Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

“Başkalarını sevmeyen kendini sevsin”


Narsisistik Kişilik Bozukluğu’nda sürekli onay beklentisi vardır.

Her an, en ufak bir değişikliğin yok edip parçalayabildiği bir (kendine) hayranlıktır söz konusu olan. O yüzden narsisizma, hep yıkılmayla, parçalanmayla, yaralanmayla yan yanadır.
O yüzden eksiğine tahammülsüzdür hayranlık



Bugün size birlikte yaşaması zor bir insan tipini özetleyeceğim. Derdim başka bir yerlere, başka bir biçimde bakmanız aslında. Art niyetli olduğumu baştan söyleyeyim de kaçan kaçsın yazının başında. Psikiyatrik tabloları ve insanları basit şablonlara indirgemek iyi bir şey değil ama bu yazıda meselemiz başka olduğu için öyle yapacağım. (Ben size başka bir yazıda daha güzel anlatırım.) Sözünü edeceğim durum Narsisistik Kişilik Bozukluğu. Basitçe aşağıdakilerden beşi veya daha fazlasının olması ile tanımlanır:
1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır. (Örneğin başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekler)
2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar.
3. ‘Özel’ ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek
ister .
5. Hak kazandığı duygusu vardır: Kendisinin özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu beklentilerine göre uyum gösterme.
6. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır: Kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır.
7. Empati yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdir.
8. Başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9.Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.
Bu insanlar kendilerinin diğer insanlardan daha farklı, üstün ve önemli bir insan olduklarına inanırlar. Kendilerine hayrandırlar ve kendilerini olduğundan daha başarılı, daha güzel, daha zeki görürler. Büyüklük düşüncelerine gerçek yaşamda karşılık bulamadıklarında herkesten farklı ve özel oldukları hayalleri kurarlar. Fakat bu büyüklük duygusu özgüven taşıyan sağlam bir zemin taşımaz; sürekli dışardan onay görme beklentisi içindedirler. Aşırı kırılgandırlar, eleştiriye karşı çok öfkelidirler ve hemen başkalarını suçlayarak değerlerinin anlaşılmadığına inanırlar.
Kendilerini değerli hissedebilmek için diğerlerini değersizleştirip, aşağılarlar.
Başkasının başarılarını kıskanırlar hatta buna dayanamazlar. Her yaptıklarının mükemmel olduğunu düşünürler.

Haberin Devamı

Sürekli övülmeleri gerekir
Büyüklüklerinin sürekli olarak dışardan onaylanması ve beslenmesi gerekir. İnsanlarla ilişkileri de bunun üzerine kuruludur. Bu beslenmeye hizmet edenlerle ilişkilerini sürdürürler. Oysa diğerlerinin ihtiyaçları ve duyguları onlar için önemli değildir. Başkalarını sevebilme ve empati yapabilme yetenekleri yoktur. İnsanlarla ilişkileri aslında son derece yüzeyseldir. Diğerlerini küçümsedikleri ya da çoğu zaman narsisizmaları yaralanacağı için grup aktivitelerine gerçek anlamda katılmazlar.

Haberin Devamı

Değişime kapalıdır
Aslında başkalarının onlar hakkındaki düşünceleri aşırı önemlidir. Sürekli övülmeleri gerekir. En küçük olumsuz değerlendirme ile inanılmaz derecede yaralanırlar. Diğerlerinden üstün oldukları (?) için kendilerine farklı ve özel davranılmasını beklerler. Her şeye hakları olduğunu düşünürler. Bir başka temel örüntü narsisistiklerin değişime, gelişmeye kapalı oluşlarıdır aslında. Her an, en ufak bir değişikliğin yok edip parçalayabildiği bir (kendine) hayranlıktır çünkü söz konusu olan. O yüzden narsisizma, hep yıkılmayla, parçalanmayla, yaralanmayla yan yanadır. O yüzden eksiğine tahammülsüzdür hayranlık. Narcissus, suyun dalgalanmasıyla bozulacak diye güzelliği başka bir yere, başka birine, ötekine, ötekisine bakamaz olur. Suya vuran aksine bakarak yemeden içmeden kesilip orada kalakalır.
Şimdi zurnanın zırt dediği yere geldik. Herkes okurken belki biraz kendini belki bir yakınını düşündü. Narsisistik olmayan herkes “Acaba bunların birazı bende var mı?” diye sordu kendi kendine. Ama gerçek bir narsisistik kolay kolay yüzleşmez kendiyle. Kabul etmez eleştiriyi. “Sen böylesin” dersen hem yaralanır hem öfkelenir.
Ama ben şimdi diyeceğim. Kime mi diyeceğim? Birine değil ama birilerine belki. Şimdi sizden ricam biraz eziyetli ama çok zevkli. Şimdi yukarıdaki ölçütlere ve anlatılanlara bir daha bakacağız ama bu kez Türk, Türk olmak, Türk kimliği diye bakacağız. Türk olmayı kimilerinin koyduğu yeri görmek için yapacağız bunu. ‘Özel’ ve eşi bulunmaz olduğuna inanmak mı dediniz? Diğer ulusların, diğer ırkların, azınlıkların duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizlik mi? Başarılarını ve yeteneklerini abartmak, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün olarak bilinmeyi beklemek mi? Eleştiriye tahammülsüzlük mü? Hatalarını kabul etmemek mi? Hak kazandığı duygusunun olması mı? Tarih kitaplarında kendine tuttuğu aynadaki hayranlığın değişmezliği mi? Çabucak ve hemen yaralanmak ve öfkelenmek mi? Dedim ya yukarıyı bir daha okuyalım. Sonra hep birlikte bağıralım “Avrupaa Avrupaa duy sesimizii bu gelen Türklerin ayak seslerii!”
Yüce tanrılar “Başkalarını sevmeyen kendini sevsin” dediler. Narcissus’ın cezası buydu.

Haftanın önerileri
Kitap: Kum Kitabı, Jorge Luis Borges, İletişim Yayınevi
Film: Being There, Yönetmen: Hal Ashby
Müzik: The Shine Of Dried Electric Leaves, Cibelle
Web Sitesi: www.mayoneziseverim.tumblr.com
Mekan: Oskar Lokantası, Belediye Meydanı, Samsun