Aziz Kedi

Aziz Kedi

azizkedi@gmail.com

Tüm Yazıları

SEViŞTiK DE...



-Aziz bunları bana niye anlatıyorsun? İntikam mı?
Yalçın Abi, önce şunu belirteyim: Seviştik. Konuşuyorum çünkü sene 2004. Roket ve füze çağında hiçbir şeyin gizli kalmaması gerektiğine inanıyorum. Ne özel hayat, ne mahrem, ne de insani sırlar... Evet, seviştik de.

-Olayı baştan anlatır mısın?
Seviştik. Hep başkaları gıyabımda konuştular ben sustum. Yok ben çapkınmışım, yok bilmem ne. Herkesin aleyhime konuşması, bana özel hayatımı çıfıt çarşısı gibi ortaya dökme hakkı verdiği için konuşuyorum. Karşı tarafı hatalı buluyorum. Seviştik de. Neyse bir gün eve geldim, eski eşim evde yok? Bombok oldum. İki şişe kefir içtim. Seviştik de.

-Kiminle seviştiniz yahu?
O kadar da detaya girmeyeyim, ama seviştik. Sonra buna gece gündüz tuhaf telefonlar gelmeye başladı. Açıyorum telefonu “Karın seni aldatıyor, ehehe” diyen bir ses! Şimdi sen ne yaparsın bu durumda Yalçın Abi?

-Karıma sorarım bu işin aslı var mı diye?
Bravo! İşte ben de aynen böyle yaptım ve seviştik! İki şişe gazolin içtikten sonra inanılmaz gevşiyorsun tabii. Her şey ortaya döküldü. Meğer telefondaki dostum filan değilmiş. İsmi Rüstem’miş. Aslen Adapazarlı, şimdi Muğla’da oturuyormuş. Eski karım olacak kadın da diyor ki “Yanlış numaradır ayol!” Ben bunu yer miyim?

-Sen ne yaptın bunun üzerine?
Rüstem’le seviştik. Düşünsene hem işten kovulmuşsun, hem karın seni aldatıyor, hem de elin Rüstem’iyle sevişiyorsun. Bombok bir durum. Tomtiniş gibi bir paradoks? İki şişe zencefilli gazoz içtim Amerikalılar gibi.

-Karınla ayrılma noktasına nasıl geldiniz?
Bir gece iki şişe boza içmiştim. Kafam radar gibi. Elektrik süpürgesini kaptığım gibi ortalığı temizlemeye başladım. Karımın e-maillerini süpürürken İngilizce bir mail gördüm. Okudum.

-Ne yazıyordu?
Neredesin, özledim türü şeyler. Beynimden vurulmuşa döndüm. Elektrik süpürgesiyle seviştim. Mail Thomsen Worlemszciuk adlı Polonya asıllı, 1.77 boyunda bir İngiliz’e ait. Şarkıcıymış. Bayağı da ünlü. Oranın Ümit Besen’i gibi bir şey.

-O esnada eşin evde değil mi?
Değil, inşaatta o sıra.

Haberin Devamı

-Ne inşaatı??
Eşim spor yapabilsin diye onu inşaatta çalıştırıyordum bir süredir. Çünkü spor salonları tehlikeli ve sinsi yerlerdir. “Çok hamladım” diye tutturunca bunu bizim oradaki rezidans inşaatına verdim, haftada üç gün gidiyordu. Çünkü spor salonunda ya bir erkek hocadan hoşlanırsa timsah gibi?

-Sen spor salonunda bir kadın hocadan hoşlanırsan ne olacak?
Ben hoşlandım. Hoşlanırım da. Çünkü bu benim hakkım gibi bir şey. Ayrıca benim geçmişte yurt dışında bazı kaçamaklarım da oldu. Ama sadece jimnastik gibi saçma sapan hareketler. Yat kalk, eğil, bükül. Neticede “Sen inşaatı unut, ben jimnastiği unutayım” dedim.

-O ne dedi?
Olmaz molmaz... İşi yokuşa sürdü. Hop evi terketti. Neymiş, Thomsen efendiye aşık olmuş! O zaman başkasına aşık olan herkes boşansın?? Vay be! Derhal iki şişe bahar esintili yumuşatıcı içip seviştim.

-Aileler ne dediler bu işe?
Hah! Orası da bambaşka bir zorluk. Ben eski eşimin ailesiyle görüşüyorum, benim eski ailem eşimle çekirdek aile gibi; bizim eski kapıcı Bekir, yeni köpeğimizin manevi babası gibi, yeni ailemin eski eşi Eskişehir’den yeni gelmiş, eşimin eski eşi adeta benim yeni kayınbiraderim olmuş, bense koskoca evde tek başıma Eskimo gibiyim? Ya akıl alır şey mi bu? Kaos. İki şişe pekmez içtik; hoop seviştik.

-Sona geliyoruz, yavaş yavaş bağlayalım...
Evet abi. Bizimki senede 11 ay İngiltere’de yaşayınca atladım ben de arkasından gittim. Vizem olmadığı için havaalanında görevlilerle tartıştım. Oradaki birkaç yolcuyla seviştim. Havaalanının bistrosunda iki şişe antifiriz içtim. İçerisi elli derece, kafam lunapark gibi. Gerisini biliyorsun abi, boşandık en sonunda...

-Bence bu röportajı yayımlamayalım Aziz. Ne kadar yaralı olursan ol, sana yakışan vakur davranmakmış gibi geliyor bana.
Yalçın Abi, ilk önce sana konuşmayı düşünmemin sebebi, böyle Levent Kırca gibi bir mesajı kendi başıma veremeyecek olmamdı. Sağlık olsun. Seviştik.

-Tamam bitti röportaj, haydi sağlıcakla.
Seviştik de.
- Eeeh!!!