-Ne inşaatı??
Eşim spor yapabilsin diye onu inşaatta çalıştırıyordum bir süredir. Çünkü spor salonları tehlikeli ve sinsi yerlerdir. “Çok hamladım” diye tutturunca bunu bizim oradaki rezidans inşaatına verdim, haftada üç gün gidiyordu. Çünkü spor salonunda ya bir erkek hocadan hoşlanırsa timsah gibi?
-Sen spor salonunda bir kadın hocadan hoşlanırsan ne olacak?
Ben hoşlandım. Hoşlanırım da. Çünkü bu benim hakkım gibi bir şey. Ayrıca benim geçmişte yurt dışında bazı kaçamaklarım da oldu. Ama sadece jimnastik gibi saçma sapan hareketler. Yat kalk, eğil, bükül. Neticede “Sen inşaatı unut, ben jimnastiği unutayım” dedim.
-O ne dedi?
Olmaz molmaz... İşi yokuşa sürdü. Hop evi terketti. Neymiş, Thomsen efendiye aşık olmuş! O zaman başkasına aşık olan herkes boşansın?? Vay be! Derhal iki şişe bahar esintili yumuşatıcı içip seviştim.
-Aileler ne dediler bu işe?
Hah! Orası da bambaşka bir zorluk. Ben eski eşimin ailesiyle görüşüyorum, benim eski ailem eşimle çekirdek aile gibi; bizim eski kapıcı Bekir, yeni köpeğimizin manevi babası gibi, yeni ailemin eski eşi Eskişehir’den yeni gelmiş, eşimin eski eşi adeta benim yeni kayınbiraderim olmuş, bense koskoca evde tek başıma Eskimo gibiyim? Ya akıl alır şey mi bu? Kaos. İki şişe pekmez içtik; hoop seviştik.
-Sona geliyoruz, yavaş yavaş bağlayalım...
Evet abi. Bizimki senede 11 ay İngiltere’de yaşayınca atladım ben de arkasından gittim. Vizem olmadığı için havaalanında görevlilerle tartıştım. Oradaki birkaç yolcuyla seviştim. Havaalanının bistrosunda iki şişe antifiriz içtim. İçerisi elli derece, kafam lunapark gibi. Gerisini biliyorsun abi, boşandık en sonunda...
-Bence bu röportajı yayımlamayalım Aziz. Ne kadar yaralı olursan ol, sana yakışan vakur davranmakmış gibi geliyor bana.
Yalçın Abi, ilk önce sana konuşmayı düşünmemin sebebi, böyle Levent Kırca gibi bir mesajı kendi başıma veremeyecek olmamdı. Sağlık olsun. Seviştik.
-Tamam bitti röportaj, haydi sağlıcakla.
Seviştik de.
- Eeeh!!!