Aziz Kedi

Aziz Kedi

azizkedi@gmail.com

Tüm Yazıları

Ahahaha. Tek kelimeyle akırğil. Akıl alır gibi değilin kısaltması. Ben böyle bir aldatmaca görmedim! Newsweek’i bu provokasyon dolu haberinden ötürü kınıyorum. Gittim gördüm, Finlandiya’yla Türkiye’yi mukayese ettim. Öyle ahım şahım bir fark yok. Yine de artısıyla eksisiyle komple bir analiz yapmak zorundayım (Ayrıca Newsweek’in bir diğer çarpıcı bulgusuna göre her Türk çocuğu 12 yaşına kadar Finlandiya’ya Fillandiya diyor).

* Birincisi biz bu adamlarla kesin olarak akrabayız. Uçaktan iner inmez her gördüğüm insana Türklere özgü o el hareketini yaptım. Fransa’da falan buna gülümseyerek karşılık verirler. Helsinki’de üç harfliyi gören herkesten “Ooo”, “Şeym on yu” ya da “Bulşit!!” gibi tepkiler aldım. Akrabamız olmayan hiç kimse genetik olarak bu hareketin manasını bilemez.
* Adamlarda dış mihrak yok. Komşulara bak; sağında Rusya, solunda İsveç, gerisi Baltık Denizi... Bunlar mihrak mı Allah aşkına ya? Oysa tam 66 ülkenin Türkiye üzerinde emelleri olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Sınırdan İsveç’e doğru bağırdım, “Sizin emeliniz var mı bunlar üzerinde?” dedim, “Yok abi, somon hakkı için” dediler. Eh, öyle anaokulu gibi ülkede dedem de mutlu olur.
* Finleri provoke etmek için bütün ülkeyi baştan başa bir devenin üstünde ve kafamda da fesle gezdim. Bir kişi laf atsın da cevabımı yapıştırayım diye bekledim. Ama hayır! Uygar uygar gülümsemeler, el sallamalar bilmem ne. Türkiye’de buna denk bir terbiyesizlik yapanı sille tokat döverler. Doğrusu da budur, anlamadığını döveceksin! Muhallebi çocukları, hanım evlatları diye haykırdım. Polis, üzerime panzerden tazyikli su sıkana kadar da devam ettim. Deve sersemleyince ara sokaklara doğru kaçıp izimi kaybettirdim.
* Finlandiya’da mi, -ki, -de, -da gibi ekler bitişik yazılıyor. Dolayısıyla baktığınız her yerde cinnet geçirmek zorunda kalmıyorsunuz! Mesela: “Ollipekka”, “Ne kadarda güzelsiniz, sevişelimmi” demek.
* Nokia diye uluslararası marka yapmışsın. Aferin. Peki yoğurt yapabilmiş misin? Fin lokumu? Susma, söyle! Fin hamamı? H.. Tamam onu yapmışsın! Ama kimden kopya çekmişsin? Buna tanıklık yapabilecek bir milyon insan bulabilirim.
* Finlandiya’da bütün tabelalar inanılmayacak derecede yabancı dilde. Bir tane bile Türkçe tabela yok. İşte dilini korumazsan bütün tabelalar böyle Fince olur. Papatya gibisin dostum, beyaz ve Fince.
* Bakın bizde anayasa referandumu otuz senede bir yapılır. Adamlarda ayda bir referandum var. Üstelik öyle evet-hayır gibi net, erkekçe bir tavır da yok. “Evet, hayır, belki, okeys, deeermişim, ööf” gibi bir sürü seçenek var cıvık cıvık.

FiNLANDiYA BiR YER
* Nihat Doğan, Yeşim Salkım veya Erol Büyükburç gibi evrensel değerlere sahip değiller. Bütün bu isimlerin karışımı tek bir sanatçıları var. İsmi Aaltonen Hytönen. İsme bak, tipe bak ya. Daha senin yaşın ne başın ne?! Resmini yukarı koyuyorum, görün ve ibret alın lütfen.
* Hepsinde istisnasız bir dikkat çekme çabası... Herkes her yerde kitap okuyor; böyle bir entellik şovu, böyle bir derin insan numaraları... Çevirdim birini, “Kaç dil biliyosun aslanım sen?” diye sordum, “Dört” dedi. Dedim “Konuş bakayım birini” “Habalak kobalak” bir şeyler attı kafadan. İspanyolca’ymış. Ahaha yer miyim ben bunları ya?
* Dağı taşı boş bırakmışlar. İskana açılacak güzelim alanlar bomboş bekliyor. Gittim baktım, nefis bir yer. Dedim “Burası ne iş?” Dediler “Abi burası milli park, yerleşim olur mu hiç?” Gülümsedim. Utandılar. Elimi omuzlarına koydum, “Azıcık ticaret kafanız olsun olm” dedim. Başları öne eğik, öyle keçiboynuzu gibi kaldılar...
* Biliyorsunuz Batı dünyası, özellikle de İskandinavya ahlaksızlığı ve dejenerasyonuyla ünlüdür. Fakat bakıyorsun, herkes gayet düzgün, kibar falan. Demek ki olaylar gizli kapaklı. Genç birine sordum, dedim ki “Delikanlı bana dürüstçe cevap ver, nerede dönüyor bu tiksinç ahlaksızlıklar, utanmaz seks grupları, mide bulandıracak kadar iğrenç güzellikteki kadife tenli, uzun bacaklı berbat Fin kızları; korkma kızmayacağım” dedim. Tıs yok. Tamam dedim, sizi utancınızla başbaşa bırakıyorum.........
* Havaalanına doğru giderken Mika Hakkinen’i gördüm. Arabasını sağa çekmiş, bir yandan portakal yiyor, bir yandan da kabuklarını sokağa atıyordu. Saçtığı pislikleri tek tek toplayıp camdan içeri attım. Formula bir, insalık sıfır dedim. Mozart... Ülkeme yaklaşırken yüzümde gururlu bir gülümseme vardı. Dört buçuk saatlik uçuş boyunca yüz felci inmiş gibi sürekli gülümsedim.
* Newsweek’in listesine göre Türkiye’nin ardından Ürdün ve Katar geliyormuş. Bunu görünce dayanamadım ve derginin web sitesinde tek başıma 130 bin oy kullanarak Türkiye’yi IMDB’de top 20’ye soktum. Siz okurlarımdan da aynı duyarlılığı bekliyorum.