Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İçinde yaşadığımız dünya bir çıkmazda ve giderek sevimsizleşiyor. Hiçbir soruna kalıcı bir çözüm üretmeden, müthiş bir karışıklık, koşuşturmaca ve kaos halinde yaşıyoruz. Dünya tarihinde yaşanmış bütün yanlışlar tekrar tekrar önümüze çıkıyor. İklim krizinden gıda güvenliğine, yoksulluktan göçlere, salgınlardan savaşlara kadar uzanan sorunlar zinciri. Her biri, teknolojik ilerlemenin yarattığı yepyeni sorunlarla birlikte katlanarak büyüyor.

Mesela dünyanın çöp sorunu! Öyle ki; dünyayı tam anlamıyla bir çöplüğe çevirdik. Bu kirliliğin boyutunu anlamak için, durup çevremize bakarsak, dünya genelinde yılda 2.1 milyar ton çöp ürettiğimizi göreceğiz.

Haberin Devamı

Üstelik bunun sadece yüzde 16’sı geri dönüştürülebiliyor. Yüzde 46’sı da geri dönüştürülemeyecek şekilde doğaya atılıyor. Dünyadan başka gidecek hiçbir yeri olmayan insanlık, aslında sorunlara teknolojiye dayalı çözümler üretme yeteneğine sahip ama çözmeye yönelik bir çabası yok. Aksine dünyayı hâlâ hoyratça kullanıyoruz, tüketerek çoğalıyoruz. Ve içinde yaşadığımız dünyayı bozarak değiştiriyoruz. Galiba insan bir tek kendisini değiştiremiyor!

Belki de evrenin boşluğunda dönüp duran bir kum tanesi kadar olduğumuzu, gökbilimci Carl Sagan’ın dediği gibi “Soluk Mavi Noktası”nda yaşadığımızı daima unuttuğumuz içindir.

***

Dünyanın rekor uzaklıktan çekilen bir fotoğrafı var. Bu fotoğraf, dünyayı uzayın sonsuzluğu içinde tek başına gösterir. Sagan dünyanın fotoğrafını yorumlarken şöyle demişti: “Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor.

Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her âşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her ‘yüce önder’, her aziz ve günahkâr onun üzerinde bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.

Haberin Devamı

Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular.

O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı. Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok. Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen.

En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer. Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir.

Haberin Devamı

Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza...”

İnsanlık dünyaya sığamadı

İnsanlık dünyaya sığamadı

“Soluk Mavi Nokta” gökbilimci Sagan’ın popüler eserlerinden.

***

Orta Çağ’da yaşayan insanlar yaşam ve ölümün büyük resmine karşı önceliklerini görmek için evlerinde bir insan kafatası bulundururlardı. Bir zamanlar dünyaya hükmeden dinozorların fosilleşmiş kalıntıları da yeni insana nihai seçimini hatırlatmalı.

Hayatta kalma ya da yok olma ya da Sagan’ın deyimiyle “uzay uçuşu ya da yok olma.” Sorun şu ki; dünyayı tüketen insanlık, evreni de daha şimdiden çöplüğe çevirdi. 2021 yılına kadar dünya çevresinde yaklaşık 9 binden fazla uydu bulunuyor ki bunların sadece 3 bin 700’ü çalışır vaziyette. Gerisi çöp! Uzay çöplerinin toplam ağırlığı da yaklaşık 9 bin 200 ton olarak tahmin ediliyor. Anlamı da şu: Uzay çöpleri sadece uzay uçuşları için risk taşımıyor. Dünya çevresinde de büyük bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Ve bu çöpleri toplamanın maliyeti hayli yüksek!

Demek istediğim şu: İnsanlık sorunları her ne kadar çözüyormuş gibi yapsa da aslında çözmüyor. Aksine sorunları biriktiriyor. Uzaydan, nükleer veya biyolojik savaştan ya da teknolojilerden kaynaklanan yeni tehditlerle karşı karşıya kaldığını bildiği halde.

Medya belki de artık şu soruyu sormalı: Bunca sorunun tek kaynağı olan insan, devasa boyutlara ulaşmış problemlerin çözümü de olabilir mi? Yoksa Sagan’ın dediği gibi bizi önce bizden mi kurtarmak gerekiyor?