Ayşe Tatari

Ayşe Tatari

aysetatari@gmail.com

Tüm Yazıları

Yaz mevsimi ve tatil, duygularımı denize sürüklüyor… Okuduklarım yazdıklarımın içinde deniz hep var.

“Bilinmeyen Adanın Öyküsü” Jose Saramago’nun Nobel edebiyat ödülü almış, modern klasikler dizisinden çok sevdiğim bir kitap. Hayallerin, özlemlerin, amaçların ve kavuşmaların öyküsü.

“Yola çıkmayı hayal etmek bile, bir hedefi gözetmek, bir amaca ulaşmak, bir kavuşmayı özlemek heyecan verici olabilir. (…) ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum. Bilmiyor musun ki, kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin.”

Haberin Devamı

Kitap kısa, fakat derin anlamlar içeren sembolist bir öykü. İnsanı hemen etkisine alıyor. Saramago’nun naif, basit anlatımının ardında derin bir felsefe yatıyor. Bir çocuk kitabı görünümünde ancak yetişkinleri uzun uzun düşündürüp sorgulatıyor.
Jose Saramago 1922 doğumlu. Zor koşullar altında yetişmiş, Lizbon’da eğitim görmüş, çocukluğunun büyük kısmını, yoksul bir ailenin oğlu olması sebebiyle kırsal kesimde geçirmiş. Makinistlik eğitimi görmüş, ama redaktörlük, çevirmenlik, editörlük, vb. işlerde çalışmış. 1979’da kendini tamamen yazmaya adamış. Yazdığı şiirler, oyunlar, öyküler, denemeler ve romanlar Jose Saramago’yu Portekiz’de yaşayan bir efsane haline getirmiş. Eserleri yirmiden fazla dile çevrilmiş,. Türkçeye’de çevrilen Bütün İsimler, Baltasar ve Blimunda, İncil’deki İkinci İsa, Körlük ve Umut Tarlaları gibi romanları ona dünyanın dört bir yanında okur kazandırmış. Eserleriyle sayısız ödül kazanan yazar 1998’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüş.

Bilinmeyen Adanın Öyküsü şöyle başlıyor:

“Bir adam kralın kapısını çalmış ve ona demiş ki, bana bir tekne ver. Kralın evinin daha bir sürü kapısı varmış, ama adamın çaldığı kapı dilekler kapısıymış. Kral vaktinin tümünü armağanlar kapısının önünde oturarak geçirdiğinden (başkalarına verdiğinden değil, kendisine sunulan armağanlar tabii) dilekler kapısı çalındığında duymazlıktan gelirmiş ve ancak bronz kapı tokmağının gürültüsü iyice yükselip bir gümbürtüye dönüşerek komşuların huzurunu kaçırdığında (insanlar, ‘ne biçim bir kralımız var böyle, kapıyı bile açamıyor’ diye homurdanmaya başladıklarında) birinci kâtibe, susmak bilmez dilek sahibinin ne istediğini öğrenmesini emredermiş. Bunun üzerine birinci katip ikinciyi, ikinci katip üçüncüyü çağırır, üçüncü katip birinci uşağa seslenir, birinci uşak da ikinciye haber verirmiş, böylece kralın emri temizlikçi kadına ulaşana dek bin türlü makamdan geçermiş, temizlikçi kadınsa emredecek kimsesi olmadığından dilekler kapısını aralar ve ‘Ne istiyorsun?’ diye sorarmış. Dilek sahibi niye geldiğini, ne istediğini söyler, sonra da kapının kenarına ilişir, talebinin yine bin türlü makamdan geçerek krala kadar ulaşmasını beklermiş. Kral ise daima armağanlarla meşgul olduğundan cevap vermekte gecikirmiş…”

Haberin Devamı

Bu kısa bölüm; Saramago’nun anlatmak istediklerini kolayca, akıcı ve mizahi bir dille nasıl da güçlü ifade ettiği hakkında bir fikir veriyor.

Belki sizler bilinmeyen adayı bulmak istersiniz... Ve o adaya ayak bastığınızda kim olduğunuzu öğrenmek te istersiniz. Biliyor musunuz ki, kendinizden dışarı çıkıp, kendinize bakmadıkça kim olduğunuzu asla bilemezsiniz…