Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hiç dava dosyası incelediniz mi?
Bir gazeteci için; en kilit sorular, takibi ya da araştırılması gereken konular, dava dosyalarında yer alan iddialardan çok, sanık veya tanık ifadeleri üzerinden anlam kazanır. Bugün incelediğiniz bir dosya, zaman içerisinde unutturulan, delil yetersizliğinden üzeri kapatılan, araştırılmayan, komplo ya da kumpas olarak kalan başka olayları ve dosyaları da yeniden gündeme getirebilir.
Milliyet’te yer alan Tolga Şardan’ın “Televizyonun içine kamera konuldu” başlıklı haberi, bu açıdan son derece önemli bir haberdi. Haberde Fethullah Gülen’in yakın ekibinden olduğu iddiasıyla tutuklanan işadamı Alaaddin Kaya’nın beş sayfalık ek ifadesinde savcı Nuh Mete Yüksel’e bir dönem yapılan kumpasın ayrıntıları son derece dikkat çekiciydi. Kaya, ifadesinde; Nuh Mete Yüksel’e yapılan kumpası şu sözlerle ifade ediyor:
“Nuh Mete Yüksel’in DGM Savcısı olduğu dönemde Fethullah Gülen ile ilgili hazırladığı soruşturma safhasında hatırladığım kadarıyla Yüksel’i itibarsızlaştırma amacıyla kumarhaneler kralı Sudi Özkan’ın avukatına ait Ankara’da yerini bilmediğim bir mekânda bir kadınla uygusuz haldeyken bir çekim gerçekleşmiştir. O gün Gülen cemaatinin emniyet imamı olarak bilinen Kemalettin Özdemir bana olayı şöyle anlattı: “Bahse konu evde bulunan televizyon cihazının aynısı dışarıda temin edilmiş ve içine çekim yapabilecek özellikler taşıyacak tarzda teçhizat yerleştirilerek televizyonlar takas edilmiş, kapı açıldığında cihazın kayda gireceği şeklinde sistemin kurulduğunu” bana samimi şekilde anlattı.”
Haberdeki en önemli ayrıntı da bu… Hatırlayalım: Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısı Nuh Mete Yüksel, 2000’de Fethullah Gülen’e yasadışı örgüt kurmak ve yönetmekten dava açan ilk savcıydı… Dava sürerken 2002’de İstanbul polisinin “bulduğu” seks kasetiyle
bütün itibarı elinden alındı. Savcı Nuh Mete Yüksel’e seks kaseti tezgâhını kimin kurduğu ortaya çıkarılamadı. Gülen hakkında açtığı dava da zaman aşımına uğradı.
Çirkin bir yalan
Sudi Özkan’ın avukatı habere itiraz ediyor. Kısaca şöyle diyor:
“…Sudi Özkan ya da hiçbir avukatının böylesine çirkin bir kumpasla komployla birlikte anılamaz. Haberde adı geçenler ve de olaylarla ilgili Sudi Özkan’ın da hiçbir avukatının da ilgisi yoktur. Sudi Özkan’ın ya da herhangi bir avukatının ofisinde haberde anılan şekilde bir olay yaşanmamıştır. Habere konu olan ifade içeriği külliyen gerçek dışıdır, yalandır. Sudi Özkan veya avukatlarının isim vermeden de olsa böylesi çirkin kumpas ve komplo teorilerine dahil edilmesi üzüntüyle karşılanmıştır.”
İtiraz hakkı
Elbette bir haberin gerçeğe uygun, objektif haber niteliğinde olması veya başka bir kaynaktan alınması cevap ve düzeltme hakkının doğmasına engel değildir. Haberde dosyadaki ifadeyi iddiaları yalanlayabilirsiniz, ancak Milliyet’in haberinde tek bir sorun yok. Ombudsman olarak ben de kendi arşivimden hatırlatayım. Savcı Nuh Mete Yüksel, Gülen hakkında dava açtıktan hemen sonra, üstelik daha kaset ortaya çıkmadan çok önce bazı gazeteler “Savcı Yüksel’in, Sudi Özkan’a ait bir dairede iki bayanla buluşmasının esrarı hala çözülemedi” diye haber yapıyordu… O dönemde Sudi Özkan’ın avukatları itiraz etti mi bilmiyorum… Ama benzer iddia 16 yıl sonra aynı şekilde yeniden gündeme getiriliyorsa bu itirazın yapılacağı yer gazeteler değil yargı olmalıdır. İddiaların doğru olup olmadığı da yargıyı ilgilendirir.
Ve elbette gazeteciler sadece iddiaları yazmakla kalmayıp, davanın da takipçisi olacaktır. İddiaları yazan bir gazeteci için ya da iddiaları yalanlayan bir avukat için en doğru
soru; “Peki bu kumpası kim kurdu?” sorusuna yanıt
bulmak olmalıdır.