Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk’ü anlamak ve anlatmak için ne yazı yeter ne de kitaplar.
Kısacık ömre böylesine görkemli bir mücadeleyi sığdırmak her faniye nasip olmaz!
Mustafa Kemal, Liderlerin Yüzyılı olarak bilinen 20. yüzyılda, UNESCO tarafından kendi adına yıl ilan edilen tek lider oldu.
UNESCO, üye 156 ülkenin oybirliğiyle 1981 yılını dünyada “Atatürk Yılı” ilan ederken, kararın gerekçesinde bakın ne dedi:
“Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.”
Fazla söze ne hacet diyeceksiniz ama onu hâlâ anlamayanlar için anlatmaya devam etmeliyiz.
Eninde sonunda, en muhalifleri bile onu ayakta alkışlayacaktır. Çünkü onlara, kendisine muhalefet etme hakkını veren de bizzat O’dur!
Atatürk = Özgürlük
Atatürk’le ilgili on binlerce anekdot var ve hepsi de birbirinden çarpıcı.Ama onu üç kelimeyle anlatın deseniz, herkese göre değişebilir. Bana göre, ilki barış, ikincisi özgürlük, üçüncüsü de çağdaşlık olurdu.
Savaşların en kanlısını yaşadığı için hep barış istedi, işgallerin en ağırını gördüğü için ille de bağımsızlık dedi, çağı yakalayamadıktan sonra her şeyin teferruat olduğunu bildiği için referansımız akıl, bilim ve çağdaşlık dedi.
İşte onu en iyi anlatan bir tespit:
“Türk bir anne ile Amerikalı bir babanın kızıyım. Ama ne mutlu Türk’üm diyene. Çünkü her şeyden önce ben Türk’üm ve bir Atatürk kızıyım. Atatürk olmasaydı, ben bugün burada olamazdım. Şu anda sahip olduğumuz bütün özgürlükleri, keman çalma özgürlüğümü, sizinle sohbet etme özgürlüğümü Atatürk’e borçluyum. Müziğimle, vatanıma ve Atatürk’e borcumu ödemeye çalışıyorum.”
Peki, o kimdir?
1920’li, 30’lu yıllar, dünyadaki değişimin yaşandığı en zor dönemdi. Dinsel ve geleneksel imparatorluklar çöküyor, yeni ulus devletler kuruluyor ve adeta yeni diktatörler çağı yaşanıyordu.
O ise egemenliğin, hilafetin, gücün kendi emrinde değil, halkın elinde olmasını istiyordu. Kolay olmasa da bunu başardı.
Peki, Mustafa Kemal kimdir?
Asker mi, teşkilatçı mı, devlet adamı mı ya da kimilerine göre, örneğin Padişah’a göre vatan haini mi?
Tarih onları da sorguladı, O’nu da!
Eseri de, kendi de ortada.
O, her şeyden önce bir akıl, mantık ve hesap adamıydı, ülkenin kaderine damgasını vuracak ve çağın olaylarına yön verecek kadar güçlü, tarihi bir şahsiyet ve büyük bir yurtseverdi. Ama en önemlisi de O, ülkesine ve ulusuna âşıktı.
“Eğer bir gün benim söylediklerim bilimle çelişirse, söylediklerimi değil, bilimi esas alın” diyecek kadar asildi!
Bu yüzdendir ki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” demişti.
Bugün hâlâ büyük bir coşkuyla özlemini duyuyor ve hâlâ onu ve eserlerini minnetle anıyorsak, bu yüzdendir.
Özetin özeti: O, o günün koşullarında mucizeler yaratmış ve gelecekte kendisinden ileri gitmenin Atatürkçülük olduğunu söylemişti! Peki, bunu ne kadar yerine getirdik, getirebiliyoruz, getireceğiz?