Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sınav harçlarının yüksek olduğunu nihayet ÖSYM’nin kendisi de kabul etti.
Sınav ücretleri yeniden değerlendirilecek ve muhtemelen indirilecekmiş!
Günaydın!
Bu değerlendirmeyi daha önce yapsaydınız olmaz mıydı!
Gençlerin geleceğine yön veren bir kurum bu kadar yanlış ve bu kadar zikzak yapar mı?
Öğrenciler en ufak bir hata yaptığında çok ağır bedeller ödeten ÖSYM, böylesi durumlarda, çuvaldızını, arada bir de olsa, kendisine de batırıyor mu?..
Batırmalı çünkü eğer disiplin ve kurallara uyum istiyorlarsa, buna önce kendileri uymaları gerekir!..
Doçentlik curcunası!
Hoca sayısı zaten azdı.
Buna bir de FETÖ’cülerin ayıklanması eklenince, açık daha da büyüdü.
Üniversitelerin pek çok sorunu var ve şimdi ona bir yenisi daha eklendi.
Hiç dillendirilmese de, belki de en önemli sorun bu ama ciddiye alan yok!
Farklı branşlarda yeterince profesör olmadığı için doçentlik jürilerine konuyla hiç alakası olmayan hocalar atanmaya başlandı.
Bu durumu önce herhalde bir yanlışlık oldu diye değerlendiren öğretim üyeleri, Üniversitelerarası Kurul’a iade ettikleri dosyaların devamı gelince isyan etmeye başladılar.
Bu bir anlamda, sen araba kullanmayı biliyorsun, uçak kullanmaktan da anlarsın, dolayısıyla, bu hocanın doçentliğini de değerlendirebilirsin mantığını içeriyor.
İşte bu konudaki bazı tespitler:
“Bu dönemde, bütün profesörlere, kendi ana bilim dalının dışında, doçentliğe başvuran adayların dosyaları yağmur gibi yağıyor.
Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmadık!
Bölüm sekreterliğimiz, şu anda iade edilecek dosyalarla dolmuş durumda.
Muhtemelen diğer bölümlerde de aynı durum var...
Daha da vahimi, doçentlik dosyalarında, akademik etik ihlali veya yayın etiğini ihlal eden dosyalarla ilgili ayrıntılı raporlarımızı ilettiğimizde, bunlar Etik Kurul’a intikal ediyor.
Akabinde Etik Kurul’dan “Biz baktık, bir şey yok” mealinde bir cümlelik cevaplar alıyoruz.
Etik Kurul’u kime şikâyet edeceğiz?
Adaylar arasında da şöyle bir dedikodu dolaşıyor:
Efendim, OHAL dolayısıyla, kime ne dosyası gönderilirse, inceleyecekmiş!
Beş kişi çıkmazsa, üç kişiyle sınav yapılacakmış!
Bu şaka olmalı!
Bize böyle bir bildirimde bulunulmadı.
Zaten bulunulması da akla ve mantığa aykırı.
Yani ben geometriciyim. Uygulamalı matematik dosyasını nasıl değerlendirebilirim ki!
Veya bir mühendislik dosyasını.
Elektro- manyetik dalga nedir onu bile bilmiyorum ki ben.
Tamam, yapabileceğimiz her görevi yapmaya hazırız ama yetkin olmadığımız şeyi nasıl yapacağız?
En acısı da, bazı arkadaşlar bunu yapıyor!
Kâbus görüyor olmalıyım...”
Sözlü sınavı
Bu durumdan sadece profesörler dertli değil, doçentliğe hazırlanan doktoralı adaylar da mutsuz:
“Ekim 2015 döneminde Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı’na Doçentlik Sınavı başvurusunda bulundum.
Yayın aşaması sonuçları ile sözlü tarihlerinin açıklanması ağustos ayı içerisinde yapılması gerekiyordu, Şubat-Mart 2017 döneminde yapıldı. Sözlü sınavına da Eylül-Ekim 2016’da girmeleri gerekirken, Şubat-Mart 2017’de girebildiler.
Bu durum, tüm adayların bir dönem gecikmeli sınava girmesine neden oldu.
Mevcut yönetmelik gereğince de ancak Nisan 2018’de başvuru yapabileceğimiz belirtilmektedir.
Öncelikle, yürürlükte olan Doçentlik Sınav Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Sözlü sınavımızın geç yapılması ve yönetmelik gereği iki dönem sonra başvurma durumu, hem zaman hem de hak kaybına neden olmakta ve mağduriyet yaratmaktadır.
Ekim 2015 döneminde başvuru yapan ve sözlüde kalan kişilerin durumunun yeniden değerlendirilip, Nisan 2017 döneminde sözlü sınavına başvuru yapabilmesi bizleri çok mutlu eder!..”
Mazeret sınavı
ÖSYM, YGS mağduru öğrencilere yeni bir hak tanımak zorunda.
Devletin iki farklı kurumu aynı konuda iki farklı uygulama yapamaz!
MEB, TEOG’da mazeret hakkı tanıyorsa, ÖSYM de tanımalıdır!
Çünkü gençlerin gelecekleri söz konusu ve aileler için bundan daha önemli bir şey olamaz...
ÖSYM Başkanı Demir, hâlâ akıl almaz derecede çok katı kurallarını savunmaya devam ediyor.
“Adayları daha önce uyardık” diyor.
Haklı, herkesin kurallara uyması gerekir.
Peki ya kurallar, sorular ve bizzat ÖSYM hatalıysa!
Onlara ne yaptırım uygulanmalı?..
Sınava geç kalanlar için eskiden mazeret sınıfları vardı.
Son dakikada gelenler o sınıflara alınır ve sorun yaşanmazdı.
ÖSYM kuralları daha iyileştireceğine daha da ağırlaştırıyor ama güvenlik zafiyeti, azalacağına daha da artıyor...
Özetin özeti: MEB ve ÖSYM’nin varlık nedeni, öğrencilerin donanımı ve mutluluğu ama bunu hakkıyla yerine getirdikleri çok söylenemez!..