Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şimdi pek hatırlamıyoruz, eski günlerde kaldı, ama bir zamanlar kentlerimizin sokaklarında köpek terörü yaşanırdı. Bazı mahalleler vardı ki onlara giremezdin, çeteler halinde dolaşan azmanlar adeta mahallenin kabadayılığına soyunurlardı.
Ne kadar köpek seversen sev kulaklarına o akbile benzer şeyler takılmadan önce hayatı bize dar ettikleri bir hakikat. Büyükler tembihlerdi, sakın korktuğunu belli etme, anlarlarsa daha da saldırgan olurlar. Söylemesi kolay, uygulaması pek zor bir davranıştı o. Hır hır hırlayacaklar da sen de sükunet içinde yanlarından geçeceksin. Mümkün mü?
Çok eski devirlerden beri de öyleymiş hal. İstanbul’a gelen tüm yazarlar aynı durumdan bahis, yer yer şikayet etmiş. Daha önce Mark Twain’in 1800 sonlarında İstanbul’a gelip de hiç beğenmediğini anlatmıştım. Sebeplerinden biri başı boş gezen köpekler. Hemingway’inden Melville’ine, Paul Bowles’undan Agatha Christie’sine şehre gelenler kendilerini nasıl korudular bilemiyoruz ama bizler uzunca yıllar bu dertten mustarip zorlandık.

Taze bitti
Bir müddettir, şimdi de İstanbul’un adalarında böyle köpek çeteleri olduğunu duyuyordum, ahval nedir yerinde inceleme fırsatım olmadığından hakikati kestiremiyordum. Adada yaşayan arkadaşlarım var, biliyorum sorsan o köpekler dünya iyisi, zararsız varlıklar derler. Filhakika öyle de olabilir ama bu içlerinden birinin benim komşumu ısırdığı gerçeğini değiştirmez.
Diyeceksiniz ki ısırmış da ne olmuş? Anlatayım. Komşum yazlarının ve hafta sonlarının bir kısmını Burgazada’da geçirir. Geçenlerde vapura giderken birden saldırıya uğrayınca soluğu hastanede almış. Hemen kuduz aşısına başlanacağı söylenmiş. Kendisi istemeyince mümkün değil olmaz, ufak bir çizik bile olsa siz etkisini bilemezsiniz, yapılması şart demişler. Onun da böylesine bir ilgi alaka hoşuna gitmiş. Ancak, kuduz aşısı yaptırmak biraz meşakkatli bir iş, köpek göz önündeyse üç, değilse beş aşı, üçer gün arayla vuruluyor. Komşuma beş aşı demişler. Gel gör ki daha ikincisinden sonra birden kuduz aşısına kıran girmiş. Aynı hastaneye gittiğinde aşının kalmadığı ve bulunamadığı söylenmiş.
Komşum İl Sağlık Müdürlüğü’ne gitmiş, demiş durum böyle böyle. Oradakiler şaşırmışlar, kuduz aşısında böyle bir sıkıntı yaşandığından haberleri yok. Olur mu böyle şey yorumlarından sonra sağı solu aramışlar, sadece Büyükçekmece Hastanesi’nde aşının olduğu bilgisi gelmiş. Mecbur oraya gideceksin demişler. Oysa Büyükçekmece neresi Şişli neresi.

Ne varsa duada var
Neyse komşum sonunda ilacı buldu, aşısını oldu, kudurmayacak. Ancak hikayeyi dinleyince ister istemez konunun ilaçtaki kur farkıyla bir ilgisi var mı yok mu düşündüm. Biliyorsunuz şu ara devlet ve ilaç sektörü arasında bir çekişme var. Bu çekişmenin sonucunda ilaç maliyeti bir hayli pahalı ve dolayısıyla da pek çok önemli hastalığın tedavisinde kullanılan ilacın üretimi yapılamıyor. Yahut düşük kalitede oluyor. Döndük mü gene başa? Eskisi gibi köpek çetelerimiz yok ama aynı şekilde ilacımız da yok. Peki ne yapacağız? Demek ki köpeklerin yanından geçerken üç Kulhuvallah bir Elham’a devam.