Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Batılı ülkelerle bir kıyaslamaya girdiğimizde, onlarca hatta yüzlerce farklılık bulabilirsiniz.
Onlara göre, artılarımız da var, eksilerimiz de.
Belirlenen kriterler ne kadar objektif olursa, yapılan değerlendirmeler o kadar adil olur.
Kıyaslamaya, bugün, farklı bir pencereden bakıyor gibi olsak da iş yine dönüp dolaşıp eğitime geliyor...
Sokaklarımız, caddelerimiz, parklarımız, bahçelerimiz, kentlerimiz, köylerimiz, bakımsız, hem de çok bakımsız...
Milyon dolarlık evlerin bulunduğu sokaklarda pislikten geçilmiyor, en gözde tatil beldelerimizde de...
Okullarımız da yeterince hijyenik değil, hastanelerimiz de.
En komiği de tatil köyleri!
İçeride adeta yalancı bir cennet yaratıyorlar ama kapının önünü çıktığınızda pespayeliğin her türlüsüne şahit oluyorsunuz...
Oysa atalarımız ne güzel de söylemiş:
Herkes evinin önünü temiz tutarsa, mahalle temiz olur!
Madem öyle, kapı önlerimiz niye bu kadar pis?
Ne oldu da biz bu kadar değiştik?
Kabahatli mahalle sakinleri mi, yerel yönetimler mi, yasalar mı, hepsi birden mi?..
Sorun nerede?
Milli ve manevi değerlerimiz gibi etik değerlerimiz de yerle bir.
Bu dağınıklık fakirlikten, eğitimsizlikten, sistemsizlikten mi, yoksa her şeye karşı duyulan bir tepki mi?
Sosyologlar bu konunun analizini eminim ki çok daha iyi yapacaklardır ama sanki görünen bu dağınıklığımızın arkasında biraz da tepki var.
Öfkeliyiz, kızgınız, kırgınız, en önemlisi de umutsuzuz ve elimizden gelen tek şey, boş vermişlik.
Evimizin dağınık, sokakların kirli, hayatımızın karmakarışık olduğunun farkında bile değiliz.
Sokağa çöp atana, gereksiz yere kornaya basana, kuruyan çiçeklere su dökmeyene, arabasını üç ayda bir yıkayana, üç kelimede anlatacağını 30 kelimeyle anlatana, çorbaya limon yerine turşu sıkana, çiğköfteyle viski içene, her cümlenin arasına bir hakaret, küfür sokuşturana, haftada bir tıraş olana, dizi ve gelin kaynana programlarındaki bayağılıkları yerden yere vuranlara, siyaset ve magazin haberlerinden geçilmeyen haberlere, yüksek sesle konuşanlara, otobüste, metroda yaşlılara, hamilelere yer vermeyenlere kızar, onları eleştirir, başkalarına anlatırız ama hemen hepsini olmasa da pek çoğunu kendimiz de yaparız...
Niye, niye, niye?..
Genetik mi yoksa?..
Son aylarda hem yurt içinde hem de yurt dışında, en doğudan en batıya farklı kentler, farklı ülkeler gezdim...
Onlardaki özene hayranlık duyduk, bizdeki özensizliğe isyan ettik.
Elbette özen her şey değil ama özensizliğin de mazereti olamaz.
Ne olur artık bunu anlayalım.
Ve kendimize doğru bir yol haritası çizelim.
Yoksa geleceği zor yakalarız...
Ve pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da başkalarından beklediklerimizi, önce kendimiz yapalım.
Çünkü bir şeyi öğretmenin en iyi yolu budur!
Özetin özeti: Dünya değişse de aradan bin yıl geçse de bazı alışkanlıklar hiç değişmez. Medeniyetlere beşiklik eden bu topraklarda aksi düşünülemez!..