Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu hükümetin en büyük övünç kaynaklarından biri bu topraklarda uzun zamandır süregelen bazı sorunları çözmeye uğraşmaları, bazılarını çözmeye çok yaklaşmaları.
Bakacak olursanız Marmaray projesi bile 100 yıllık hayalin gerçekleşmesi olarak lanse ediliyor. Demokratikleşme paketi keza aynı şekilde sunuluyor. Yapılamayanları yaptık demeye getiriliyor. Sayın Erdoğan konuşmalarında kendileri iktidara geldiğinden beri Türkiye’nin ne gibi ilerlemeler kaydettiğini, ne aşamalar kat edildiğini anlatmayı seviyor, geçmişin yakamızdan düşmesine izin vermiyor, sürekli yapılan hataları anlatıyor, artık olmayan, geçmişte kalmış iktidarlarla didişip duruyor.
Ve ortada yapılmış bu kadar iş, alınmış bu kadar yol varken takdir edilmemesine bozuluyor, bunu da her daim belli ediyor.

İlkel Türkler
18 Mart 1923’te New York Times gazetesinde Ludwell Denny tarafından yayımlanan makalede Cumhuriyet’in ilanından sadece yedi ay önce Mustafa Kemal’in yeni Türkiye’sinin karşı karşıya olduğu sorunlar anlatılıyor. Denny soruyor, “Bu darmadağın olmuş ulus tekrar bir araya getirilebilecek ve barış sağlanabilecek mi, bu ilkel insanlar organize edilebilecek ve diğer uluslar arasında ezilmeden var olabilecek mi?” Yazar Türkiye’deki etnisitenin farklılığına ve nüfusun karışmasına da imkan olmadığına değiniyor. “Kan, din, gelenek görenek ve hatta çoğunlukla ekonomik eğilimler olarak bile farklılık gösteren bu halk yüzyıllardır bu topraklarda düşman olarak yaşıyorlar” diyor ve devam ediyor: “Türklerin kendi aralarında da ayrılıklar var. Bir grup muhafazakar Müslümanken diğer grup laikliği savunup Batı’nın bilim ve eğitim yöntemlerini uygulayarak modernleşmek istiyor.” Okuma yazması olmayan büyük bir çoğunluğun politik görüşlerden habersiz olduğunu da ekliyor.

Bırakın alınganlığı
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yerini yorumlayan Denny “Savaştan hemen sonra Türkiye’nin sadece hatırası kalmıştı ve bir geleceği yoktu” diyordu. Savaş öncesindeki kapitülasyonlardan dolayı Fransa ve İngiltere’nin Türkiye’de yerel yönetimden bağımsız olarak istedikleri gibi hareket edebildiklerini, Türkiye’nin ulusal ekonomisinin yabancı güçler tarafından sıkı bir şekilde kontrol edildiğini, savaştan sonra da kapitülasyonlar kalkmasına rağmen şartların aslında pek de değişmeden devam ettiğini anlatıyor, ancak Mustafa Kemal’in bu anlaşmayı bu şartlarla kabul etmediğini söylüyor ve soruyordu: “Türkler ne istiyor?” Şöyle devam ediyordu: “Pek çok Türkle konuştum. Şöyle diyorlar: ‘Türkiye artık Batı kuvvetlerinin istedikleri gibi oynattığı bir futbol topu değil... Onların karşısında yeni bir Türkiye var, saygınlığını kazanmış, dış güçler tarafından yönetilemeyecek yeni bir Türkiye.’ ” Denny ekliyordu, “Kemal Türkiye’nin yararına olacak her türlü pazarlığa oturabilecek kapasitede... Türkiye tükenmiş bir halde ve barış istiyor ama Kemal kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda savaşmaya devam edebileceğe benziyor. O ne Moskova’ya ne de radikal İslamcılara hizmet ediyor. Onun tek amacı güçlü bir Türkiye yaratmak.”
Bunca sorunun arasından ortaya pırıl pırıl bir ülke çıkartan bir savaşçı yıllar sonra çeşit çeşit sebeple itibar kaybına uğratılmaya çalışılırken, bugün bir hükümetin yaptığı metronun, otobanın, HES’in takdir edilmediğine bozulması bir hayli abes kaçıyor.