Ali Ağaoğlu

Ali Ağaoğlu

aliagaoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Küreselleşme son otuz yılda bize ne vaat etmişti? Mal, hizmet, sermaye ve emek dünyada serbestçe dolaşacak, refah her kesime eşit olmasa da benzer şekilde dağılacaktı. Böyle oldu mu? Hayır!

Mal, hizmet, sermaye serbestçe dolaştı. Lakin emek serbestçe dolaşamadı! Dünya ticaretindeki sınırlar kaldırıldı veya azaltıldı. Bu sayede mal, hizmet (örneğin bankacılık) ve sermaye serbestçe her ülkeye girdi. Buna karşın, emeğin serbestçe dolaşımı önündeki engeller yükseltildikçe yükseltildi! Emek serbestçe dolaşamadı. Bu neye yol açtı? Küresel gelir dağılımı her geçen gün daha da bozuldu ve bozulmaya da devam ediyor.

Haberin Devamı

Müsaadenizle basit bir örnekle açıklayayım. Dünya haritasını önünüze koyun. Doğuda Avustralya ve Çin’den başlayın, ABD’den çıkın. Kolay olsun diye sadece alışveriş merkezlerine baktığınızda, markaların üçte ikisi küresel markalar. Bu durum bankacılık, otomotiv, mühendislik ve hatta yönetim danışmanlık hizmetlerinde de böyle. Geriye kalan üçte bir marka yerel olanlar. Küreselleşme “masalı” dünyaya anlatılmadan önce, bu oran en kötüsünden birçok ülkede tam tersineydi.

Popülist söylemler

Küreselleşmeyle az sayıda firma/marka dünya ticaretinde, tüketiminde önemli bir paya ulaşırken, yerel firma ve markalar ya bu firmalar tarafından “yutuldular” ya da ‘piyasadan çekilmek zorunda bırakıldılar’. Hal böyle olunca da gelir dağılımı önemli ölçüde bozuldu; servet daha önceleri çok sayıda insana dağıtılırken, az sayıda insana/firmaya akar hale geldi. Ekonomik dünyada yaşanan bu değişimin kaçınılmaz bir şekilde sosyolojik bir karşılığı da oldu.

Gelir dağılımındaki bozulma, sebebinin ne olduğunu tam olarak anlaşılamasa da, popülist söylemlerin öne çıkmasına sebep oldu. Fakirleşen insanlara gerçek sebebin küreselleşme olduğundan söz etmeksizin, fakirliklerinin sebebini bir “dış düşman” olarak sunan popülist politikacılara teveccüh arttı. Popülist politikacılar da belki gerçek sebebin ne olduğunu bilmiyorlardı.

KÜRESELLEŞME LANETİ
Ancak toplumdaki genel rahatsızlığı hızlı teşhis eden kurnaz politikacılar, fakirliğin sebebini şu veya bu gösterdiler, popülist söylemlerle iktidara geldiler.

Haberin Devamı

Asıl sebebin ne olduğunu kendileri de tam olarak teşhis edemediklerinden, elde ettikleri iktidarı koruyabilmek adına bu politikacılar, önce popülist idiler. Sonra otoriter, daha sonra da totaliter oldular.

Haritaya bir bakın

Biraz evvel önünüze koyduğunuz dünya haritasına yeniden bakın. Filipinler’deki Dutarte, Çin’de ömür boyu iktidar şansını elde eden Xi, Orta Asya’dakileri geçiyorum, Rusya’da Putin, G. Afrika’daki Zuma (yerinden olsa da yapıda çok büyük bir değişiklik yok!) Polonya’daki ikizlerden iktidarda olmayan ama iktidar olan Jaroslaw A. Kaczyinski, Macaristan’da Orban, Almanya’da yükselen sağ popülist AfD hareketi, Fransa’da Le Pen’in hareketi, Hollanda ve Avusturya’da kıl payı iktidarı alamayan sağ hareketler ve nihayet Brexit ile Trump...

Brexit referandumunda İngiliz halkı, fakirleşmelerinin suçlusu olarak AB’yi gördüler ve çıkalım dediler. Halbuki suçlu AB değil, küreselleşme idi. Anlayamadılar! Küreselleşmenin kalelerinden biri olan Londra kalalım derken, İngiltere’nin Londra dışındakilerinin hepsi çıkalım dedi.

Haberin Devamı

Küreselleşmenin tabutuna çiviyi çakan son isim aslında Trump oldu. Yine küreselleşme nedeniyle, biraz da 2008 krizi sonrası uygulanan mali politikaların da etkisi vardı ya neyse; fakirleşen ya da gelir dağılımı bozulan Amerikalılar Trump’a oy verdiler. O da aslında popülist söylemlerle iktidara geldi. Otoriter olmaya çalışıyor, totaliter liderleri kendine örnek alıyor. O yüzden ne yapacağı bir türlü kestirilemiyor.

Küreselleşmenin laneti de bu: Popülizm güç kazanıyor; otoriterleşmek, fırsat bulursa da totaliterleşmek istiyor! Sonumuz hayır olsun...