Çağlayan Bilgen

Çağlayan Bilgen

caglayan.bilgen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP, 18 Aralık’ta 15. Olağanüstü Kurultayı’nı topluyor.
Bırakın olağanüstüyü on beş kez olağan kongre yapamadan siyasi ömrünü tamamlayan çok parti oldu.
Bu tespiti partinin dinamikliğine mi yoksa statikliğine mi yorarsınız onu bilemem?!
Söz konusu kurultay, tek gündem maddesi ile toplanacak.
Sadece ‘Parti Meclisi’ seçimi yapılacak.
Bu seçimi öncekilerden ayıran yönü ise eski Genel Başkan Deniz Baykal ve eski Genel Sekreter Önder Sav’ın “Dost Meclisi” şeklinde teşekkül etmeyeceği umudu.
Aslında umudu artıran en önemli argümanlar, yeni Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeni Merkez Yönetim Kurulu’nu atadığı gün yaptığı ateşli konuşmada ve sonrasında söyledikleriydi.
“Korku imparatorluğunu yıkacağız.”
“Tek adam yerine parti içi demokrasi.”
“Cumhuriyet Halk Partisi parti içi çekişmelerden 53 yıldır iktidar olamıyor.”
“Koltuklar hiç kimsenin babasının malı değildir.”
“Koltuklara halka hizmet için oturduk.”
“Gücünü bir yerlerden alanlar artık bu partide olmak zorunda değildirler.”
“Ömür boyu koltuklarında oturanlar bu partiye ne verip vermediklerini sorgulasınlar.”
Yukarıdaki cümleler her biri birbirinden ağır ve söyleyen kişinin omuzlarına ağır bir sorumluluk yüklüyor.
CHP yönetiminin son 17-18 yıldır telaffuz dahi etmekten imtina ettiği söylemler.
Ancak bu sözleri siyasi bedelleri ödemeyi de göze alarak her kürsüde, her platformda cesaretle ve yüksek sesle söyleyenler var.
İçlerinde en önemsediğim de genç olanları.
Bu genç arkadaşlar genel merkez, il ilçe yönetimlerinin eteğine tutunarak bir yerlere gelmek yerine, örgütleriyle bir arada oldular.
İl, ilçe kongrelerinde haktan, hukuktan, erdemden, emekten yana oldular.
Parti içi demokrasi mücadelesi uğruna adları muhalife, işgalciye çıktı.
En önemlisi de yıllarca pankartlarına yazdıkları, sloganlaştırdıkları cümleleri artık Kılıçdaroğlu söylüyor.
Eğer ‘vefa’ İstanbul’da bir semt adı değilse, bu gençlerin emeklerinin karşılığı da olmalı...
Nitekim, İzmir’de bu mücadeleyi veren Eylemleri, Fatmaları, Hüseyinleri, Ozanları, Umutları, Ceyhanları, Barışları ve yol arkadaşlarını yakından tanıyorum.
Bu isimlerden bir kaçı neden yeni oluşacak Parti Meclisi’nde yer almasın?
Gençler de PM’de “sözde değil, özde temsil” edildiği zaman, Kemal Bey’in “Yeni CHP” söyleminin hayata geçirildiğini ve gençlere duyulan güveni de görmüş olacağız.
Yoksa...
“Eski tas eski hamam” olmaya devam eder.
Bu nedenle “Korkular değil umut iktidar olsun, umut gelecekte, gelecek ise gençlikte.”

HAFTANIN SÖZLERİ
* Sizin ileri demokrasiniz cennetten çıkma mı? (CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk)
* Protestocular, polise şiddet uyguladı. (Başmüzakereci Egemen Bağış)
* Atacaklarına yeseler beyinsiz olmazlardı.(TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu)
* Yumurtanız rafadan mı yoksa kafadan mı olsun? (Anonim)

Kılıçdaroğlu’nun ‘3S’ saptaması
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, geçen haftaki İzmir gezisinde parti örgütüyle yaptığı toplantıda bazı uyarılarda bulundu. Örneğin; “Birbirinizi sevin, sayın” dedi.
Yani...
Bizim yıllardır yazıp çizdiğimiz, ‘sevgi’, ‘saygı’ ve ‘sol’ olarak tanımladığımız ‘3S’ eksikliğine dikkat çekti.
“İki dubleden fazla içki içmeyin” dedi.
(Kılıçdaroğlu, bu uyarıyı yaparken, büyük bir ilçenin belediye başkanının gözlerine bakması dikkat çekti.) CHP liderinin bu uyarıyı, eski il başkanlarından birinin gönderdiği mektup üzerine yaptığı kulislerde konuşuluyor.
Kılıçdaroğlu, özellikle ilçe başkanlarına ve yöneticilerine söylediği “Eskiden vatandaş oy vermese de ‘CHP ilçe başkanı geçiyor’ diyerek, yolda gördüğünde ceketini iliklerdi. Bunu yeniden sağlamalıyız. Bu nedenle kılık kıyafetinize ve günlük hayatınıza dikkat edin” demesi politikacıya duyulan saygı ve güvenin yeniden oluşması için önemli etken olarak gösteriliyor.
Bir belediye başkanının, “Milletvekilli seçimlerinde aday olma hakkımız elimizden alınacak mı?” şeklindeki soruyu yanıtsız bırakması ise bu konuda MYK’nın henüz karar vermemesi ve kendisinin de bu öneriye sıcak baktığı şeklinde yorumlandı.
Kısacası Kılıçdaroğlu, İzmir’de “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla...” dedi.


BLOG
ARİF ALİ CANGI: Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun azami ücret istemine ilişkin yorumunuza katılıyorum. Devletin azami ücreti belirlemesini istemek, sendikal mücadeleyi, toplu sözleşmeyi, grev hakkını önemsememek anlamına gelir. Kocaoğlu, sözüm ona taşeron işçileri düşündüğü için bu öneride bulunmuş. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı taşeron işçilerin dertleriyle bu kadar ilgiliyse ve samimiyse, önce Buca Belediyesi önünde günlerdir hak mücadelesi veren Batıgül Tunç ve arkadaşlarının sorununu çözsün.
BARIŞ ÇELİK: İnsanların birbirini kazıkladığı, arkasından konuştuğu, vurguncunun, soyguncunun, fırıldak döneklerin, yalakaların, siyaset bezirganlarının itibar gördüğü ortmda adam gibi adam olmak büyük beceri istiyor. Bu nedenle yazınızda belirttiğiniz gibi her fırsatta ‘adam gibi adam kalanlara’ selam olsun.
CİHAN KOÇ: Taşeronu kaldırma eğer CHP’nin parti politikası ise ve iktidara geldiklerinde kaldıracaklarsa, o zaman başta büyükşehir olmak üzere bütün belediyeler taşeron uygulamasına bir an önce son vermelidir.