Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biz sanayi devrimi yaptık mı? Hayır. Teknolojik ürünlerin keşfinde ya da zamanında üretiminde bir payımız oldu mu? Hayır. İngiltere 1800’lerin başında bir noktadan diğerine buharlı lokomotiflerin çektiği trenlerle kömür taşıyordu. Bizde 1800 ortalarında durum şuydu. Refik Halid Karay anlatıyor:
“Bu yeni icadı (tren) görmek için tanınmış bir aile Küçükçekmece’ye bir yolculuk ve kır gezintisi tasarlıyorlar.” Ailenin tepkisini pek güzel anlatıyor Karay, tek tek her birinin ağzından:
“Büyük Hanım - Ah başıma gelenler! Kaderimde gavur icadına binmek de varmış!
Gelin Hanım - Aman nineciğim, ağzını hayra aç: zaten her tarafım sapır sapır titriyor.
Küçük Hanım - Veznedarınkiler geçen hafta binmişlerdi; kazasız belasız döndüler; bir şeycikler olmaz.
Büyük Hanım - Olmaz inşallah amma at arabası dururken bize ne oluyordu da herkesten evvel ateş arabasına bindik?
Büyük efendi - (Erkekler vagonunda) ateşçi bari fazla koşturmasa.
Damat - Onun usulü, hesabı vardır, saatine göre islim verir.
Büyük Efendi - Olur a, insandır, yanılır.”
Tren hareketlenir.
“Hep birden - Baksanıza ayol, adeta uçuyoruz, gözlerimiz karardı, içimiz bir şeyler oluyor.
Haminne - Canımız sana emanet, Allahım!”

Egzoza doyamadık
Sonra? Avrupa icatlarını geliştirerek yaptığı hataları telafiye uğraşırken biz araba tepesinden inmiyoruz, nuh nebiden kalma kamyonumuz, minibüsümüzle egzozumuzu savura savura geziyoruz. Dünya markalarını seri üretiyoruz da, 1960’lardan bu yana yerli malı için bir arpa boyu yol alamıyoruz.
Yol medeniyettir diyoruz, bütün sahil şeridini birbirine otobanlarla bağlıyoruz, denize uzaktan bakıyoruz; termik santral güçtür diyoruz cennet sularımızı, sahillerimizi cehenneme çeviriyoruz, doğal hayatı katlediyoruz. Bu köprüler bu trafiği kaldırmıyor diyoruz, hadi yeni bir köprü işine girişiyoruz, ağaçları kesiyoruz, ormanları yok ediyoruz. Evlere sığamıyoruz. Şuraya da bir site, buraya da bir site. İzmir’de Limontepe diye bir yer var. Muhakkak zamanında orada limon bahçeleri vardı ki adını öyle koydular. Şimdi birbirine yapışık, çirkin bir ev yığını sadece.

Kaçacak delik yok
Kaçacak delik de kalmadı. Yeşil bize hayal, yakında mavi de öyle olacak. Prof. Dr. Cemal Saydam anlatmış; Kanal İstanbul Projesi ile Marmara Haliç olur, kurtaramazsınız diyor. Adam ODTÜ mezunu, doktorasını Liverpool Üniversitesi’nde, Deniz Bilimleri’nde yapmış, dinleyen yok. O kadar çılgın (!) bir proje. Ege’den ve Akdeniz’den de ümidimiz kalmadı. Zaten yağmalanmıştı, bu kanal ile iyice bitecek gibi görünüyor.
Gidin bakın sanayi devrimini yapmış ülkelere, şehirlerin dışına çıktığınız anda kendinizi yeşilin içinde buluyorsunuz. Tertemiz bir hava, kırlar, bağlar, geyikler, atlar. Göz alabildiğine bir gökyüzü, şırıl şırıl akan nehirler. Masal dünyası mübarek. O gavur icadı ile yapılacak yirmi - yirmi beş dakikalık bir yolculuğun sonunda bütün bunlar. Bizde şehir taşıyor da taşıyor, sınırlar gitgide değişiyor.
Kendi yapamadığı bir devrimden, üstelik birkaç yüzyıl sonra bu kadar zararla çıkan başka bir ülke var mıdır soruyorum.