Emirgan yeni mahalle barı La Boom’a kavuşmuşken, işletmecilerin kullanmayı pek sevdiği ‘mahalle barı’ kültürüne kısa bir bakış atalım
Nasıl otelin ‘ev sıcaklığı/rahatlığı havasında’ diye ambalajlananı makbulse, barın da ‘mahalle barı tadında’ diye sunulanı seviliyor, sahipleniliyor. Her bulunduğu muhiti kucaklamak, konu komşunun çat kapı uğradığı yere dönüşmek isteyen basıyor sloganı: Mahallenin yeni barıyız. Oysa kıvamı öyle kolayca tutan bir tarife sahip değil mahalle barları. Kaba tarifinde şu malzemeler olmalı:
* Rahattır, kasmaz: Rahat, malum göreceli bir kavram. Bebek’te oturan kişi Lucca’da kendini rahat hissederken, muhite yabancı biri aynı rahatlığı hissetmeyebilir. Burada hedef kitle, mahalle sakinleri.
* Kalıcıdır, gitmez: Anlık heyecanlarla, dönemsel yatırımlarla dönmez. Bugün var, yarın yok havası esmez. Tabelası sağlam çakılmıştır, kolay kolay çıkmaz. Bilirsiniz ki, her mahallenize dönüşte o oradadır.
* Bütünün parçasıdır, bölünmez: Tabağından çanağına, mönüsünden dekoruna buram buram ‘mahalle’ kokar. Yama durmaz, eğreti gözükmez.
* Zincir değil, tektir: Kitchenette, House Cafe gibi eli kolu her yere uzanmamıştır. Tek şube olmanın özenini taşır üzerinde. Etiler’de All Sports Cafe, Bebek’te Lucca, Nişan-taşı’nda Biber ve Delicatessen, Galata’da Mavra ve bir zamanlar Cihangir’de Smyrna ve White Mill birkaç güzel, şık mahalle barı örneğidir, mesela.
Kıvamı tutmuş
Mahalleler arası tur sonrası, gelelim halkaya eklenen son zincire. Emirgan da nihayetinde ‘mahalle barına’ kavuştu geçenlerde: La Boom. Giden/gören, oturan/kalkan herkesin dilinde aynı tabir: “İstanbul’un yeni Lucca’sı.”
La Boom, yeni bir Lucca olmasa da tarifine uygun bir mahalle barı olduğu kesin. Şimdiden ağızdan ağıza yayılmış, kapısında spor arabalar birikmiş durumda. Denize sıfır, manzarası şahane. Kokteyllerde kullanılan malzemeler enteresan: Yasemin çayı, taze adaçayı yaprağı, maydanoz, hatta doğal Viagra bile mevcut shaker içinde. Kahvaltı seansı ayrı, akşamüstü içki faslı ayrı. Her haliyle Emirganlı duruyor. Kıvamı tutmuş La Boom, kışın çok konuşulur.
Yeni slogan: “Baklavalarımla anılmak istemiyorum”
Sen git, tüm kış spor salonundan çıkma, omuzları/kolları/bacakları şişir babam şişir, plaj sezonu açılınca, kışın dökülen terlerin tek tek meyvesini almak adına en magazin sularda boy ver, en popüler beach’lere balıklama atla, sonra çıkıp ekran karşısına dert yan: “Kaslarımla değil oyunculuğumla anılmak istiyorum” Cümlenin sahibi, genç oyuncu Çağatay Ulusoy. Dizisinin yeni fragmanını izleyince neden oyunculuğunun değil kaslarının haber olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Mimik yok, duygu yok, his yok. Varsa yoksa, kas. Sıfır gram yağ eşittir sıfır gram oyunculuk denklemini bozmak, oyuncunun kendi elinde. Spor salonunda geçirdiği zamanın 10’da 1’ini, oyunculuk dersi alarak geçirebilir pek âlâ.
