Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Birkaç gündür Berlin’de, International Conference on New Horizons in Education’da (INTE) eğitimin geleceğini konuşuyoruz.

Bu arada dün, Ankara’da yeni müfredat programı açıklandı.

Uzaktan da olsa, detayları, gelişmeleri, tepkileri yakından izledim... Türk eğitim tarihi açısından dün çok önemli bir gündü. Çünkü eğitimin, dolayısıyla, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini yönlendirecek olan yeni Milli Müfredat Programı açıklandı.

Çöpe atılan önceki müfredat da yine aynı iktidar tarafından 2005’te büyük bir reform olarak sunulmuştu! 10 yıl önceki Bakan Çelik’in sunumu ile dünkü Bakan Yılmaz’ın sunumu sanki birbirinin aynıydı.

Haberin Devamı

Kötü olan çöpe atıldı, iyi olan getirildi.

Peki, eğitimin anayasası olarak görülen müfredat programları bu kadar sık değişmeli mi?

Dünyada da bu kadar sık değişiyor mu? Evet demek mümkün değil. Geliştiriliyor ama bu kadar sık değiştireni bulmak hiç de kolay değil.

Berlin’de konuşulanlarla, Ankara’da yürürlüğe konulan yeni, yerli ve milli müfredat birbiriyle ne kadar örtüşüyor, yakında göreceğiz.

Eğitim sistemimizin ciddi sıkıntılarının olduğu kesin, yeni arayışlar içerisinde olunması da takdire şayan.

Peki, amaç, bu sıkıntıları ortadan kaldırıp çağı yakalamak mı yoksa iddia edildiği gibi arkasında başka gerekçeler mi var, hep birlikte göreceğiz...

Ülkemizin coğrafi konumu ve okulların donanım farklılıkları nedeniyle, yeni müfredat programını, ne kadar mükemmel olursa olsun, her okulda eşit şartlarda uygulamak mümkün değil.

Örneğin birleştirilmiş sınıflar ve ikili eğitim yapılan okullarda nasıl uygulanacak?

Eğitimin ana omurgası öğretmendir. Peki, öğretmenlerimiz yeni müfredattan ne kadar haberdar? Daha da önemlisi, onların ne kadar görüşü alındı ve öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri yeni müfredata göre ne kadar hazırlıklı?

Ben yaptım oldu demekle reformlar gerçekleşmiyor. Buna defalarca şahit olduk ve sanki bir yenisiyle daha karşı karşıyayız.

Umarız, sınava dayalı ezberci eğitim sisteminden çocuklarımızı kurtaracak yeni bir anlayış gelir ama bu çok zor gözüküyor.

Haberin Devamı

Çünkü, olaya pedagojik değil, ideolojik yaklaşıldığı yönünde iddialar var.

MEB’in öncelikle bu kaygıları gidermesi gerekir.

Milli ve manevi değerlerle donanmış, ülkesiyle gurur duyan, kendi kendine yettiği gibi, dünyayla yarışan nesiller yetiştirmek hepimizin ortak arzusu ve umarız atılan bu adım, bu hayalimizi gerçekleştirir...

Yoksa derin bir hayal kırıklığı ve güvensizlik yaratır ki bu da eğitime yeni bir darbe olur...

Sakarya’dan Berlin’e

Sakarya Üniversitesi’nin öncülüğünde, çok önemli partnerlerin ev sahipliğinde gerçekleşen konferansta, uzun süredir çok önemsediğimiz iki konunun da ele alınması, başkalarını bilmem ama beni çok sevindirdi.

Bunlardan ilki iç ve dış göçlerin yarattığı sorunlar ve öğrencilere etkisi, ikincisi de internet kullanımının çocuklar üzerinde yarattığı travmalardı.

Harvard Eğitim Fakültesi dekanının da katıldığı konferansta Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından katılımcılar vardı. Ayrıntıları www.int-e.net adresinde bulabilirsiniz...

İşte ikinci günden bazı satır başları:

Haberin Devamı

- Göçlerin yarattığı en önemli iki sorun, dil ve din!

- Çocuklar arasında ötekileşmeyi kaldırmaya çalışıyoruz.

- Göçle gelen çocuklar dışlanmasın diye öğretmenlere de eğitim veriliyor.

- Göçle gelen öğrencilere öncelikle insan haklarına saygı duyma öğretiliyor.

- En çok göç alan dört ülkede araştırma yapıldı. Öğrenciler, bu proje sayesinde, gittikleri ülkeye nasıl adaptasyon sağlayacaklarını ve sorunlarla nasıl başa çıkacaklarını öğrendiler.

- Öğrencilere, göçün kötü bir şey olmadığını vermeye çalıştık ve bunu çok olumlu karşıladılar.

- Birlikte yapılacak aktiviteler konusunda öğretmenler de sürekli bilgilendirildi.

- 12/15 yaş çocuklara birlikte aktive yaptırdık, kaynaşmaları, konusunda çok önemli sonuçlar elde edildi.

- Çocuklara kimlik kazandırma ve yeni ülkelerine alışmaları için çeşitliliği öğreten aktiviteler, oyunlarla kazandırıldı.

- İnternette gördükleriniz sizi en çok ne zaman korkuttu?

- Pedofolileri görünce!

- Ayrımcılığı görünce çok korktum.

- İntihalci çok yaygın olduğunu görünce şok oldum.

- Gördüğüm yalan haberler beni çok korkuttu.

- Harvard Gazetecilik Okulu’nda yalan haber nasıl yazılır diye ders açıldı. Yalan haber nasıl yapılır ve nasıl etki yaratırı öğrenmek için.

- Tüm haberleri yalan olan bir gazete çıktı ve 60 bin satıyor.

- Çocuk oyunları korkuttu.

- Ödev siteleri pornonun en yoğun olduğu yerler, girince çok korktum.

- Konuşma özgürlüğü ile mahremiyet nerede başlıyor nerede bitiyor?

- Teknoloji aracılığı ile insan hayatının nasıl mahvedileceğini anlatan dizileri izleyince çok korktum...

Aslında bugün uzun uzadıya Berlin’i anlatacaktım ama araya Ankara’daki yeni müfredat ve önemsediğim konular girince, Berlin’i ve Almanya’yı bir sonraki yazıya erteledim. Oysa anlatacak pek çok ayrıntı vardı...

Ama bir göç ve müptela derecesinde internet kullanıcısı ülke olarak diğer iki konu daha fazla ilgimi çekti.

Özetin özeti: Arada bir deve kuşu gibi kuma gömdüğümüz kafalarımızı dışarı çıkarıp dünyada olup bitenleri izlemekte sonsuz yarar var...