Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yalnız mıyım yoksa nihilist duygular benim gibi memleketimizin insanına da sirayet etti mi? Gazetelerden, televizyondan, radyodan takip ettiğim haberler artık bende bir hiçlik duygusuna sebebiyet vermeye başladı. Ya da şöyle anlatayım; hani bir kelimeyi pek çok kereler tekrarlarsınız, sonra o kelime birden anlamını yitirir. Kendi adınızın bile ne demek olduğunu unutabilirsiniz. Küçükken çok oynadığım bir oyundu benim, bilmem siz de yapar mıydınız? İşte şimdilerde öyle bir haletiruhiyedeyim.
Kızlı erkekliydi, cinsiyetlerin ayrı eğitilmesiydi, dershanelerin kapatılmasıydı vesaireydi derken birden pıssss, kafamın içinde bir sessizlik. Bütün bunların gerçekten bir ehemmiyeti var mı?

Okuyacaksın da ne olacak?
En büyük yeğenim bu yıl Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlanıyor. Bu yaşına kadar devlet okulunda okudu, sonrasında da istikamet aynı. Aslında ilgi alanı çoktan belli ve o doğrultuda yeteneği de olmasına rağmen harıl harıl ders çalışıyor. Çünkü İzmir’in Karşıyaka semtindeki hemen hemen bütün liseler Anadolu Lisesi olmuş. Eğer onlardan birine giremezse adresine denk düşen bir İmam Hatip Lisesi var, mecburen ona gidecek. Bizimki okuldaki din öğretmeninin tartışma kabul etmeksizin bazı kavramları empoze etmesine akıl erdiremeyen bir çocuk, İmam Hatip’te ne yapacak? Peki diyelim ki Anadolu Lisesi’ne girdi, bir hükmü var mı? Yok. Bir Anadolu Liseli olarak şaşkınım, zira artık bu okullarda matematik, fen, kimya, biyoloji gibi dersler Türkçe okutuluyor. İzmir’in en iyisi Bornova Anadolu Lisesi’nde 9. sınıfta yabancı dil eğitimi haftada on saat. Sonraki yıllarda dört saate düşüyor.
Bu çocuk ne için bu sınavları geçmeye uğraşıyor? İyi bir okula gitsin de sonrasında iyi bir üniversiteye girsin diye. Diyelim ki girdi. Bunun bir hükmü var mı?

Tekrardan absürt doğar
Geçenlerde belediye otobüsünde yanımda genç bir kız oturuyordu. Abisiyle telefonda konuşuyorlardı, 45 dakikada beş kilometre gidemediğimiz için ister istemez bütün konuşmayı dinledim. Bir iş görüşmesinden dönüyormuş. Başvurduğu şirket biyokimya mühendisi arıyormuş, ne güzel tam da kızın mezun olduğu bölüm. 750 lira maaş teklif etmişler. Bir de akbil veriyorlarmış. Yemek için fiş yok, öğlen yemeklerini kendi karşılayacakmış. “Ne yapayım ben şimdi abi” diye soruyordu. Vallahi iyi ki bana sormuyordu, cevap veremezdim. Haşa, memlekette işsizlik yok; eğer ömrü billah baba evinde yaşayan bir üniversite mezunu olmayı kabul edersen.
Son bir haftadır dershanelerin kapatılması mevzuu tartışılıyor. Önceleri ben de bir alevlendim, olur mu öyle şey, bu ülkede dershanesiz üniversite kazanılmaz, yahut ortaokul çocukları okuldan çıkınca onlar için bir etüt gibidir, avarelik etmek yerine disiplin kazanırlar gibilerinden. Sonra düşündüm, bunun ne önemi var? Milyonlarca çocuk dershaneye gidiyor, iyi kötü bir üniversite kazanıyor, üniversiteden mezun oluyor. Peki ya sonra? 750 TL, üstüne akbil.
Televizyonda tartışıyorlar, ses gitgide azalıyor, sadece ağızlar kıpırdıyor, beynim olmuş güllaç. Konuşmayın kuzum, susun, bu kadar tekrar absürdü doğuruyor.