Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğer bu ülkede sıradan bir vatandaşsanız yandınız.

Devletin herhangi bir dairesine ulaşmak istiyorsunuz, ulaşamıyorsunuz. Belediyeler onlardan da fena.

Havayolu şirketlerini zaten hiç denemeyin, sinir hastası olur çıkarsınız.

YÖK, ÖSYM ve hele ki MEB için hiç uğraşmayın daha iyi.

Medyayı elbette unutmadık. Onlar da sırça köşkte oturanlardan.

Özel okullara, bankalara, emlakçılara ya da herhangi bir şeyi pazarlayanlara gelince, tüm ilgileri, sizi ikna edip, imzayı attırıncaya kadar!

Telefon şirketlerinin eline ise Allah hiç kimseyi düşürmesin!..

Haberin Devamı

Yukarıdaki listeyi, uzattıkça uzatabilirsiniz.

Ve kime sorsanız, bu durumdan herkes şikâyetçi ama çözüm üreten yok!

Harcanan enerjiye, zamana, altüst olan morallere yazık değil mi? Ülke olarak zaten yeterince gerginiz. Onlar da tuzu biberi oluyor...

Dijital dayatma

Dijital dünya hayatı kolaylaştırmak için var.

Bizimkiler ise adeta insanı çileden çıkartmak için kurgulanmış.

Ne telefon, ne de bilgisayar üzerinden, bir bilgiye ya da kişiye ulaşmanız, adeta mümkün değil.

Sürekli bir yerden, bir başka yere yönlendiriliyorsunuz.

Acil bir durumdaysanız yandınız, ilgili kişiye ulaşıp, bilgi alıncaya kadar ya da size o hizmeti sununcaya kadar, iş işten çoktan geçmiş oluyor.

Bilgiye erişim ne kadar kolay olursa, müşteriye ya da vatandaşa sunulan hizmet o kadar değer kazanır.

Ama bu kimin umurunda.

Müşteri de, vatandaş da kimilerinin gözünde hâlâ köle durumunda ki ekran ya da telefon başında dakikalarca bekletiliyoruz.

Eskiden, devlet dairelerinde bugün git, yarın gel dayatması vardı.

Dijital dayatmalar da onlardan farklı değil.

Şimdi bunu, sonra şunu tuşlayın seansı bittikten sonra, bekleyenler arasında 14’üncü sıradasınız demiyorlar mı, işte o, insanı çıldırtıyor...

Kabahat kimde?

Bir vatandaş olarak, yaşadığımız sıkıntılarla ilgili olarak, elbette kabahatli aramıyoruz. Çünkü biz de bu sistemin bir parçasıyız ve eminim ki birileri de bizlere ulaşmakta sıkıntı çekiyordur.

Başkalarını bilmem ama ben, şaşırtıcı derecede, hep en kolay ulaşılanlardan oldum.

Yaşadıklarımızı başkaları da yaşamasın istedim.

Haberin Devamı

Gelen her telefona bakmaya, gelen her maile ya da mesaja cevap vermeye çalıştım. Çünkü arayanlar durduk yerde aramıyor.

Bazen kendilerinin, bazen de çocuklarının geleceği söz konusu oluyor.

Böylesi bir durumda, birkaç dakikayı, en doğru bilgiyi ve en önemlisi de yaşanılmış tecrübeleri, onlarla paylaşmamak, ne meslek etiğine uyar ne de insanlığa...

Dakikalarca konuşup sizi esir edenler ya da internetten kolaylıkla öğrenecekleri bilgileri benim yerime siz bulsanız daha iyi olmaz mı diyenler olmuyor mu?

Elbette oluyor.

Böyle durumlarda da ya sabır çekip, pireye kızıp yorgan yakmaktan kaçınıyorsunuz...

Ceza yerine ödül

Hemen her alanda olduğu gibi eğitimde de, vergilendirmede de cezalara bayılıyoruz.

Öğrencileri, önce olmadık nedenlerle okuldan atıp, sonra da af çıkartıyoruz.

Tıpkı vergilerde olduğu gibi.

Hemen her konuda bin tane SMS ya da mail gönderen belediyeler, vergiler söz konusu olduğunda, hatırlatma yerine, cezalandırma bilgisi gönderiyorlar.

Tıpkı, hiç uyarmadan hız limitini aştınız ya da İstanbul’un her yerinde otopark var da siz farklı bir yere park ettiniz cezaları gibi!

Haberin Devamı

Eğitimde ise durum içler acısı.

Yanlış olduğu için iptal edilen sorulara itiraz için bile ceza gibi para ödüyorsunuz. Ya da hangi üniversitelerin denkliği olduğunu öğrenmek için kalkıp Ankara’ya gidip, YÖK’e para ödediğiniz gibi.

Sanki yeterince, can sıkıcı konu yokmuş gibi, her işi niye böyle içinden çıkılmaz hale getiriyor ve birbirimizi yiyoruz ki?..

Özetin özeti: Güya, devlet ve benzeri kurumlar hizmetkârımız olacaktı, hep birlikte dijital dünyanın köleleri olduk!..