Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öyle çok yapboz yaparak büyüyen bir millet de değiliz ama... Nereden geliyor acaba bu oyuna merak? İşin kötüsü çok da büyük skalada oynanıyor. Ülke genelinde. Hem fiziksel hem kavramsal imkanlar zorlanıyor parçaları bir koyar bir kaldırırken. Uzun vadede etkili olacak şekilde ama düşüncesizce yapılıyor bütün hamleler. Bu iş Red Kit’in burnunu yanlış yere koymaya pek benzemez. Sonra, onun yeri orası değilmiş, burasıymış diyemezsin, iş işten geçmiş olur.
Zeytinburnu’nda çoktan dikilmiş, ama tarihi yarımadanın siluetini bozduğu ortaya çıkınca mahkemelik olan ve hakkında yıkım kararı verilen (karar eğer Danıştay İdare Mahkemesi’nin kararını onaylarsa uygulanacak) kuleler buna güzel bir örnek. Koca kuleler yıkılacak. Bu kadar basit yani. Bir mimar da hesap etmemiş yapacağı binanın mevkiinde yaratabileceği problemleri. İzni veren zaten sormamış.

İstanbul oyuncak
Taksim Meydanı’nı bir beton yığını haline getirdikten, Beyoğlu’nda var olan ağaçları kestikten sonra Taksim Meydanı’na bolca ağaç dikeceğiz demek bir başka güzel örnek. Canım ne olacak, beğenmezlerse sonra gene sökerler. Ne fark eder? İki günlük iş. Anlık kararlar vermek bizde bir gelenek. Sadece bu hükümetin işi de değil. Gelen yapmış, giden bozmuş. İstanbul’un dili olsa da konuşsa. Herhalde ben sizin elinizde oyuncak mıyım diye isyan ederdi. Üçüncü havaalanının yapılacağı alana kuş bakışı bakıldığında köstebek yuvası gibi. Her taraf delik deşik. Taş ocağının biri açılmış, biri kapanmış. Zamanında kim izin verdi, nasıl oldu? Kim bilir? Dedim ya yapboz oyunu.
Ama bu fikirsizliğin elinden çeken bir tek İstanbul mu? Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar çıktı “HES’lerle ufak dereleri mahvediyoruz. 10 megavattan az enerji üretecek HES’lere kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bundan sonra bunun hesabını sorarsınız” dedi. Başta bunu deseydi iyiydi de biraz geç kalındı. Olan oldu mu? Oldu.

Ağız yerine burun
Karadeniz’e sahil yolu yapıldı. Memleketin insanı denize uzaktan uzağa bakar oldu, her türlü itirazda bulunuldu, dikkate alan olmadı. Misal projenin Fındıklı ve Ardeşen ayağı ile ilgili olarak bölge sakinleri 2005 yılında Danıştay’a dava açtı. Dava dilekçelerinde sahil yolunun vereceği zararları tek tek anlattılar. Sonunda söylediklerinde hakları olduğuna kanaat getirilmiş olacak ki, tam sekiz yıl sonra Fındıklı ve Ardeşen geçişlerine yargıdan iptal kararı çıktı. Geçmiş olsun! Ne yapalım şimdi biz millet olarak? Elimize balyozu alıp yıkım işine mi girişelim?
Şimdi Kanal İstanbul ve 3. havalimanı bölgesinde kurulacak yeni İstanbul için şu meşhur görünmez düğmeye basılmış. Proje kapsamında beş köye kamulaştırma tebligatları ulaşmaya başlamış. Yine itirazlar var. Hem de öyle kuru kuruya değil. Uluslararası platformda önemli isimlerin uyarıları var. Sadece İstanbul’u değil, Karadeniz’i, uzun vadede Ege’yi bitirirsiniz diyorlar. Dinleyen yok. Ama bu iş kule yıkmaya benzemez. Bu yapboz oyununda dönüşü ve telafisi olmayan çok büyük bir hamledir. Durduramazsak burun olacak yerde ağızla idare etmek zorunda kalırız. Bu manzaraya hazır mıyız?