Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıl 2000. Eşimle yeni evlenmişiz, gencecik insanlarız. Ben öyle etine butuna dolgun biri değilim, olduğumdan da genç görünüyorum. Keza eşim de. Teşvikiye’de bir apartmanın beşinci katına taşınmışız. Üst katta biri oğlan diğeri kız iki çocuklu bir aile oturuyor. Evin beyi bilindik bir müteahhit, Rizeli, içkiyi pek seviyor, bazı akşamlar apartmana geç saatlerde gelip ortalığı birbirine katıyor. Ancak hayatları bunun haricinde rutin, sakin.
Asansör olmadığı için ailenin fertleriyle sık sık merdivenlerde rastlaşıyoruz, fakat hiçbiri dönüp selam vermiyor, verilen selamı da almıyor. Birkaç kez bir şey sormaya çalıştığımda duvara konuştuğumu hissediyorum, vazgeçiyorum.

Evlilik cüzdanını getir
Derken bir gün banyonun tavanı akmaya başlıyor. Evin içinde adeta sağanak yağmur var. Eşim ben gidip bir konuşayım diyor, yukarı yollanıyor. Ben de ailenin suratsızlığını bildiğimden konuşmaları dinlemek için kapıyı aralık tutuyorum ve kulağımı dışarı veriyorum.
Kapıyı evin erkeği açıyor, eşim durumu izah ediyor. Adam başlıyor söylenmeye, bizi ilgilendirmez diyor, “Zaten aşağıda kim yaşıyor belli değil. Giren çıkan kim belli değil, burası aile apartmanı, bana ne sizin banyonuzdan.” Eşim yavaştan delirmeye başlıyor, ama kendini kontrol ediyor, diyor ki “Nasıl aşağıda kim yaşıyor belli değil. Ben ve eşim yaşıyoruz. Gelip giden de arkadaşlarımız, ailemiz.” Adam alaylı bir şekilde “Bırak Allah aşkına” diyor, “Siz evli değilsiniz.” “Evliyiz” diyor eşim, adam da “Evlilik cüzdanınızı görmeden katiyen inanmam. Git getir” diye cevap veriyor. “Sen sizinkini göster ben bizimkini” diye noktayı koyuyor eşim. Ben bunu duyar duymaz hemen gidip evlilik cüzdanını buluyorum, hazır ediyorum, bizimki bir hışım aşağı iniyor, elimde duran cüzdanı alıyor, aynı hızla yukarı çıkıyor.

Komşuya kaldıysak...
Gerisini eşim anlatıyor. Perker Bey yukarı çıkıyor ama evlilik cüzdanını arkasında saklıyor. Komşunun kapısı aralık, adam da cüzdanı alıp geliyor ama onun da aynı şekilde eli arkasında; erkek dünyası bu, akıl sır ermez. Bir göz hareketiyle anlaşıyorlar, ikisi aynı anda ortaya çıkartıyorlar. Pişti! Adamın gözleri doluyor, eşime sarılıyor, ben bu arada sesleri duyuyorum, “Vay kardeşim, canım kardeşim. Hallederiz sizin banyo işini hiç merak etme, yengeye selamlar.” Ben kıs kıs gülüyorum ve daha da çok güleceğim, çünkü sonraki aylarda yukarıdan bana ikramlar yağıyor. Börekler, çörekler, tatlılar, artık aklınıza ne gelirse. Çocuklar saygıda kusur etmiyor. Öyle bir hale geliyoruz ki haşarı oğlan bir tek benim sözümü dinler oluyor, adını söyledim mi hazırola geçiyor.
Neyse ki o zaman ülkenin başbakanı, içişleri bakanı çıkıp evlere baskınlar yapabiliriz falan demiyor da kapıda polisle karşılaşmıyoruz. Diyeceğim o ki, bizim ülkede öyle özel hayat işlerini konu komşunun inisiyatifine bıraktın mı başına ne geleceği belli olmaz. Evlisini de şikayet ederler, bekarını da. Kim kafasına ne uymuyorsa ona savaş açar. Fatma Şahin’in de dün konuşmasında dediği gibi bizde bazı genetik kodlar var ve o kodlar seni de beni de yakar.