Ayşe Tatari

Ayşe Tatari

aysetatari@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çeşme mevsimi başladı. Pek çok İzmirli gibi biz de yazları, İzmir sıcağından kaçıp Çeşme ‘ye göçenlerdendik bir zamanlar.
Çocukluğumuzda Çeşme süreci, okulların kapanması ile başlar, okulların açılış gününe kadar sürerdi. Neredeyse hiç inmezdi kadınlar ve çocuklar İzmir’e...
Babacığım ve onun gibi pek çok erkek, eski Çeşme yolundan uzun bir yolculuk yaparak her gece gider gelirdi. Çalışan kadın pek az sayıdaydı.
O zamanlar Çeşme, bu kadar bilinmeyen, kendi içinde kendi halinde sakin bir tatil kasabasıydı ve elbette sade bir genç kız gibi masum ve sessiz ve huzurluydu.
Her yerde Çeşme reklamları başladı, rant burayı da yakaladı. Müşteriler arttı.
Plansız ve “şehircilik” siz bir yapılaşma eski güzel masum genç kızı alıp yerine arsız yüzsüz kaşarlanmış tabir edilen cinsten tabiri caiz ise kötü yola düşmüş bir kadına dönüştürdü.
”Dönüşüm” anlayışımız biraz kıt olduğundan bu dönüşüm de “bizim kentsel dönüşüm” misali kör topal bir hale geldi.
Medeni ülkelerde değişim, dönüşüm anlayışı farklı.
Bir anda da sahip olunamayan bir meret olan “medeniyet” para ile de satın alınamıyor işin kötüsü.

Pazar günü akşamüzeri Çeşme’den yola çıktık. İstikamet Efes Antik Kent, Celsus Kütüphanesi.
Uluslararası İzmir Festivali kapsamında bir konser Richard Galliano ve Cameristi Della Scala...
Yolculuk süresi oldukça yoğun bir trafik seyri ile geçiyor. Gayrimedeni biçimde araç kullanan pek çok vatandaşımız insanı yoruyor ve geriyor, risk artıyor otobanlarda... Medeniyet her yerde aranıyor.
Efes Antik kenti, gün batımında büyüleyici bir sessizlik ve görüntü zenginliği ile orada bulunanları etkisi altına alıyor.
Yoldaki asabiyeti bir anda üzerimizden atıyor, mermer caddelerden etrafa bakınarak yürüyoruz. Bu güzel ve kısa yolculuk, Festival nedeni ile uzun yıllardır, mutlulukla sürüyor.
Yaşadığımız kasaba ve kentler hızla bozulurken, medeniyet bizden giderek uzaklaşıyor, binlerce yıllık medeniyetlere sığınıyoruz.
Ülkemizde pek çok yer Dünya Mirası listesinde. ”Dünya mirası” çok yerinde bir deyim. Besbelli bu miraslar bizim değil, bize çok yabancı medeniyetlerin kalıntıları. Sadece aynı topraklarda yaşamışız.
Celsus Kütüphanesi harika fasadı, gelenleri karşılıyor.
Müzisyenler sahne alıyorlar, müzik başlıyor. Jade Koncerto adlı eserin Dünya prömiyerindeyiz. Akordeon virtüözü ve besteci Richard Galliano “Jade Koncerto”’yu çağımızın önemli flüt virtüözlerinden, yakın dostu Massimo Marcelli’ye adamış.
Flüt ve yaylılar için yazılan bu konçerto üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm; hafif bir Fransız dansı musette ile başlıyor, Arjantin Milonga tarzı ikinci bölümde solist bas flütle çalıyor, üçüncü bölüm, solistin virtüözlüğünü gözler önüne serecek parlak bir küçük ağıt (Brazilya Choro) ile sona eriyor.
Bu güzel ve özel konçertonun yanı sıra; Astor Piazzola, Vivaldi, Galliano eserleri ile festivalin unutulmaz gecelerinden biri yaşanıyor.
Konser sonrasında karanlıkta ışıldayan, hafifçe küçülen dolunay ve Antik kentin aydınlatılmış olan olağanüstü gölgeli kalıntıların arasından yürüyoruz.
Sessizliğin, eski medeniyetlerin, müziğin sanat ve kültürün birlikteliğinden oluşan mucizevi dekorun içinde olmanın şansını, derin nefes alarak içimize çekiyoruz.
Az sonra trafik karmaşası ve ertesi gün başlayacak olan gerçek hayat ile yüzleşmek üzere kente dönüşe geçiyoruz.