Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hemen her şey A’dan Z’ye değişiyor. Hem de çok hızlı.
Oysa biz siyasete kilitlendik ve bir adım ötesine geçemiyoruz.
Seçimdi, referandumdu derken, dünyada olup bitenlere Fransız kaldık.
Siyaset dışında yazacak, konuşulacak ne var ki diyenlere, yüzlerce konu başlığı sıralayabiliriz. Örneğin tarım!
Günlerdir yazıyoruz, kimsenin umurunda değil! Aç kaldıklarında, umarım çok geç kalınmış olmaz!
Dijitalleşme de onlardan biri. Adeta, hayatımızı esir aldı.
Görünen o ki daha da alacak. Ama enteresan olan, bu konuda bize verilen rol!
Tüket, tüket, daha çok tüket!
Telefon, tablet, bilgisayar satıcıları için olduğu kadar mobil hizmet sunan şirketler için de en iyi pazarlardan biriyiz.
Her ne kadar bilişim teknolojisi üretmede son sıralarda yer alsak da kişi başına düşen cep telefonu konuşma süremiz ve ekran başında geçirdiğimiz zamanla, şampiyonluğu kimselere bırakmıyoruz.
Yani bize verilen rolün hakkını fazlasıyla veriyoruz.
Dijital Çağ
Önümüzdeki 10 yıllık süreçte, şirketlerdeki dijitalleşme daha da artacak. Örneğin en son bankaya ya da uçak bileti almak için seyahat acentesine veya herhangi bir resmi evrak için ne zaman bir devlet dairesine gittiniz?..
Özel sektör kadar, kamusal kurumların da dijital çağa ayak uydurmaya çalıştıklarını görüyor ve mutlu oluyoruz.
Medya her ne kadar teknolojik anlamda iyi gibi görünse de içerik üretme konusunda sıkıntılı ama yine de fena sayılmaz.
Peki ya eğitim sistemimiz? Okullar, öğretmenler, öğrenciler, veliler, yeni çağa ne kadar hazır?
Son yıllarda çok önemli girişimler oldu ama maalesef sahipsiz kaldıkları için arkası gelmedi.
Bilişim sınıfları ve FATİH Projesi bunlardan sadece ikisi.
Şimdi de kodlama dersinden söz ediliyor.
Keşke başarabilsek ama emin olun o da yaz yağmuru gibi gelip, geçecek...
Uymayan gider
Dijital Çağ’a ayak uyduramazsak ne olur?
Endüstri Çağı’nı kaçırdığımızda ne olduysa o olur. Üretmeden tüketmeye devam eder ve başkalarının oyuncağı oluruz.
Evrim geçiren şirketler ayakta kalır, değişime kapalı olanlar da yok olup gider!
Dünyanın en büyük şirketlerine göz attığınızda, bunu çok net görebiliyorsunuz. Listenin en tepesinde yüzlerce yıllık sanayi devleri değil, son 30 yılda kurulan dijitaller var.
Peki, bu konular ülkemiz gündeminde mini minnacık da olsa yer alıyor mu? Evet demek mümkün değil!..
Dünya daha değişecek
Biz ister bu kervana katılalım, ister umurumuzda bile değil diyelim, dünya yakın bir gelecekte tahminlerimizin çok ötesinde değişecek.
Bu süreçte değişime kafa yoranlar, teknoloji üretenler, ayakta kalacak, ayak uyduramayanlar yok olup gidecek. Örneğin medya sektöründe dünyanın en köklü gazeteleri bir bir kapanmaya başladı.
Peki, bu değişim küresel mi yok yerel mi olacak? Görünen o ki stratejik işbirlikleri sadece siyasette değil, ekonomide de bir hayli öne çıkacak.
İşte bu noktada sorulması gereken soru şu: Buna ne kadar hazırız? Ve çok daha önemlisi, bunu kim ya da kimler, ne zaman, nasıl gerçekleştirecek?..
Sosyolojik değişim?
Her yeni çağ pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.
Hele ki bir de üreten değil, sadece tüketenseniz!
Bu süreçte doktorların, mühendislerin, hukukçuların, işletmecilerin, bankacıların insana bakış açısı ile eğitimcilerinki çok farklı.
Bir eğitimci bir çocuğa, bir gence önce insan olarak bakar, diğerleri ya bir sayı ya da bir hasta, suçlu, tüketici, çalışan veya detay olarak görür.
Tıpkı bankacıların, zorla kredi kartı verdikleri müşterilerinin, bu borçlarını nasıl ödeyeceklerini ve hayatlarının zehir olacağını, zerre kadar düşünmedikleri gibi!
Oysa her şey ama her şey daha yaşanılır bir ülke ve dünya için olmalı...
Özetin özeti: Hâlâ bize biçilen rolü oynayanlardan mı olacağız yoksa rol dağıtanlardan biri olmanın zamanı geldi mi?.