Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilgi kitlelere nasıl aktarılırsa aktarılsın bazen karşılık bulmuyor. Bazı insanlar bilgiye tuhaf bir şekilde direnç gösteriyor, sağırlaşıyor. Birebir yaşadığı ya da tanık olduğu bir olaydan, bir felaketten onun ağır hasarlı sonuçlarından ders çıkarmak istemiyor. Yine kendi bildiğini okuyor.

Mesela yıllardır medya olarak belli aralıklarla çok sayıda deprem yaşamış ve hâlâ deprem riskiyle karşı karşıya kalan bir ülke olduğumuzun altını defalarca çizdik. Deprem bilinci konusunda toplumu, neler yapılması gerektiği konusunda da ilgili kurum ve kuruluşları günlerce uyardık. İnsanları depremin değil, altyapısı sağlam olmayan, çürük depreme dayanıksız binaların öldürdüğünü milyonlarca kez anlattık. Yıkıntıların altında ailesini kaybeden, acıdan donmuş insanların yüzlerini sayfalara, ekranlara taşıdık. Daha ne yapmamız ne yazmamız gerekiyordu bilmiyorum! Ama şunu biliyorum artık; siz ne anlatırsanız anlatın hâlâ ve ısrarla felaketleri normalleştiren bir “sağırlar topluluğu” var.

Haberin Devamı

***

Düşünün, daha birkaç ay önce dünya deprem tarihine damgasını vurabilecek şiddette, tarihte iz bırakabilecek kadar büyük bir felaket yaşadık. 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde en çok zarar gören şehirlerden biri de Adıyaman’dı. Bu şehrimizde bin 485 bina yıkıldı. 4 bin 85 hasarlı bina ise yıkılmayı bekliyor. Buna rağmen Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan ve depremden “ağır hasarlı” raporu verilen bir binanın hasar kaydı daha sonra “az hasarlı” olarak değiştirilebiliyor.

Medyada yer alan habere göre, E-devlet kayıtlarında taşıyıcı alt kolonlarının zarar gördüğü ve içindeki demirlerin eğildiği bilgisine yer verilmiş. Peki, 40 daireli Bertan Apartmanı’nın “ağır hasarlı” raporuna kim itiraz ediyor? 40 daireli apartman sakinlerinden 11’i itiraz ediyor. İlk raporda binadaki hasar gözle görülür haldeyken bina sakinlerinin itirazı üzerine daha sonra az hasarlı olarak nasıl değiştirildiğini anlamak mümkün değil! İkinci itiraz bu değişikliği anlamayan diğer apartman sakinlerinden geliyor. Onlar da binanın hasar kaydının ağırdan, az hasarlıya çevrilmesine itiraz etmekle kalmıyor, konuyu yargıya taşıyor.

Haberin Devamı

***

Binaların hasar derecesi, bu konuda eğitim almış, inşaat mühendisi ve mimarlardan oluşan uzman teknik ekipler tarafından yapılır. Binalar hasarın boyutuna göre acil, yıkık, ağır hasarlı, orta hasarlı, az hasarlı, hasarsız olmak üzere 6 farklı hasar derecesiyle sınıflandırılır. Ve bu belli kriterlere göre yapılır. Yani birini ağır hasarlı dediği bir duruma başka birinin az hasarlı deme durumu olamaz. Ama bizde oluyor. Oysa ağır hasarlı demek deprem nedeniyle onarımı mümkün olmayacak derecede hasar gören ve tekrar kullanımı mümkün olmayan bir durumdan söz ediyorsunuz demektir. Bir anda pardon az hasarlıymış demeniz için ilk raporun neden ağır hasarlı olarak yazıldığını açıklamak zorundasınız. Üstelik ortada bir bilirkişi raporu da yok.

***

Bu durumda medyaya yeni bir görev daha düşüyor. Medya toplumların felaketlerden ders çıkarma kapasitelerini, afet sonrası değişimlerini, öğrenme mekanizmalarını bu konunun uzmanlarıyla masaya yatırmalı. Bu alanda çalışmalar yapan araştırmacıların yeni stratejiler geliştirerek kullandıkları analizleri kamuoyuyla paylaşmalı.

Haberin Devamı

Çünkü ve belli ki, deprem gibi felaketlerden ders çıkarmama ve aynı hataları tekrarlama konusunda birkaç faktör rol oynayabiliyor.

Mesela deprem gibi büyük felaketler genellikle uzun bir zaman diliminde gerçekleşir. Örneğin, büyük bir deprem bir ülkede yıllar, hatta onlarca yıllık bir aradan sonra olabilir. Bu zaman diliminde olayların sonuçları unutulabilir bu da insanların yaşadıkları felaketi hafife almalarına veya unutmalarına neden olabilir. Unutturmamak için ne yapılabilir? Çünkü toplumsal bellek bakımında felaketlerin nedenleri konusunda bilinç eksik olabilir veya zaman içinde kaybolabilir. Toplumun bu felaketlerin ciddiyetini sürekli zorlaması ve önemini vurgulaması önemlidir.

Deprem gibi felaketler, büyük ölçüde maddi kayıplara ve ekonomik zararlara neden olabilir. Bununla birlikte, bazen ekonomik çıkarlar, kısa vadeli düşünce ve kâr amacı, uzun vadeli güvenlik ve dayanıklılık önlemlerini göz ardı etmeye yol açabilir. Bu durumda, felaketlerden ders çıkarma ve daha güvenli önlemlerin alınması yerine aynı hatalar tekrarlanabilir.

İnsanlar normal hayatlarına geri dönmeye çalışır. Bu “normalleşme” sürecinde, felaketlerin sonuçları unutulabilir veya hafifletilebilir. Ayrıca, insanların risk algısında bir azalma ve felaketlerin tekrar gerçekleşeceği düşüncesi gerçekçiliğini yitirir. Bu da aynı hataların tekrarlanmasına yol açabilir.