Size isim vermeden bir modacı anlatacağım. Kaşıkçı elmasını stilize ettiği, Abdülmecid’in üniformasından ve mecidiye nişanlarından ilham aldığı koleksiyonlarla, son yılların yükselen trendi neo - Osmanlı akımının Türkiye’deki en yaratıcı isimlerinden...
Çoğu kişinin aklına tasarımcının ismi gelmese de cismi gelmiştir, değil mi? Sedef Çalarkan’dan bahsediyorum. Burada konuya ara verip, başka bir konuya atlayacağım.
Campaign’in gençlere yönelik çıkarılan dergisi JR’ın haziran sayısında fotoğraf sanatçısı Aslı Çelikel Husovic bu alanda ilerlemek isteyenlere, “Bir derdiniz olmalı, ilk soru: ‘Derdin ne?’ ikinci soru: ‘Üretimin bu derdine hizmet ediyor mu?’ olmalıdır” diyor.
Şimdi konuya dönüyorum. İşte Çalarkan, derdi olan, taklit üretim yapmadan, marka yaratmayı dert edinmiş bir isim. Üretimi de bu derdine hizmet ediyor.
‘Kim takar bizim çantayı?’
İngiltere’de aldığı tasarım eğitiminin ardından, Türkiye’de dünya lüks devi LVMH’ın Louis Vuitton markasında çalışmış ve de “Adamlar olayı bitirmiş. Biz hiç dünya lüks pazarına bulaşmayalım. Bizim kıyafetleri kim giyer, çantaları kim takar?” dememiş. 2005’te şimdi dünya çapında tanınan markası Osman’ı ardından da lüks çanta markası Boulevard Osman’ı hayata geçirmiş.
Ama derdi hâlâ bitmiyor. Türk tasarımcıların uluslararası dünya devleriyle projeler yapabileceğini birçok kez kanıtlayan tasarımcı, L’Oreal, Apple ve Vodafone’un ardından şimdi de Rus havayolu şirketi Azur Air çalışanları için bir koleksiyon hazırlamış.
Kadın ve erkek olmak üzere iki farklı grup için hazırladığı tasarımlarda, kumaş kalitesi ve rahatlık ön planda. Erkeklerde slim fit pantolonlar, kadınlardaysa farklı formda taşlar Sedef Çalarkan’ın imzasından birkaç detay...
16’NCI YÜZYILIN EN ZENGİN KADINI
Yazıya neo - Osmanlı ile başlayıp, sizi Osmanlı’ya geri götürerek bitireceğim. Bugünlerde ne okusam diyorsanız, işte harika bir kitap önerisi: Portekiz kökenli Safarad bir aileden gelen Aaron Nommaz’ın tarihi gerçeklerden yola çıkarak romanlaştırdığı ilk kitabı ‘Kanuni’nin Yahudi Bankeri Dona Gracia’.
Döneminin en zengin kadını olan Dona Gracia’nın, 16’ncı yüzyılda siyasete ve ülkelerarası ilişkilere yön veren bir güç haline dönüşmesinin çarpıcı hikayesi anlatılıyor.
Beş yıl süren bir çalışmanın ardından kaleme alınan ve Gracia hakkında Türkçe yazılan ilk eser olma özelliği taşıyan kitap, Osmanlı - Yahudi ilişkilerinin tarihine de ışık tutuyor.
Hiç belli olmaz. Belki de bu kitap birçok ilk olma özelliğiyle, bir dizinin senaryosuna da ilham kaynağı olur...
HAUTE COUTURE PİJAMALAR