Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversite sınav sonuçları gençlerin üniversiteye, dolayısıyla, eğitime küstüğünün en önemli göstergesiydi.
Daha düne kadar, üniversite olsun da neresi ve hangi bölüm olursa olsun diyen gençlerimiz bugün artık çok seçici.
Gelecek vadetmeyen bölümlerde, bırakın öğrenim görmeyi, tercih bile etmiyorlar.
İşte bu yüzden, bu yıl tam 214 bin kontenjan boş kaldı.
Kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte bu sayının 300 bine çıkması bekleniyor.
Bir başka deyişle, her üç kontenjandan biri gençlerin ilgisini zerre kadar çekmedi.
Peki, daha iyi bir gelecek ve üniversite hayaliyle yanıp tutuşan gençler yok mu?
Fazlasıyla var.
Bu yıl rekor bir katılım vardı.
Tam 2 milyon 265 bin aday üniversite hayali için başvurdu ama sunulan kontenjanlar kendilerine iyi bir gelecek sağlayamayacağı için ellerinin tersiyle ittiler.
İşte bu noktada, çok çarpıcı iki analiz ortaya çıkıyor.
İlki, MEB’in başarısızlığı yani lise öğrencilerinin YÖK’ün koyduğu en sıradan barajları bile aşamayacak kadar donanımsız olmaları, ikincisi ise YÖK’ün kontenjan belirlemedeki öngörüsüzlüğü.
Asli görevi ülke ihtiyaçlarına göre yükseköğrenimdeki insan gücü planlamasına yön vermek olan YÖK, gençleri tanımaktan o kadar uzak ki ilgilerini çekecek kontenjanlar yerine, günümüzde artık hiçbir geçerliliği olmayan meslekleri gençlere dayatmaya çalıştı ama ilgi görmedi.
Geriye dönüp baktığımızda, YÖK’ün öyle ya da böyle, kalite ve gelecek adına attığı bazı adımlar var.
Örneğin baraj puanı getirmesi, örneğin stratejik alanlara burs vermesi!
Peki, MEB ne yapıyor?
Sadece seyrediyor.
Başarı dibe vurmuş, gençler eğitime küsmüş, dağa taşa açılan üniversiteler boş kalmış, hatta bazı bölümler, tek öğrenci tarafından bile tercih edilmemiş, okul birincileri bile açıkta kalmış, umurunda bile değil.
Oysa eğitimin asıl patronu ne YÖK ne de ÖSYM!
Siyasi sorumluluk tamamen iktidarda ve dolayısıyla MEB’de!
Şu aşamada çıkıp, tıpkı YÖK gibi onların da bir analiz yapıp, bu tartışmalı tablonun sonuçlarını değerlendirmesi gerekirdi.
Yapmıyorlar, çünkü, kendilerine hesap soran kimse yok!..
YÖK ne diyor?
YÖK analizinde çok fazla detay var ama dikkat çektiği şu konular çok önemli:
Boş kalan program kontenjanlarına bakıldığında, önemli kısmının mezuniyet sonrası istihdam endişesinin olduğu veya arz ve talep dengesinde güçlük yaşanan programlar esaslı olduğu değerlendirilmektedir. Örneğin, eğitim fakültesi programları arasında en düşük doluluk oranının istihdam alanının oldukça daraldığı Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği alanında olması arz ve talep dengesinin doğal bir sonucu olarak değerlendirildi.
Tercih edecek öğrenci sayısı, geçtiğimiz yılla karşılaştırıldığında, önemli bir değişiklik olmamasına ve kontenjanlarda artış olmasına rağmen boş kontenjan sayıları öğrencilerimizin daha bilinçli ve seçici bir tercih sürecinde olduğunun göstergesidir.
Geçmişte başarı sıralaması 1.420.000’lerde olan eğitim fakültelerine yerleştirme taban puanı 240.000 seviyesine çekilmiştir.
Kontenjan planlamasında önceliğimiz, kontenjanların ve yerleşen sayılarının hadsiz hesapsız artırılması değildir. Sistem, önceden yapılan planlamalarımız dahilinde çalışmakta olup yetkinlik ve yeterlilik dikkate alınarak büyüme gerçekleştirilmektedir.
Dışarıdan bir bakış!
TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın açıklaması ise çok çarpıcı:
Anadolu’nun her yerinde siyasi talepler neticesinde, plansız şekilde açılan üniversitelerdeki yetersiz teknik ve akademik altyapı gençlerimize bir gelecek vaat edilemediğinin açık göstergesidir. Bu sebeple, öğrenciyi geçici süreli tüketici olarak gören ve bu doğrultuda inşaat sektörünü besleyecek biçimde üniversiteler inşa edilmesine yol açan bu zihniyetin derhal yükseköğretim sisteminde bir planlamaya gitmesi, ‘Her kente bir üniversite’ gibi popülist söylemleri terk etmesi ve yönünü bilimden yana çevirmesi zorunluluktur...
Özetin özeti: En değerli hazinemiz, gençlerimiz. Peki, onları geleceğe ne kadar doğru hazırlıyoruz? MEB, YÖK, ÖSYM bu konuda ne kadar yeterli?.