Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Liselere girişin nasıl olacağı hâlâ belli olmadı.
Üniversiteye giriş arapsaçına döndü.
Atamalar konusunda çıt yok.
Ya iş, ya eş konusunda hâlâ mağduriyetler yaşanıyor.
Yardımcı doçentliğe yeni bir düzenleme geliyormuş.
Okullarda hemen her gün yeni bir şey için para toplanıyor.
100 bini aşkın ortaokul mezunu hâlâ okulsuz.
2017 KPSS’ye girenler yeni bir atama, üniversiteden ilişiği kesilenler af bekliyor.
Peki ya diğer sorunlar?
Onları da sıralamaya kalksak, değil bu köşe, sayfanın tamamı yetmez.
Dayatmaya hayır!
Nüfusun üçte ikisi eğitimle içli dışlı olunca, sorunlar hiç bitmiyor.
Biz sınavlarla uğraşırken, kış geldi kapıya çattı ve pek çok okul yakacak sorununu hâlâ çözebilmiş değil...
Liselere girişte MİS gelecek dendi ama arkası gelmedi.
Muhtemelen bu hafta içerisinde netlik kazanacak.
Kazanmalı da çünkü öğretmeni, öğrencisi, velisi, yayıncısı herkes önünü görmek istiyor.
Üniversiteye girişte ise akıl ve sağduyu mu galip gelecek yoksa ego mu?
Bunu hep birlikte göreceğiz.
YÖK’te azıcık vicdan varsa, yeni sistemi bir kez daha gözden geçirir ve kapalı kapılar ardında sistem yaratmaktan vazgeçer.
Akıl akıldan üstündür ve herkesin söyleyeceği bir çift sözü vardır.
Bizler bir şekilde görüşlerimizi bu sütunlarda dile getiriyoruz ama nice değerli öğretmenlerimiz, eğitimcilerimiz var, onlar da mutlaka dinlenmelidir.
YÖK, yeni sistemi, ilk açıkladığı şekliyle, hem de bu yıl uygularsa, kendini cadı kazanının içinde bulur ve diğer projelere de ne enerjisi kalır ne de zamanı.
Tarih ve felsefe grubu öğretmenleri kapı önüne konulmaya başlandı.
Peki, yarın hangi derslere sıra gelecek!
MEB ve YÖK buna seyirci kalamaz! Kalmamalı da.
Lise ve üniversitelerde hangi derslerin okutulacağına YÖK değil, MEB ve üniversiteler karar vermelidir. Çünkü onlar, eğitime sınav odaklı bakmıyorlar. En azından bakmamaları gerekir.
Sınav odaklı bir eğitimin kimseye yararı olmadığını hâlâ anlayamadık mı?
YÖK, yardımcı doçentlik konusunu da üniversiteye girişte olduğu gibi akademik temayüllere uygun olarak değil de talimatlara göre hareket ederek çözmeye kalkarsa, o da ciddi bir tartışma konusu olacaktır.
Yardımcı doçentlik yani asistan profesörlük, başta ABD olmak üzere pek çok ülkede var ve olması da gerekir...
Kaldırdık demekle de kalkmaz!..
Ve bir soru?
“14 yıllık öğretmenlik yaşamım boyunca gördüğüm liselere giriş sınavları, hepsi en iyiydi, hepsi sınav kaygısını en aza indiriyordu, hepsi en adildi, hepsi en eşitlikçiydi, kısacası, hepsi en muhteşemdi! Sonlarını hep birlikte gördük, bundan sonra farklı bir şey getirileceğine inancım yok, bunu böyle kabul ettim.
Lakin sormak istediğim bir şey var, ben basit bir öğretmenim, benim fikrimi almamalarını yadırgamam elbette, ancak bu kocaman ülkenin profesörleri, doçentleri, eğitim bilimcileri neredeler?
Sizi yüceltecek olan ‘Siz ne derseniz o doğrudur, biz her şeyi buna uydururuz’ demek değil, gördüğünüz yanlışı söylemektir. Biz bile buradan bir şeylerin yanlış gittiğini görebiliyoruz...”
Özetin özeti: Bu böyle gitmez!