştıkları hayat standardından vazgeçememe gibi sebepler mutlaka etkilidir. Ancak devleti yönetenler olarak bizlerin, üniversitelerimizin en tepelerindeki isimler olarak da sizlerin, gençlerimizi kendimizden uzaklaştıran asıl sebepler üzerinde düşünmesi gerekir diye düşünüyorum.
l İlmi ve fikir hayatımızın çölleşmesine yol açan bu beyin göçünü önleyecek tedbirleri bir an önce hayata geçirmeliyiz.
l Ne kendimizi tekrar, ne de başkalarını taklit bizi hedeflerimize götürür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, YÖK’ün düzenlediği, İslam Ülkeleri Rektörler Forumu’nda yaptığı konuşmadaki, bu satırların altına, görüşü ne olursa olsun, kim imza atmaz ki... Peki ya uygulamalar ve gelinen nokta?
İşte bu konuda, başta kendisi, YÖK, üniversiteler ve hocalar olmak üzere hepimize önemli görevler düşüyor.
Doğrular çevresinde buluşmak yetmiyor, onu hayata da geçirmeliyiz!..
Özgürlük zamanı!
Gazetecilerin asli görevi, gazeteciliktir.
Ve bu konuda, evrensel görev sınırlarının dışına çıkmadıkları sürece sorgulanmamalılar.
Hata yapmıyor muyuz?
Kim yapmıyor ki!
Önemli olan, eğer ortada bir hata varsa onda ısrar etmemek.
Ama önce hatanın ne olduğuna doğru karar vermek gerekir.
Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlayalım.
Allah’tan idam kaldırılmıştı!
Yoksa çoğunu asacaktık! Ama sonra ne oldu? Kendilerinden özür diledik.
Merve Kavakçı’ya dün TBMM’de yemin ettirmedik, bugün büyükelçi yaptık!..
Suçu ve suçluyu kimse savunmaz, savunamaz, tabii eğer suçlularsa!
Peki ya değillerse?..
Hazır adaleti konuşuyorken, Cumhuriyet davasında bugün ara karar var ve eminiz ki arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşacaklar.
Özetin özeti: Yanlış yapa yapa doğruyu bulma yöntemi binlerce yıl öncesinde kaldı. Hepimizin ortak özlemi, akıl ve bilim toplumu olmaksa, bunu başarmalıyız. Hem de hiç zamana bırakmadan...