Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; bir dönem kamu kurumlarında kadrolaşarak, devlet içinde devlet olan Gülen Cemaati’nin haksız gözaltı, soruşturma ve yargılamalarını dava konusu yaptı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen “FETÖ Çatı İddianamesi”nde örgütün mağdur ettiği isimlere de yer verilince Milliyet konuyu “FETÖ’nün kararttığı hayatlar” manşetiyle yazı dizisi olarak sayfalarına taşıdı.
Milliyet muhabiri Mert İnan’ın iddianameden yola çıkarak hazırladığı yazı dizisinde mağdurlar listesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreteri Enver Arpalı’dan MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’na, Yarbay Ali Tatar’dan Harbiye öğrencisi Erkan Eryiğit’e kadar uzanıyor… Hepsi de hukukun inandırıcılığını yitirdiği davalar… Dolayısıyla yazı dizisi; kamuoyuna karanlık bir dönemi hatırlatması, unutturmaması açısından son derece önemli…

Haberin Devamı

Arpalı’nın intiharı

Örneğin cemaatin ilk operasyonu Van 100. Yıl Üniversitesi’ne… Dönemin Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın talimatıyla yolsuzluk adı altında yapılan bu operasyonda,
Rektör Yücel Aşkın, Genel Sekreter Enver Arpalı tutuklandı. 11 Temmuz 2005’te tutuklanan Enver Arpalı hakkındaki suçlamaları onuruna yediremedi ve 13 Kasım 2005’te cezaevinde kendisini asarak intihar etti.

Enver Arpalı’nın ailesinin avukatı Turgut Kazan bu davanın sadece haksız bir tutuklama ve intiharla sonuçlanan bir yargılama olarak gösterilemeyeceğini, dizi yazısında savcının açtığı soruşturmalarla ilgili sürecin nasıl işlediğini, o dönemde cemaatin ve iktidarın
yargıdaki dengelerini de hatırlatmamız gerektiğini, savcının kimler tarafından nasıl korunduğunun ise bilinmez bir konu olmadığını belirtiyor.

Bütünün bir parçası

Bir dizi yazısının çerçevesi bir dava dosyasında “mağdur edilen” üzerinden kurgulandığında bu mağduriyeti yaratanların ya da dava dosyasının bütününü değerlendirmeniz her zaman mümkün olmuyor. Her türlü çelişkiyi ve sorunu aynı dizi yazısının içinde görmeye çalışmak da dizinin ruhuna uygun düşmüyor. Kaldı ki bu söz konusu dizide Arpalı’nın intiharından, savcı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına kadar pek çok konuya açıklık getirilmiş.

Haberin Devamı

Fransız düşünür Michel Foucault, Ortaçağ’ın kötü, rezil, şiddet dolu bir dünya, buna karşın cezaevlerinin daha insani olduğuna dair yaratılan modern algıyı tersine çevirir
ve der ki; bir yere kapatılmak onu yavaş yavaş öldürmektir ve bu daha acımasızdır…
Dolayısıyla bu davanın bu haksız tutuklamaların hukuksuzluğunu yıllarca kamuoyuna anlatmaya çalışan Turgut Kazan elbette haklı ama bir iddianamenin arasına sıkıştırılmış kaybolan, yok edilen hayatları bulup çıkartan bunu bir diziye dönüştüren Mert İnan da haklı.

Burada sonuç önemli… Sonuç bir dönem devletin kamu kurumlarında önemli rol oynayanlar adaletsiz yargı kararlarıyla cezaevlerine gönderdikleri insanların intiharına, ölümüne neden oldular… Peki kim mi yaptı?

Bu soruya Boston’da Katolik Kilisesi’nde çocuklara taciz olayını araştırmakla görevlendirilmiş dört gazeteci isim verince, Genel Yayın Yönetmeni’nin ekibe söylediği ve olayın bütün akışını değiştiren bir sözle yanıt verebiliriz:

Haberin Devamı

“Kişileri değil, sistemi araştırın!..”

Boston’da bir yıl süren araştırma sonucu vahimdir... Gazeteciler 30 yıl boyunca
her defasında üzeri örtülen ve neredeyse bütün bir şehri saran yüzlerce başka çocuğa yapılmış başka taciz vakalarını da ortaya çıkarırlar..

Elbette dün suç işlemek için örgüt kurmak, görevi kötüye kullanmak, sahte belge düzenlemek gibi suçlarla insanları mağdur eden, haksız yere yargılayan cezaevlerinde adalet beklerken ölümlerine neden olanlar da bugün yargı karşısına çıkacak. Dolayısıyla gazetecilerin görevi burada bir diziyle bitmiyor… Türkiye’de hiçbir olayın Arpalı’nın intiharıyla bitmediği gibi...