Aslı Perker

Aslı Perker

asli.perker@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sevgili Cengiz Çandar’ın affına sığınarak yolsuzluk operasyonu ile ilgili bir şey yazmayacağım. Çandar bugünlerde bu olay dışında bir konuyu yazmanın Bizans kuşatıldığı sırada şehrin içinde bir psikopozun “meleklerin cinsiyeti”ni tartışmasına benzeyeceğini söylemiş. Ki aslında haklı ama ben gene de müsaadenizi isteyeceğim.
Zira, zaten yazacaklarımızın pek ehemmiyeti de yok. Başbakan da hükümetin etkili isimleri de iddiaların ne kadarının doğru olduğundan çok kendilerine komplo kurulduğu konusuyla ilgilenirken, halkı en kısa zamanda aydınlatmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyerek telkin etmek yerine çeteleri çökerteceklerini söyleyerek konuyu tamamı ile kendi eksenlerine taşırken biz ne desek boş. Şu an bizim vatandaşlar olarak tek yapabildiğimiz bu pinpon oyununu seyretmek. Top bir o tarafta bir bu tarafta, baş döndürücü hızda bir oyun oynanmakta.

Elif Şafak çırak da...
Günlerdir en az hükümet yetkilileri kadar sık medyada görünen bir başka isim Elif Şafak. Yeni romanı Ustam ve Ben raflarda yerini aldı, okurlarını bekliyor. Ben de denk geldikçe Şafak roman ile ilgili ne diyor dinliyorum, okuyorum, takip ediyorum. Bunun bir sebebi de seçmiş olduğu kavramın uzun zamandır çok ilgimi çekiyor olması. Usta-Çırak ilişkisi. Yıllardır kendisine usta arayan, bunun için de çeşitli girişimlerde bulunmuş bir yazar olarak şahsen Şafak’ın ustalık çıraklık hakkında ne diyeceğini merak ediyordum; kulak kesildim.
Yanılmıyorsam iki kere Şafak’a kendisinin bir ustasının olup olmadığı soruldu, o da genelde pek çok yazarın vereceği bir cevapla soruyu bana biraz geçiştirdi gibi geldi. Edebiyatın bütün ustaları benim de ustamdır, dedi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ı saydı, Tolstoy’u, Dostoyevski’yi saydı, dünya edebiyatının tüm mühim isimlerinden beslendiğini söyledi.

Kendini beğendirmek işi
Bu cevap beni düşündürdü. Düşündürdü çünkü usta-çırak ilişkisi içinde hiyerarşinin olduğu bir ilişkidir ve asla tek taraflı değildir. En önemlisi, çırak ustayı seçmez. Usta çırağı seçer. Bir kişinin benim ustam şudur demesi yeterli değildir; mühim olan o usta, o çırağı kanatlarının altına alacak mıdır, ona bildiklerini öğretecek midir, kıyasıya eleştirecek midir gibi sorulardır. Siz genç bir yazar olarak daha tecrübeli bir yazarın yanına gittiğinizde onun yamacına sığınmak isteyebilirsiniz, ancak bakalım o sizi isteyecek midir? Daha da korkutucu bir soru, sizi beğenecek midir?
Yanlış hatırlamıyorsam aslında Elif Şafak Siyah Süt’ü yazmadan önce Adalet Ağaoğlu’na bir ziyarete gitmiş, bunu kitapta kendi bakış açısından yazmış, Ağaoğlu da artık haklı ya da haksız olarak, bilinemez, bir hayli küplere binmişti. İşte tam da anlatmak istediğim şey bu. Şafak genç bir yazar olarak belli ki kendine bir usta seçmişti, ancak ustanın onu kabulleneceği yoktu. Eh, Tolstoy, Dostoyevski ve Tanpınar’a da Şafak’ı çırağınız olarak kabul eder miydiniz diye soramayacağımıza göre, benim gibi arayışta olanların çok ciddiye alacağı bir başlığa sahip romanın yazarından biraz daha spesifik olmasını beklemek, umuyorum fazla talepkar olmak şeklinde addedilmez.