Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Demek ki neymiş? Gezi Parkı’nda toplanan üç beş çapulcu değilmiş. Demek ki öyle zamanında George W. Bush gibi meydan okumalar, müstehzi gülümsemeler, daha çok eylem yaparlar demeler işe yaramıyormuş.
Bush nereden çıktı diyeceksiniz. George W. Bush Irak’a girmesinin akabinde Amerikan kuvvetlerine son derece agresif bir şekilde saldırmaya başlayan Iraklı isyancılara “Bring them on,” yani buyursunlar gelsinler gibi bir söylemle meydan okumuştu. Buyurdular geldiler, neler olduğunu tüm dünya, en çok da Amerikan halkı gördü, çok acı çekti. Gezi olayları başladığında şahsen Tayyip Erdoğan’ın tavrını Bush’unkine çok benzetmiş, kendi başına çorap ördüğünü düşünmüştüm, nitekim öyle olduğunu da gördük.

Çalışmadığı yerden çıktı
Sayın Başbakanımız olan biteni hiçbir şekilde ciddiye almayıp, ülke yanıp tutuşurken, milyonlar sokağa dökülmüşken arkasına bile bakmadan Fas, Cezayir, Tunus’a ziyarete giderken üç ay sonrasını göremedi. 2023’lerin planlarını yapan bir hükümet, çok değil 90 gün sonra uluslararası arenada imajlarının yerle yeksan olabileceğini anlayamadı.
Hal böyleyken hükümet nasıl olur da halkından geliştirdiği uzun vadeli vizyona güvenmesini bekler? Şu anki görüntüye göre devlet büyükleri sadece hesabını kitabını yaptıkları konularda demokratik davranabilmekte. Beklenmedik ve kendileri için tatsız olan olaylar karşısında ise ilk reflekslerini kullanıyorlar. Bu refleksler ise maalesef çok eski, vurdulu kırdılı bir geleneğin devamı. Ne sakin bir tutumu ne de demokratik bir yanı var. Yazılmış bir metin paralelinde uygulanmadığı için aklıselim bir üslup yerine bağıran çağıran bir hava hakim.
Bunları Abdullah Gül’ün New York ziyareti esnasında ne zor durumlara düştüğünü gördüğümüz için söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı nereye gittiyse duyduğu tek laf Gezi, hükümetin baskıcı tutumuna yöneltilen eleştiri, kendisinin ılımlı tavrına övgü oldu. Dünya önce Taksim’de sonra yurdun dört bir yanında sokağa dökülenlere üç beş çapulcu gözüyle bakmadı, ciddiye aldı. Twitter denen beladan takip etti. Bilhassa twitter’ı kullanarak seçimi almış Obama’nın başkanlığını ettiği ülkenin vatandaşından zaten başka türlüsü beklenmezdi.

Klavyedeki özgürlük bizde yok
Dün itibariyle klavyelere özgürlük getireceklerini ilan eden Başbakan maalesef bundan üç ay önce o klavyenin çoktan özgürleştiğini ve nelere kadir olabildiğini göremedi. Ayrıca x, w, q’ya yol açarken kendisinin kelimelerden büyük rahatsızlık duyuyor olmasının, mitinglerinin pek çoğunda son derece incitici kelimeler kullanmasının büyük bir tezat oluşturduğunun da farkında değil.
Dün açıklanan demokrasi paketi elbette önemli, içinde memnun edici maddeler de var. Bay Deki açıklama öncesi televizyonda soruyordu, bu paket acaba Türkiye’nin yurtdışındaki imajını yenilemesine yarayacak olan hareket midir? Olabilir tabii, ama esasen zamanında söylenecek olan iki kelime o imajı çoktan kurtarırdı. O iki kelime “Özür dilerim”dir. Q yok, w yok, x yok, ama o on bir harfin içinde bir Başbakan’ı halkın gözünde yeniden saygın duruma getirmeye yarayacak her şey var.